Barla Lâhikası - page 419

Hem mütefekkirâne, o çeşit sohbet-i imaniye, zemin
yüzünün bir manevî ziyneti ve medar-ı şerefi olduğuna
işareten biri demiş:
rOnQGnO ¬pc rÚ
p
enR rôn¡nH rOnôoH r?r°TnQ r¿Énªr°SBG
róræ`næ«
p
°ûo`frônH GnóoN rôn¡nH ¢rùnØnf hoO r?nj ¢rùnc hoO r?nj
Yani: Semavat zemine gıpta eder ki; zeminde halisen-
lillâh sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir-iki adam, bir-iki
nefes, yani bir-iki dakika beraber otururlar; kendi Sâni-i
Zülcelâl’inin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli ve
süslü âsâr-ı sanatını birbirine göstererek Sâni’lerini sevip
sevdirirler, düşünüp düşündürürler.
Hem de ilim iki kısımdır: Bir nevi ilim var ki, bir defa
bilinse ve bir iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı,
ekmek gibi, su gibi her vakit insan onu düşünmeye muh-
taç olur. Bir defa anladım, yeter diyemez. İşte ulûm-i
imaniye bu kısımdandır. Elinizdeki Sözler ekseriyet itiba-
rıyla inşaallah o cümledendir.
Bütün kardeşlerimize birer birer selâm ediyorum. Zan-
nederim müfarakat ihtimalinden, ikimizden ziyade Hakkı
Efendi kardeşimiz daha ziyade sevap kazanmak emaresi
olarak, daha ziyade müteessirdir. Fakat Cenab-ı Hak hak-
kımızda çok emarelerle inayet ve rahmetini gösterdiğin-
den, sûrî iftirakımız vuku bulsa, bir eser-i inayet ve rah-
met olduğunu telâkki etmeliyiz.
BARLA LÂHİKASI | 419 |
ri, imanla ilgili ilimler.
vuku:
olma, meydana gelme.
zemin:
yeryüzü.
zikir:
Allah’ın adlarını anarak dua
etme, Allah’ı anma.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
ziynet:
süs.
âsâr-ı rahmet:
Rahmet eser-
leri.
Cenab-ı Hak:
Allah (c.c).
ekseriyet:
çoğunluk.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
eser-i inayet:
lütuf eseri; ih-
san, iyilik, yardım alâmeti.
gıpta:
imrenme.
halisen lillah:
sırf Allah rızası
için.
hikmet:
kainattaki ve yaratı-
lıştaki gayeleri araştırma.
iftirak:
ayrılma, dağılma.
ihtimal:
olabilirlik.
inşaallah:
Allah izin verirse.
işareten:
işaret ederek, belir-
terek.
itibar:
bakımdan, sebepten.
kâfî:
yeter, elverir.
medar-ı şeref:
şeref kazandı-
ran sebep.
müfarakat:
uzaklaşma, ayrı-
lık.
müteessir:
üzgün.
mütefekkirâne:
tefekkür
ederek, derin ve dikkatli dü-
şünerek.
nevi:
çeşit.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
Sani-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi olan ve her şe-
yi sanatla yaratan, Allah (cc.).
semavat:
semalar, gökler.
sohbet-i imaniye:
imanî me-
seleler üzerine sohbet etme.
sûrî:
görünüşte olan, şeklî.
tefekkür:
derin düşünme; eş-
yanın hakikatini, yaratıcının
sırlarını kavramak ve ibret al-
mak için zihnen ve kalben
düşünme.
telâkki:
anlama, kabul etme.
ulûm-i imaniye:
iman ilimle-
1...,409,410,411,412,413,414,415,416,417,418 420,421,422,423,424,425,426,427,428,429,...720
Powered by FlippingBook