Hatta, yüz defa, ben ısrar etmişim, benden fazla kalan
bir şeyi kabul etmiyor. Hatta bir defa bir kıyye kadar
üzüm, kayısı kurusu, bir kıyye bal; ben yemiyordum, mi-
safirlere de yedirmek istemiyordum; ona ısrar ettim, “Bu
hediyemdir, teberrükümdür, çocuklarınıza hediye ediyo-
rum, almaya mecbursun” dedim. Aldı; iki şinik buğdayı-
nı, bana değirmende öğüterek, getirdi. Dört aydır daha
bitmemiş.
İşte bu zatın hakikî hâli bu surette iken, insafsız insan-
lar bunun hakkında işaa ediyorlar ki, “Said’in sayesinde
yaşıyor.” O da kemal-i iftiharla dedi: “Evet, Üstadımın sa-
yesinde kanaati ve iktisadı öğrendim, rahatla yaşıyorum.
Halkların bu sözleri bana iyidir. Beni riyadan kurtarır, ih-
lâsa sevk eder” dedi.
Ben de dedim: “Sana iyidir; hizmet-i Kur’ân’a zarar-
dır! Onun için hakikat-i hâli beyan ediyorum; tâ ehl-i bid’a
bilsin ki, ihlâs ile, Allah için çalışıyorlar.”
Said Nursî
ì®í
Œ
172
œ
[Hulûsî’nin fıkrasıdır.]
On Sekiz Recep tarihli, Otuz Birinci Mektubun Birin-
ci, İkinci Lem’alarıyla Yirmi Dokuzuncu Mektubun Birin-
ci Remzinin, Birinci Makamını, Şaban’ın birinci günü, ya-
ni yazıldığından On Üç gün sonra aldım. Demek oluyor
ki, Recep’in On Sekiz rakamına, On Üç daha ilâve
beyan:
anlatma, açıklama.
defa:
kere, kez, yol.
ehl-i bid’a:
bid’atçılar, doğru yol-
dan sapıp hurafelerin peşinden
gidenler.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
hizmet-i Kur’ân:
Kur’ân hiz-
meti.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemek-
sizin, sırf Allah rızası için yap-
ma.
iktisâd:
tutum, lüzumundan
fazla veya eksik harcamalar-
dan kaçınma.
işâ:
yatsı namazı.
kıyye:
ağırlık ölçüsü, okka,
400 dirhem veya.
kanaat:
elindeki ile yetin-
mek.
kemal-i iftihar:
övünmenin
son derecesi, tam manasıyla
iftihar etmek.
recep:
Arabî ayların yedincisi,
dört haram ayın ilki.
riya:
iki yüzlülük, yalandan
gösteriş, samimiyetsizlik.
sevk:
yöneltme, gönderme.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şaban:
Hicrî ayların sekizincisi
ve mübarek Üç Ayların ikinci-
si.
teberrük:
bir şeyi bereket ve
saadet vesilesi sayarak almak
veya vermek.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
| 328 | BARLA LÂHİKASI