Œ
176
œ
[Re’fet Bey’in fıkrasıdır.]
Son gönderdiğiniz Minhacü’s-Sünnet gibi lem’alar hak-
kında ne söylesem ifade-i meram etmiş olamam. Zira
eserler birbirini takiben neşrolundukça, kıymetleri de
mebsutan tezayüt etmektedir. Bizlere Cennet hayatı ya-
şatmaktadır. Eserler hakkında fakirin mütalâa yürütmesi
küstahlık olur. Çünkü, Şeyh-i Geylânî’nin medih buyur-
duğu, zat-ı mübarekin yazmış olduğu eseri tenkit değil,
kemal-i hürmetle tasvip ve tahsin ve takdir ve büyük bir
zevk-i ruhanî ile okumakdan başka ne yapabiliriz. Yalnız
şu kadar diyebilirim ki, bu dalâlet devrinde bizlere zat-ı
âlîleri gibi yüksek bir Üstadı lütuf buyuran ve şimdiye
kadar emsaline tesadüf olunmayan, mükemmel ve mü-
kemmil eserler okutup ezvak-ı nâmütenahiye içinde ya-
şatan Hâlik-ı Zülcelâl’e, nihayetsiz şükürler etmekle, ifa-i
vazife-i ubudiyet edebilirsek bahtiyarız.
Talebeniz Re’fet
ì®í
Œ
177
œ
[Hafız Ali’nin fıkrasıdır.]
Pek Sevgili ve Muhterem Üstadım!
Hazret-i Şeyh-i Geylânî Kuddise Sirruhu’l-Âlînin kera-
met-i acibe-i gaybiyesini aldım. Hayretimden düşünmeye
BARLA LÂHİKASI | 339 |
tasvip:
doğru bulma.
tenkit:
eleştirme.
tesadüf:
rastlantı.
tezayüt:
artma, çoğalma, ziyade-
leşme.
ubudiyet:
kulluk.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
zat-ı âli:
büyük zat, kişi.
zat-ı mübarek:
mübarek kişi.
zevk-i ruhanî:
ruha ait zevk, ru-
hun hissedebildiği zevk.
bahtiyar:
bahtlı, talihli, mutlu.
dalâlet:
azgınlık, sapıklık.
emsal:
örnekler, benzerler.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
Hâlık-ı Zülcelâl:
celâl sahibi
yaratan. Allah (c.c).
ifade-i meram:
dilek ve mak-
sadı ifade etme; kitaplara ya-
zılan önsöz.
ifa-i vazife-i ubudiyet:
kul-
luk görevini yapmak.
kıymet:
değer.
kemal-i hürmet:
saygıyla.
keramet-i acibe-i gaybiye:
bilinmeyenden haber veren
acaip olağanüstü.
kuddise sirruhu’l-âlî:
Allah
sırrını yüce kılsın.
lütuf:
güzellik, hoşluk, iyilik,
ihsan.
mebsuten:
mebsut olarak,
aşılmış, yayılmış, etraflıca an-
latılmış olarak.
medih:
övmek.
minhacüssünne:
Bediüzza-
man Said Nursî’nin Lem’alar
kitabında yer alan bir eserinin
adı.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
mükemmil:
mükemmel hale
getiren, tamamlayan, ta-
mamlayıcı, ikmal eden, mü-
kemmelleştiren.
mütalâa:
dikkatli okuma, tet-
kik etme.
neşr:
yayım, yayın.
nihayetsiz:
sonsuz, sınırsız.
şükür:
teşekkür.
tahsin:
hayran olma.
takdir:
kıymet verme, beğen-
me.
takiben:
takip ederek, takip
suretiyle.
talebe:
öğrenci.