onların kıymetini takdir edecekler. Birkaç insafsızlar ten-
kit ededursunlar; o tenkitlerden ne çıkar? Bunlara ilişmek,
doğrudan doğruya bana ilişmektir. Bana hizmet eden
mezkûr kardeşlerim, hiçbir maddî menfaati düşünmeye-
rek ve kabul etmeyerek ve bilâkis kendi keselerinden ba-
na ve misafirlerime bakıyorlar. Hatta Süleyman’a bazı ye-
mediğim bir ekmek verdiğim vakit, hatırımı kırmayarak
alır. Fakat kat’iyen mukabelesiz almıyor. Ona mukabil
evinden getiriyor. Ara sıra birer bardak çay ısrar ediyor-
dum; ilhahıma karşı istinkâf ediyordu. “Ne için böyle ya-
pıyorsun?” derdim. “Hizmetimize maddî fayda girmeyip,
fîsebilillâh, ihlâslı olmak istiyoruz” derdi.
Hatta bu Süleyman ve Mustafa Çavuş, misafirlerim için
çok hizmet ettikleri hâlde, hiçbir vakit hiçbir misafir bu iki
zata bir hediye getirdiğini görmedim, bilmedim. Yalnız
Bekir Bey bir defa Süleyman’ın küçük kızına birkaç mey-
ve vermiş. Ona mukabil Süleyman, bildiğime göre, bir-
kaç defa patlıcan, biber, kavun gibi sebzeler hediye edip
ona göndermekle beraber, Bekir Bey buraya geldikçe,
onun, hem başka misafirlerin hayvanatına saman, arpa
verir.
Bunun bu ahlâkı zatında vardı. Yanıma geldiği vakit,
benim bir düstur-i hayatım olan istiğna ve insanların he-
diyelerini almamak kaidesi, onun aslî ahlâkına muvafık
gelmiş. Daha ziyade, insanların değil hediyesini kabul et-
mek, onlara ettiği iyiliklere mukabil dahi bir şeyi kabul et-
miyor.
BARLA LÂHİKASI | 327 |
zat:
kişi, şahıs.
ziyade:
çok, fazla.
aslî:
seçkin.
defa:
kere, kez, yol.
düstur-i hayat:
hayat kanu-
nu, hayat kaidesi.
faide:
fayda.
fîsebilillah:
Allah yolunda;
karşılık beklemeksizin.
hizmet:
uğraşma, çalışma.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemek-
sizin, sırf Allah rızası için yap-
ma.
ilhah:
üzerine düşme, zorla-
ma, sıkma.
istiğna:
aza kanaat etme,
olanla yetinme, gönül toklu-
ğu, tok gözlülük.
istinkâf:
kabul etmeme, red-
detme.
kaide:
kural, esas, düstur.
kat’iyen:
hiç bir zaman, asla.
lâkis:
aksine, tersine.
maddî:
madde ile alâkalı.
mukabele:
karşılık.
mukabil:
karşılık.
muvafık:
yerinde, uygun,
uyar, münasip.