Barla Lâhikası - page 302

Her gönderdiğiniz risaleyi kemal-i iştiyakla okuyorum.
Kıymetli kardeşlerimle belki her gün bir yerdeyim. İstifa-
dem pek çok, siz Üstadımın manevî feyizlerini her vakit
risalelerden alıyorum.
Evet Aziz Üstadım!
Hissiyatımı yazabilsem her haf-
ta mektuplarımla mukabele edeceğim ve size mektup yaz-
mak da, benim için en büyük meserrettir. Affınıza istinat
ederek, zahiren sükûtla ve manen dergâh-ı hüdaya el aç-
tığım vakitlerde, size âciz Rüştü talebeniz, aczini takdim
ettikçe, sevgili Üstadımdan bilmukabele gördüğüm lütuf-
lar karşısında, göz yaşlarımla cevaplar itâ eyliyorum efen-
dim.
Talebeniz Rüştü
ì®í
Œ
158
œ
[Hafız Ali’nin dersini ne tarzda
anladığını gösteren bir fıkrasıdır.]
Muhterem Üstadım!
Otuz Birinci Mektubun, On Dördüncü Lem’asının,
ikinci Makamını bir defa kendim okudum. bir cüz’î istifa-
de ile, dimağımda bir lezzet hissettim. İkinci ve üçüncü
tekrarlarımda öyle bir zevk-i ruhanî uyandırdı ki; eğer kalb
ve kalemim ruhuma tercüman olabilseydiler, belki bir de-
rece siz Üstadıma minnettarâne arza cür’et eylerdim.
Heyhat ne kalbim ve ne de kalemim ve ne ruhum, acz ile
önüme çıktılar ve itiraf-ı kusur ediyordular.
âciz:
zayıf, güçsüz, zavallı.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
arz:
sunma.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bilmukabele:
karşılıklı, karşılık
olarak.
cür’et:
cesaret etme, yüreklilik,
yiğitlik.
cüz’î:
az bir parça.
dergâh-ı Hüda:
Cenab-ı Hakkın
makamı.
dimağ:
akıl, şuur.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
feyiz:
ilim, irfan; ihsan, bağış.
heyhat:
yazık, çok yazık, ne ya-
zık.
hissiyat:
hisler, duygular.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
istinat:
dayanma.
ita:
verme.
itiraf-ı kusur:
kusurunu söy-
leme, kusurunu itiraf etme.
kemal-i iştiyak:
istek ve ar-
zunun son derecesi, tam bir
istek ve arzu.
lütuf:
güzellik, hoşluk, iyilik,
ihsan.
manen:
mana bakımından,
manaca.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
meserret:
sevinç, şenlik.
minnettarane:
minnet duya-
rak, yapılan bir iyiliğe karşı
teşekkür hissi taşıyarak.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
mukabele:
karşılık verme,
karşılama.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki
her bir bağımsız bölüm.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
sükût:
susma, sessiz kalma.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
öğrenci.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tercüman:
çeşitli hal, durum,
maksat veya duyguları ifade
etme vasıtası.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
zahiren:
görünüşte.
zevk-i ruhanî:
ruha ait zevk,
ruhun hissedebildiği zevk.
| 302 | BARLA LÂHİKASI
1...,292,293,294,295,296,297,298,299,300,301 303,304,305,306,307,308,309,310,311,312,...720
Powered by FlippingBook