Œ
207
œ
(2)
/
?p
ór
ªn
ë
p
H
o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(3)
o
¬o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h%G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Aziz Kardeşim Mustafa Efendi!
Bazı emarelerle ve bazı zevatın hüsn-i şahadetiyle ba-
na kanaat gelmiştir ki, zatınız dahi Müezzinzade Bekir
Efendi gibi bana ciddî bir talebe ve samimî bir ahiret kar-
deşi olabilirsiniz. Hem senin merhum pederin Hacı Said
Efendi, silsile-i duamda çoktan beri dâhildir.
Bu defaki gayet kıymettar hediyen olan Zemzem suyu
ve Medine-i Münevvere hurmasına mukabil, gayet kıy-
mettar ve ehl-i iman mabeyninde nihayet derecede mu-
teber ve ehl-i dalâlet başında saika gibi tesir gösteren
“Otuz Birinci Söz” olan Miraç ve Şakk-ı Kamere dair ri-
saleyi ve vahdaniyet ve marifetullah ve muhabbetullaha
dair ve ehl-i tahkik meyanında emsalsiz ve pek meşhur
ve nuranî üç mevkıflı olan “Otuz İkinci Söz”ü takdim edi-
yorum. Eğer zatınız hattı güzel bir zatı bulup size (kendi-
nize) istinsah etsen çok iyi olur. Fakat tashihine dikkat
edilsin. Bir iki defa, kardeşim Seyyid Şefik’in muavene-
tiyle mukabele edilsin. Sonra Bekir Efendi alsın. Kendi-
ne ve kayınpederine yazdırsın. Eğer zatınız öyle iyi bir kâ-
tip bulamadınız, aslı sana kalmak ve birkaç defa Bekir
Efendi ile beraber okumak şartıyla Bekir Efendi’ye veya
Mehmed Efendi veya Hafız Hidayet Efendi gibi kıymetini
BARLA LÂHİKASI | 397 |
anlama, bilme.
Medine-i Münevvere:
Nurlu Me-
dine şehri.
merhum:
rahmete kavuşmuş, öl-
müş, ölü.
mevkıf:
kısım, parça, bölüm, bi-
rim.
meyan:
orta, ara, miyan.
Miraç:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed (
ASM
) Efendimizin, Recep
ayının 27. gecesinde Cenab-ı Hak-
kın huzuruna ruhen, cismen, hâ-
len çıkması mu’cizesi.
muavenet:
yardım.
muhabbetullah:
Allah sevgisi,
Cenab-ı Hakka karşı duyulan sev-
gi.
mukabele:
karşılık.
mukabil:
karşılık.
muteber:
geçerliliği olan, geçerli.
nihayet:
son.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak, mü-
nevver.
peder:
baba.
saika:
yıldırım.
samimî:
içten, candan, gönülden.
silsile-i dua:
devam eden dua.
Şakk-ı Kamer:
ayın ikiye bölün-
mesi; Hz. Muhammed’in (
ASM
) Ce-
nab-ı Hakkın izniyle, bir parmak
işaretiyle ayı ikiye bölmesi sure-
tiyle gösterdiği büyük mu’cize.
şart:
koşul.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
öğrenci.
tashih:
düzeltme, yanlışını gider-
me.
tesir:
etki.
vahdaniyet:
Allah’ın birliği ve
varlığı, Allah’ın bir oluşu.
zat:
kişi, şahıs.
Zemzem:
Kâbe-i Mükerreme’nin
yanında bulunan kuyunun adı ve
bu kuyunun suyu.
zevat:
zatlar, şahıslar, kimseler.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
ciddî:
gerçek, hakikat.
dahil:
girme, içinde olma.
dair:
alakalı, ilgili.
defa:
kere, kez, yol.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan çıkanlar, azgın ve sapkın
kimseler.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
ehl-i tahkik:
gerçeği araştı-
ranlar, gerçeğin peşinden gi-
denler.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
emsalsiz:
benzersiz.
gayet:
son derece.
hüsn-i şahadet:
lehinde şa-
hitlik.
istinsah:
nüshasını yazma,
örneğini çıkarma, kopya et-
me.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kanaat:
inanma.
kâtip:
yazan, yazıcı.
mabeyn:
arasında.
marifetullah:
Allah’ı tanıma,
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selamı Rahmet ve berekâtı üzerinize olsun.