El cevap:
Süleyman sekiz sene, benim gibi asabî, hid-
detli bir adamı hiçbir vakit gücendirmeden, hiç bir men-
faat-i maddî mukabilinde olmayarak, kendi işini bırakıp
kemal-i sadâkatle lillâh için hizmeti bu köyce malûmdur.
Böyle bir adamla bu köy değil, belki bu vilâyet iftihar et-
meli. Bu tarz ahlâk, bu zamanda bulunması, medar-ı
ibrettir. Ben, hem garip, hem misafirim. Benim istiraha-
timi temin etmek köyün borcu idi. Bu köy namına Ce-
nab-ı Hak onu ve Mustafa Çavuşu ve Muhacir Hafız Ah-
med’i ve Abdullah Çavuşu bana ihsan etti. Ben de Ce-
nab-ı Hakka şükrediyorum. Bunlar, bana yüzer dost ka-
dar kıymettar göründüler, vatanımı bana unutturdular.
Gurbet ve misafirlik elemini bana çektirmediler. Bunların
yüzünden ben bu köyün hayatta ve vefat edenleriyle alâ-
kadar olup, onlara her zaman dua ediyorum. Sadâkatçe
Süleyman’dan geri kalmayan Mustafa Çavuşla Muhacir
Hafız Ahmed, şimdilik hücuma maruz olmadığından, iyi-
liklerinden bahsedilmedi. Bir parça Süleyman’dan bahse-
deceğiz. Şöyle ki:
Süleyman benim her hususî işimi ve kitabetimi ke-
mal-i şevk ile, minnet etmeyerek, mukabilinde bir şey
kabul etmeyerek, kemal-i sadâkatle yapmış. Hatta o de-
rece hizmeti safî ve halis, Allah için yapıyordu, belki yüz
defadan ziyade arzu ettiğim dakikada, ümit edilmediği
bir tarzda geliyor; “Fesübhanallah,” diyordum. “Benim
arzu-i kalbimi bu işitiyor mu?” Anladım ki, o, istihdam
olunuyor; sadakatinin kerametidir. Hatta hizmetimde bu-
lunduğu bir gün, bir yaşındaki kız çocuğuna bakılmamış.
BARLA LÂHİKASI | 325 |
kar.
minnet:
kendini borçlu hissetme.
mukabil:
karşılık.
nam:
ad.
sadâkat:
bağlı, sebat eden.
safî:
saf katıksız.
tarz:
şekil.
vefat:
ölüm.
vilâyet:
il.
ziyade:
fazla.
alâkadar:
ilgi, münasebet.
arzu-i kalb:
kalbin isteği.
asabi:
sinirli.
Cenab-ı Hak:
Allah (c.c).
defa:
kere.
elem:
sıkıntı, dert, üzüntü.
garip:
yabancı, kimsesi olma-
yan.
Gurbet:
memleket dışında.
halis:
ihlaslı, samimi.
hususî:
özel, kişiye ait.
ihsan:
lütuf, bağış, ikram.
istihdam:
çalıştırma, kullan-
ma.
istirahat:
dinlenme.
kıymettar:
değerli.
kemal-i sadâkat:
mükemmel
bağlılık.
kemal-i şevk:
tam arzu istek.
keramet:
olağanüstü.
kitabet:
yazma işi.
lillâh için:
Allah rızası.
malûm:
bilinir, aşikâr.
maruz:
etki altında.
medar-ı ibret:
ibret alınacak
şey, durum.
menfaat-i maddi:
maddi çı-