âmâl ve hatıratını tart ve Kur’ân’ı ve Sünnet-i Seniyeyi
daima rehber yap;
(1)
p
º«/
Ls
ôdG p
¿Én
£r
«°s
ûdG n
øp
e $Ép
H o
Pƒo
Yn
G
diyerek
Cenab-ı Hakka ilticada bulun, diye çok kıymetli tavsiye-
de bulunduğunu ve
(2)
l
?°r
ùp
e o
¬o
eÉn
àp
N
nev’inden on üç İşaret
hâlinde tefsir olunan Suretü’n-Nâs ve iki ayeti tekrar ile
derse nihayet verdiğini, gayet zevkli ve şevkli ve alâkalı
bir surette beyan ve ifade eylemektedir.
On Dördüncü Lem’anın Birinci Makamını teşkil eden
iki mesele bence çok mühimdir. Bu dersin takrir ve tah-
ririne vesile olan Re’fet Bey kardeşimizden Allah razı ol-
sun. İkinci Makam başlı başına bir şaheserdir.
(3)
?
hakkındaki beyan buyurulan altı sır, öyle bir hazi-
ne-i esrar-ı Rabbanîdir ki; ancak Rahman-ı Rahîm’in ina-
yetiyle bu mübarek eseri okuyup anlayanlar ondan zevk
alabilirler.
Bundan evvelki bir mektupta, ihtiyârsız Birinci Sözü
teşkil eden
?
hakkındaki mübarek eserden
kalb-i âciziye gelen bazı hoş tefekkürattan bahsetmiştim.
Daima şefkatle dua ve derslerinden istifade ettiren muaz-
zez Üstadım, benim daha evvelden de
?
içindeki
Rahman
ve
Rahîm
isimlerinin hikmet-i tahsisi hu-
susundaki sualime, ikinci mutantan bir cevap daha lütfet-
miş oluyorlar. Bu mazhariyetten dolayı Hâlık-ı Rahîm’e
ne kadar şükretsem azdır.
BARLA LÂHİKASI | 253 |
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mutantan:
çok parlak.
nev:
tür, çeşit.
nihayet:
son.
Rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen, ko-
ruyan, acıyan Allah.
Rahman:
sonsuz merhamet sahi-
bi ve şefkatle bütün varlıkları rı-
zıklandıran Allah.
Rahman-ı Rahîm:
rahman ve Ra-
him olan Allah; dünya ve ahirette
yarattıklarına sonsuz rahmet, şef-
kat ve merhametiyle muamele
eden Allah.
razı:
rıza gösteren, hoşnut olan.
şaheser:
değeri üstün olan, üstün
vasıflı.
şefkat:
karşılıksız sevgi besleme,
içten ve karşılıksız merhamet.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
sual:
soru.
Sünnet-i Seniye:
Hz. Muham-
med’in (
ASM
) yüce sünneti; yüksek
hâl, söz, tavır ve tasvipleri.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tahrir:
yazma, yazı.
takrir:
anlatma, anlatış; sözle ifa-
de.
tavsiye:
öğütleme.
tefekkürat:
tefekkürler.
tefsîr:
açıklama, izah.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
vesile:
bahane, sebep.
âmâl:
emeller, arzular, istek-
ler.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
Cenab-ı Hak:
Allah.
evvel:
önce.
gayet:
son derece.
Hâlık-ı Rahîm:
sonsuz mer-
hamet ve şefkat sahibi yara-
tıcı, Allah.
hazine-i esrar-ı Rabbani:
Al-
lah’ın sırlar hazinesi.
hikmet-i tahsis:
tahsis hik-
meti.
husus:
mevzu, konu.
ihtiyârsız:
irade ve istem dışı.
iltica:
sığınma, güvenme, da-
yanma.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
lütuf:
ikram ve yardımda bu-
lunma.
mazhariyet:
nail olma, şeref-
lenme.
mesele:
konu.
muazzez:
izzetlenmiş.
1.
Taşlanmış şeytandan Allah’a sığınırım. (Buharî, Bed'ü’l-Halk: 11; Edeb: 76; Müslim, Birr: 109,
110; Ebu Davud, Salât: 18,119,120,122; Tirmizî, Mevakit: 65.)
2.
Arkası misktir. (Mutaffifin Suresi: 26.)
3.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. (Fatiha Suresi: 1.)