Risale-i Nur Talebeleri içine girdim ve hizbü’l-Kur’ân
âlimlerine arkadaş oldum. Hizmet-i neşriyede ve ilimde
onlara yetişemiyorum. Fakat, inşaallah irtibat ve muhab-
bet ve ihlâsta yetişmeye çalışacağım. Ve dua ile onların
kalemlerine yardım ediyorum. Risale-i Nur’a karşı hissi-
yatımı ümmîliğim münasebetiyle yalnız rüyalarımla arz
ediyorum.
Bu defa rüyada Fahr-i Âlem (asm) Efendimiz Hazretle-
rini gördüğüm vakit Sure-i Haccın nihayetinde
(1)
ïdG ...l
õj/
õn
Y w
…p
ƒn
?n
d %G s
¿p
G =/
?p
Qr
ón
b s
?n
M %G Gho
Qn
ón
b Én
e
okuyarak
ve Şah-ı Geylânî (kuddise sirruhu) Hazretlerini gördüğüm
vakit, Sure-i Nur’da
(2)
l
ên
ôn
M »'
ªr
Yn
’r
G n
¤n
Y n
¢ùr
«n
d
ayetini kıra-
at ederek nevmden bîdar oldum. Ve anladım ki, bu ahir-
de sünnet-i seniyeye dair mühim bir risale yazıldığı için,
Resul-i Ekrem’in (asm) makbulü olmuş ki, rüyamda mü-
şerref oldum. Ve o ayet Risale-i Nur’un hulâsasını ifade
ettiği gibi, ehl-i gafleti şiddetli tehdit eder. Şah-ı Geylâ-
nî’yi gördüğümün sebebi, Risale-i Nur’un Talebelerinin
kudsî bir Üstadı, beni de şakirt kabul ettiğine dair bir işa-
ret anladım ve bu ayetler havsalamın haricinde olduğu
hâlde, o kudsî zatların hürmetine, kuvve-i hafızamda her
zaman okur ve bir genişlik hâsıl olurdu.
Diğer bir rüyamda pek geniş bir daire, temelleri henüz
inşa ediliyor görmüştüm. Bu defa, o büyük bina ikmal
edilmiş, içine girdiğimde sağ cihetini cami-i şerif olarak
gördüm. Ve namaz kıldıktan sonra, bütün yazılan
BARLA LÂHİKASI | 299 |
hizbü’l-Kur’ân:
Kur’an hizmetkâ-
rı, Kur’an taraftarı.
hizmet-i neşriye:
neşriyat; ya-
yınlama hizmeti.
hulâsa:
bir şeyin özü, esası, özeti.
hürmet:
riayet, ihtiram, saygı.
ihlâs:
halis, içten, samimî, riyasız,
karşılıksız sevgi ve bağlılık, gönül-
den gelen dostluk.
ikmal:
tamamlama, bitirme.
inşa:
yapma, bina etme, kurma.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
irtibat:
bir şeye bağlı olma, bağ-
lanma.
kıraat:
Kur’ân-ı Kerîm’in usûl ve
kaidelerine göre okunması.
kuddise sirruhu:
sırrı mukaddes
olsun, sırrı mübarek olsun, sırrı
aziz olsun, (büyük velîler için kul-
lanılır).
kudsî:
mukaddes, yüce.
kuvve-i hafıza:
hafıza gücü.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli.
muhabbet:
insanın manevî haz
aldığı veya kendisinde hayır ve
olgunluk gördüğü bir şeye mey-
letmesi.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münasebet:
vesile, -dan dolayı.
müşerref:
şereflendirilmiş, kendi-
sine şeref verilmiş, yüceltilmiş;
şerefli, yüce.
nevm:
uyku, hâb.
nihayet:
son.
Resul-i Ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan peygamber, Hz. Muham-
med (
ASM
).
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki her
bir bağımsız bölüm.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in (
ASM
) yüce sünneti; yüksek
hâl, söz, tavır ve tasvipleri.
şakirt:
talebe, öğrenci.
talebe:
öğrenci.
tehdit:
korkutma, gözdağı ver-
me.
ümmî:
okuma yazması olmayan,
okumamış.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursi
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı.
zat:
kişi, şahıs.
ahir:
son.
âlim:
çok okumuş, bilen, bil-
gili, bilgin.
arz:
sunma.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümle-
si.
bîdar:
uykusuz, uyumayan,
uyanık.
bina:
yapı.
cami-i şerif:
şerefli ibadet ye-
ri, mescit.
cihet:
yön.
dair:
alakalı, ilgili.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehl-i gaflet:
dünyaya dal-
dığından dolayı ahiretin far-
kında olmayan.
Fahr-i Âlem:
âlemin övüncü,
âlemin kendisiyle övündüğü
Peygamberimiz (
ASM
).
hariç:
bir şeyin dışında kal-
ma.
hâsıl:
meydana gelme, orta-
ya çıkma.
havsala:
anlama gücü, kavra-
ma derecesi, anlama faaliyeti.
hazret:
saygı, ululama, yü-
celtme, övme maksadıyla
kullanılan tabir.
hissiyat:
hisler, duygular.
1.
Onlar Allah’ın kudret ve azametini hakkıyla bilemediler. Şüphesiz ki Allah mutlak kuvvet
ve izzet sahibidir. (Hac Suresi: 74.)
2.
Köre zorluk yoktur. (Nur Suresi: 61.)