Hem de sizden gelen mektuplar saf, temiz, nurlu bir
fikirden çıktığından okuyanlara ışık veriyor. Zulmetli fik-
rimden çıkan arizalar ise, size zulmet vereceği ihtimalin-
den korkarak tez, tez takdime cesaret edemiyorum.
Abdülmecid
ì®í
Œ
168
œ
[Re’fet Bey’in bir fıkrasıdır.]
Aziz ve Muhterem Üstadım Efendim!
Sözlerin ve Mektubatın ve pencerelerin fihristesi, o
kadar güzel olmuş ki, bir defa sathî bir nazar atfeden
kimse, Risalet-in Nur eczalarının kıymet ve ehemmiyeti
hakkında yek nazarda bir fikir edinebilir. Bu fihriste
umum risalelere bedeldir. Hiçbir müellif, yazmış olduğu
yüz yirmi kadar kitabının, her birisinin hülâsa-i mealin-
den ve bilhassa metnindeki âyâtı, birer birer münasip ve
manidar bir tarzda, tadat etmek suretiyle risalelerin ga-
yatından ve mahiyetinden bahsetmek şartıyla, böyle
ehemmiyetli dört Risaleyi vücuda getiremez. Fihristenin
bariz bir vasfı daha var ki, o da kendi ihtiyârınızla olma-
yıp, sünuhat-ı kalbiye ile olduğunu ispat ediyor. Biz bu
hâlleri gördükçe, sizin gibi bir Üstada nailiyetimizden do-
layı Rabbimize çok şükür etmekteyiz.
Re’fet
ì®í
ariza:
isteklerini arz etme, dile
getirme, alttan üste takdim edi-
len yazı veya mektup.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bariz:
açık, besbelli.
bedel:
değer, kıymet, karşılık,
karşı.
bilhassa:
özellikle.
defa:
kere, kez, yol.
ecza:
cüz’ler, parçalar, kısımlar.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
ehemmiyetli:
önemli.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
fihriste:
içindekiler bölümü.
gayat:
gayeler, amaçlar, emeller,
ülküler, idealler, neticeler, sonlar,
sonuçlar.
hülasa-i meal:
öz anlam.
ihtimal:
olabilirlik.
ihtiyâr:
irade, tercih.
ispat:
kanıtlama, doğrulama.
kıymet:
değer.
mahiyet:
nitelik, tabiat, iç
yüz, esas.
manidar:
nükteli, ince mana-
lı.
Mektubat:
Risale-i Nur Külli-
yatının dört büyük kitabın-
dan birinin adı.
metn:
yazının tamamı, yazı-
nın aslı veya sureti.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
müellif:
eser telif eden, ya-
zan.
münasip:
uygun.
nail:
kavuşma, ulaşma, erme.
nazar:
bakış.
Rab:
“Yarattıklarını besleyen,
yetiştiren; verdiği nimetlerle
ıslah ve terbiye eden” anla-
mında Allah’ın bir ismi.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki
her bir bağımsız bölüm.
saf:
halis, temiz.
sathî:
yüzeysel, derine inme-
yen, üstün körü.
suret:
tarz, yol, gidiş; usul,
metot, uslûp.
sünuhat-ı kalbiye:
kalbe ge-
len şeyler.
şart:
koşul.
şükür:
teşekkür.
tadat:
sayma.
takdime:
kendisinden üstün
kişiye sunulan armağan, he-
diye.
tarz:
biçim, şekil.
umum:
bütün, herkes.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
vasf:
sıfat.
yek:
bir, tek, münferit.
zulmet:
karanlık.
| 318 | BARLA LÂHİKASI