Barla Lâhikası - page 343

vesile-i hayat olan Üstadım, Cenab-ı Hak sizden ebedi-
yen razı olsun, duasını gece ve gündüz niyaz eylerim.
Mücrim Talebeniz
Ali
ì®í
Œ
178
œ
[Hulûsî’nin fıkrasıdır.]
Aziz, Muhterem Üstadım Efendim Hazretleri!
Emirlerinize imtisalen, uhrevî kardeşimiz Hüsrev Bey
tarafından irsal buyurulan şayan-ı hayret ve cay-ı dikkat,
mühim bir ihbar-ı gaybî ismini taşıyan çok kıymetli, ma-
nalı, ruhlu, sürurlu, tesirli, lezzetli, hikmetli, nurlu emrini-
zi bu hafta aldığımdan dolayı, Cenab-ı Hak ve Feyyaz-ı
Mutlak Hazretlerine hamd ve şükürler ve müşfik Üstadı-
ma yüzümün karasına, kalbimin yarasına bakmayarak,
dergâh-ı İlâhiyeye kapanıp dualar eylerim. Ve defaatle,
p
án
er
ôo
ë
p
H
À/
Sr
ô t
ædG n
ó«/
©n
°S Én
fp
OÉn
à°r
So
G n
Oƒ°o
ür
?n
en
h Én
fn
OGn
ôo
e r
?°u
ün
M s
ºo
¡
s
?dn
G
p
¬r
«n
?n
Y*G s
¤n
°U u
»u
en
’r
G u
»p
Ñs
ædG m
ós
ªn
ëo
e n
?p
Ñ«`/
Ñn
M
(1)
n
Ú/
e'
G r
ºu
?°n
Sn
h /
¬p
Ñr
ë°n
Un
h =/
¬p
d'
G '
=¤n
Yn
h
dedim.
Gavs-ı A’zam Şah-ı Geylânî (kuddise sirruhu’l-âlî)
Hazretlerinin eserlerindeki gaybî ve manevî ihbar, bu
bîçareyi öyle bir hâle getirdi ki, tariften âcizim.
BARLA LÂHİKASI | 343 |
ihbar-ı gaybî:
gayba ait haber,
geçmiş veya gelecek zamana ait
haber.
imtisalen:
imtisal ederek, uyarak,
tâbi olarak.
irsal:
göndermek gönderilmek,
yollamak.
kuddise sirruhul’âlî:
sırrını yüce
ve mukaddes kılsın.
mana:
anlam.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
muhterem:
saygı değer, hürmete
layık, saygın.
mücrim:
cürüm işlemiş, suçlu.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müşfik:
şefkatli, merhametli, sev-
gi ve ilgi gösteren.
razı:
rıza gösteren, kabul eden,
boyun eğen, muvafakat eden,
hoşnut olan.
ruh:
his, duygu.
sürur:
sevinç, mutluluk.
şayan-ı hayret:
hayret edilecek,
şaşılacak, şaşırmaya değer şey,
hayret verici şey.
şükür:
teşekkür.
talebe:
öğrenci.
tarif:
bir şeyi bütün vasıflarını içi-
ne alacak şekilde anlatma.
tesir:
etki.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
vesile-i hayat:
hayat sebebi.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cây-ı dikkat:
dikkat edilecek
nokta, dikkat edilecek yer ve-
ya şey; dikkate değer.
Cenab-ı Hak:
Allah; doğru,
gerçek, Hakkın tâ kendisi
olan, şeref ve azamet sahibi
yüce Allah.
defaat:
kereler, defalar, kez-
ler, yollar.
dergâh-ı İlâhiye:
Cenab-ı
Hakkın dergâhı, kapısı, katı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ebediyen:
ebedî olarak, son-
suza kadar.
eser:
telif, kitap, yayın.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
Feyyaz-ı Mutlak:
hiç bir kayıt
ve şarta bağlı olmadan çok
çok bereket ve bolluk veren
Allah (c.c.).
Gavs-ı Azam:
en büyük gavs,
Abdülkadir-i Geylânî Hazret-
lerinin namı.
gaybî:
görünmeyen.
hâle:
durum, vaziyet.
hamd:
teşekkür, şükran.
hikmet:
kainattaki ve yaratı-
lıştaki gayeleri araştırma.
ihbar:
haber verme, bildirme,
anlatma, duyurma.
1.
Allah’ım, nebiyy-i ümmî olan habibin Muhammed’in (
ASM
) hürmetine bizim muradımızı ve
Üstadımız Said Nusî’nin maksudunu gerçekleştir, âmin.
1...,333,334,335,336,337,338,339,340,341,342 344,345,346,347,348,349,350,351,352,353,...720
Powered by FlippingBook