Elhamdülillâh, rebiülevvel ayının on ikinci gecesi, dünya
ve ahiret yaratılmasına sebep olan, dünya ve ahireti, zer-
reden şemse kadar bütün mükevvenatı ziyalandıran, kı-
yamete kadar bâkî, güneş gibi nurlu, feyizli, gıdalı şeriatı
ile ahiret kapısını açan o Zat-ı Fahr-i Âlem (sallallahü aley-
hi vesellem) Efendimizin o mübarek gecede dünyaya teş-
rif buyurması, bütün mükevvenatı memnun edecek pek
mübarek bir gecede Üstadımın hicreti, yani rebiülevvelin
on ikinci gecesi Isparta’nın harimine dahil olması ve hic-
retinin tevafuk ve tesadüf gelmesi, beni yine o elmas çar-
şısında pırlantaları vüs’atimiz kadar almak üzere Üstadı-
mın ziyaretine yol açtı. İnşaallah, bu hicretiniz büyük fü-
tuhata sebep olacaktır.
Nitekim, Sallâllâhü Aleyhi Vesellem Efendimizin Mek-
ke’den Medine’ye hicreti esnasında feth-i Mekke haberi-
nin Cibril-i Emin ile nüzulü, Peygamberimizi ve Sahabe
efendilerimizi memnun ettiği gibi, Üstadımın tevafuk
eden hicreti, fütuhata sebep olması, beni ve bütün Müs-
lümanları memnun ve mesrur eyleyecektir.
İmamoğlu
Hafız Mustafa (rh)
x
BARLA LÂHİKASI | 265 |
nun.
tesadüf:
rastlantı, bir şeyin ken-
diliğinden meydana gelmesi.
teşrif:
şereflendirme, şeref ver-
me.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbiri-
ne denk gelme.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
vüs’at:
fırsat, imkân.
zerre:
pek ufak parça, en küçük
parça.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.
ahiret:
öbür dünya, ikinci ha-
yat.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalıcı olan.
Cibril-i Emin:
Cebrail isimli
melek.
dahil:
içine alma, sokma.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun, Allah’a şükür.
elmas:
çok kıymetli bir mü-
cevher.
feth-i Mekke:
Mekke şehri-
nin fethi alınması.
feyiz:
bolluk, bereket, verim-
lilik.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
harîm:
aile.
hicret:
Hz. Peygamberin Mek-
ke’den Medine’ye göçü.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
kıyamet:
bütün kâinatın Al-
lah tarafından tayin edilen bir
vakitte yıkılıp mahvolması.
mesrur:
sevinçli, memnun.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mükevvenat:
yaratılmışların
tamamı, bütün mahlûkat,
kâinat, mevcudat.
nurlu:
ışıklı, parıltılı.
nüzul:
inme, iniş, gökten
dünyaya geliş.
rebiülahir:
Hicrî takvimin
dördüncü ayı.
rebiülevvel:
Hicrî takvimin
üçüncü ayı.
sahabe:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in mübarek yü-
zünü görmekle şereflenen ve
onun sohbetlerine katılan
mü’min kimse.
şems:
güneş.
şeriat:
Allah’ın emri, İlâhî ka-