Barla Lâhikası - page 258

insanı iştiyak ve gayrete sevk ediyor ve şiddetle kamçılı-
yor. Fakirce, noksan olan risale-i şerifelerin hangisini ev-
velâ yazayım? Çünkü; her biri birbirleriyle nur ve hakikat
müsabakasına çıkmış diye, mütelâşi ve heyecanlı bir va-
ziyetteyim. İnşaallah dua-i Üstadâneleriyle kâffesini yaza-
rım. Şurasını da arz etmek isterim ki; Sabri Efendi karde-
şimin ilhahı ve zat-ı Üstadânelerinin ilhamı ile Fihristele-
rin telifi çok musîb ve hayırlı hem hadsiz hakikatlere
anahtar olmuştur...
Cenab-ı Hak, sevgili Üstadımızı afiyette daim, ömürle-
rine bereket ve her bir umurunda muvaffakıyet ihsan bu-
yursun da, pek çok zamanlar başımızda tac-ı zafer olarak
taşıyalım ve hizmet-i Kur’ân’da çalışalım, yorulalım, yol
alalım. Ve cümle mü’minîn de istifade etsin ve ehl-i bid’a
ve mülhitlerin de başları yere gelsin.
Talebeniz
Asım (rh)
ì®í
Œ
138
œ
[Kuleönü’nden Sarıbıçak Mustafa’nın
küçük kardeşi Küçük Ali’nin fıkrasıdır.]
[Bulunduğumuz asrın yaralılarından, manevî dok-
tora muhtaç bir gencin fıkrasıdır.]
Aziz, Şefkatli, Muhterem Üstadım!
Bulunduğumuz asır, manevî seferberlik (harb) zamanı
olduğundan, vücudumdaki yaralara baktıkça, yaralar
afiyet:
sağlık, esenlik.
arz:
söyleme, ifade etme.
asr:
yüzyıl, asır.
aziz:
değe
rli.
bereket:
saadet, mutluluk, Allah
vergisi.
cümle:
bütün, herkes.
daim:
devam eden, devamlı, sü-
rekli.
dua-i üstadâne:
üstadca, üstad
gibi yapılan dua.
ehl-i bid’a:
Ehl-i Sünnet Velcema-
at’ın dışında kalan bütün gruplar.
evvelâ:
öncelikle.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, doğru.
hizmet-i Kur’ân:
Kur’ân hizmeti.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
ilhah:
israr etme, bir şeyin kabu-
lü için son derece direnme.
ilham:
içe, gönüle doğma,
kalbe gelme, gönle doğan
şey.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla
arzu etme.
kâffe:
hep, bütün, cümle, ta-
mamı.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mü’min:
iman eden, inanan.
mü'minîn:
inananlar, mü'-
minler.
muhtâc:
ihtiyacı olan.
mülhit:
İslam dininden ayrı-
lan, Allah’ı inkar eden, dinsiz,
imansız.
müsabaka:
yarışma.
musîb:
isabet eden, yanılma-
yan, yanılgıya düşmeyen.
mütelâşî:
telâş eden, aşırı te-
lâş gösteren, acele eden, ace-
leci, telâşlı.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
nur:
ilim.
risale-i şerife:
şerefli, müba-
rek risale, kitap.
seferberlik:
savaş zamanı.
sevk:
yöneltme, gönderme.
tac-ı zafer:
zafer tacı.
telif:
yazılmış, ortaya konul-
muş eser.
umur:
işler.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
vaziyet:
durum.
zat-ı Üstadâne:
üstadımın
şahsı.
| 258 | BARLA LÂHİKASI
1...,248,249,250,251,252,253,254,255,256,257 259,260,261,262,263,264,265,266,267,268,...720
Powered by FlippingBook