Œ
159
œ
(Yeni mühim bir kardeşimiz Müftü Ahmed Feyzi
Efendi’nin fıkrasıdır. Bu fıkra çendan şahsıma bakı-
yor. O zat şahsımı görmemiş, dellâllığım eseri olan
risaleleri gördüğünden, haddimden pek çok fazla
olan sena ve medhi, Risalelere ve esrar-ı Kur’ân’a
ait olduğu için kabul ettim.)
(1)
W
Hamd-i bînihaye Kerîm-i Müteal’e, salâtüse-
lâm Habib-i Zülcelâl’e ve onun Âl ve Ashabına.
Ey bâkîye vâsıl olmuş fânî! Ve ey Matlûbun bab-ı rah-
metinde oturan mahbup! Ve ey derecatın ekmeli olan sı-
fât-ı abdiyete sülûk edebilmiş Bahtiyar! Ve ey Şems-i Tâ-
bân-ı Zülcemal’in karanlıklara aksettirdiği ziya-i hidayet!
Ve ey Habib-i Kuddüs’ün tarik-ı ulviyetinde karanlıkları
yararak uçan şehab-ı şaşaanisar! Hatiat ve masiyet der-
yasının korkunç dalgaları arasında inleyen, Hâlık-ı Ke-
rîm’in bunca eltafını nankörlükle karşılamaktan başka bir
vaziyeti bulunmayan bu edna-i mevcudat, nail olduğun
derece-i makbuliyetten bir katresinin olsun, kendine ih-
dasını senin şevket ve kereminden bekliyor. Ne olur be-
ni kendine alıp, hizmetinle müşerref kılsan. Ne olur, Ha-
bib-i Kibriyaya benim de kendisinin hizmetine intisabım
için Onun uşşakının asgarı ve hikmet ve nurunun dellâlı
olmaklığım için yalvarsan ah!..
BARLA LÂHİKASI | 305 |
med (
ASM
).
Habib-i Kuddüs:
Kuddüs olan Ce-
nab-ı Allah’ın habibi, sevgilisi.
Habib-i zülcelâl:
celâl sahibinin
sevgilisi.
Hâlık-ı Kerîm:
her şeyi bol ikram
ile yaratan, cömert ve ihsanı bol
olan yaratıcı, Allah.
hamd-i binihaye:
sonsuz hamd,
sonsuz şükür ve övgü.
hatiat:
hatalar, yanlışlıklar.
hikmet:
yüksek bilgi.
ihda:
hediye etme, hediye ver-
me.
intisap:
mensup olma, bağlanma,
girme.
katre:
damla.
kerem:
cömertlik, lütuf, ihsan,
bağış.
Kerîm-i Müteâl:
yüce, yüksek
kerem sahibi, Cenab-ı Hak.
mahbup:
sevgili, sevilen, muhab-
bet edilen.
masiyet:
itaatsizlik, isyan; günah.
matlup:
talep edilen, istenilen,
aranılan şey.
medih:
övmek.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müşerref:
şerefli, yüce.
nail:
kavuşma, ulaşma, erme.
nur:
ilim.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki her
bir bağımsız bölüm.
sıfat-ı abdiyet:
kulluk sıfatı.
salât ü selâm:
salât ve selâm;
Peygamberimiz Hz. Muhammed’e
(s.a.v) memnuniyet ve bağlılık
için yapılan rahmet duaları.
senâ:
methetme, övme.
sülûk:
bir yola girme, bir yol tu-
tup o yolda terakki mertebeleri-
ne devam etme.
Şehab-ı şa’şaanşiar:
parıltılar sa-
çan yıldız.
Şems-i tâbân-ı Zülcemal:
İlâhî
güzelliğin parlak güneşi.
şevket:
büyüklük, azamet, haş-
met.
tarik-ı ulviyet:
yücelme, yücelik
yolu.
uşşak:
aşıklar.
vasıl:
ulaşan, erişen, kavuşan.
vaziyet:
durum.
zat:
kişi, şahıs.
ziya-i hidayet:
doğruya ulaştıran
ışık.
aks:
yansıma.
asgar:
daha veya pek küçük,
en küçük.
ashap:
Sahabeler, Hz. Pey-
gamberi (
ASM
) görmüş ve
onunla konuşmuş olan Müs-
lüman kimseler.
bab-ı rahmet:
rahmet kapısı.
bahtiyar:
bahtlı, talihli, mutlu.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gel-
mez, bitip tükenmez, ölmez,
sonsuz.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
dellâl:
ilan eden, bir haberi
duyurmak için yüksek sesle
bağırarak dolaşan kimse.
derecat:
dereceler, kademe-
ler, mertebeler.
derece-i makbuliyet:
kabul
görme, beğenilme derecesi.
derya:
deniz.
edna-i mevcudat:
varlıkların
en alçağı, en zavallısı, en zayı-
fı.
ekmel:
daha (en, pek) mü-
kemmel, en olgun, kusursuz
ve eksiksiz olan.
eltaf:
lütuflar, iyi muameleler,
iyilikler, iyilikseverlikler, ne-
zaketler.
esrar-ı Kur’ân:
Kur’ân’ın sırla-
rı, Kur’ân’a ait gizlilikler.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
fânî:
ölümlü, geçici.
Habib-i Kibriya:
Allah’ın en
büyük sevgilisi, Hz. Muham-
1.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. IFatiha Suresi: 1.)