tarafımdan ahiret kardeşim ve Kur’ân hizmetinde arka-
daşım ve meşreben celâlli olan pederine yazsın: Selâm,
duamla beraber ondan istiyorum ki, beraber götürdüğü
envar-ı Kur’âniyenin sühulet-i intişarları için irşad ve na-
sihatinde
(1)
Ék
æu
«n
d k
’r
ƒn
b o
¬n
d n
’ ƒo
?n
a
ayetindeki lütf-i irşadı kendi-
ne rehber etsin.
…………
Rab i an:
Sorduğun suallere dair yanımda kitap bulun-
madığı için Hanefî ulemasının kavillerini ve ehadisin riva-
yetlerini şimdilik bilmiyorum. Fakat bence böyle efdaliyet
meselesinde, kabul-i ammeyi ihsas eden âdet-i cemaat
medar-ı tercihtir. Âdet-i İslâmiye nasıl gelmiş, o daha ef-
daldir.
Birinci Sualiniz:
Eğer Kur’ân okunurken, namazın,
tesbihatın tetimmesi ise, kıbleye karşı duranlar vaziyetleri-
ni bozmamak evlâdır. Yalnız müezzinin önündeki adam
arkasını çevirsin, yahut çekilsin. Eğer Kur’ân müstakil
olarak okunursa, okuyana karşı teveccüh etmek evlâdır.
Hem cihat-ı sitte ile mukayyet olmayan, ruh kulağıyla din-
leyen adam kıbleye karşı teveccüh etse ve cismanî kula-
ğıyla dinleyen adam, okuyana karşı teveccüh etse evlâdır.
İkinci Sualiniz:
Cemaatin iştiyakına ve okuyanın ni-
yetine göre efdaliyet tahavvül eder.
(HAŞİYE)
BARLA LÂHİKASI | 405 |
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla ar-
zu etme.
kıble:
namaza başlarken yöneli-
nen taraf; Kâbe-i Muazzama’nın
bulunduğu Mekke-i Mükerreme.
kabul-i amme:
umumun kabulü,
genel kabul.
kavl:
söz.
lütf-i irşat:
Allah’ın, lütfuyla in-
sanları hidayete erdirmesi.
medar-ı tercih:
tercih sebebi.
mesele:
konu.
meşreben:
manevî feyiz ve haz
alınan yol itibariyle.
mukayyet:
kayıtlı, sınırlı, bağlı.
müezzinin:
müezzinler, ezan
okuyanlar.
müstakil:
tek kişi, tek olarak.
nasihat:
öğüt; doğruya, iyiye, gü-
zele sevk etmek için yapılan ko-
nuşma.
niyet:
maksat, meram.
rabian:
dördüncü olarak.
rivayet:
açıklama, nakledilen
sözler ve olaylar.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın te-
meli ve sebebi olan manevî var-
lık.
Selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sual:
soru.
sühulet-i intişar:
intişar etme,
yayılma kolaylığı; kolaylıkla yayıl-
ma, dağılma.
tahavvül:
değişme, dönüşme,
dönme, dönüş, başkalaşma.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı Hak-
kın bütün noksan sıfatlardan
uzak ve bütün kemal sıfatlara sa-
hip olduğunu ifade eden sözler.
tetimme:
bir konuyu veya eseri
tamamlamak için eklenen kısım,
ek.
teveccüh:
yüzünü bir yöne çevir-
me, yönelme, yöneliş.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
vaziyet:
durum.
âdet-i İslâmiye:
İslâmî âdet,
gelenek ve kaideler.
âdet-i cemaat:
toplumun
adeti.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümle-
si.
cihât-ı sitte:
altı cihet, altı ta-
raf. (sağ-sol, ön-arka ve alt-
üst.).
cismanî:
maddî ve cisimli ol-
mak.
dair:
alakalı, ilgili.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
efdâl:
faziletli, üstün, geçerli.
efdaliyet:
efdallik, faziletlilik,
faziletçe üstünlük.
ehadis:
Hz. Peygamberin söz-
leri.
envar-ı Kur’âniye:
Kur’ân
nurları, Kur’ân parıltıları,
ışıkları.
evlâ:
daha uygun, daha lâyık,
daha iyi.
Hanefî:
İmam-ı Azam Ebu Ha-
nife’nin kurucusu olduğu,
dört hak mezhepten biri.
haşiye:
dipnot.
hizmet:
görev, vazife.
ihsas:
hissetirme, sezdirme.
irşat:
mürşidin ya da irfan sa-
hibi birinin, bir kimseye tari-
kati ve Allah yolunu göster-
mesi.
1.
Ona yumuşak söz söyleyin. (Taha Suresi: 44.)
HAŞİYE:
İkinci Sual:
Sabah ve akşam namazlarından sonra Sure-i Haş-
rin sonunda
…/
òs
dG *G n
ƒo
g
’den başlamak sünnet iken
…/
ƒn
à°r
ùn
j n
’
’den baş-
lanması, efdaliyeti terk olur mu?