Barla Lâhikası - page 249

lâhutî feyizler mündemiçtir ki, bu bîçare kardeşinizin sö-
nük zekâsı, kısa düşüncesi, perişan, müşevveş dimağıyla,
hissedebildiği zevkleri ifade etmesine imkân yoktur.
İdrak-i maâlî bu küçük akla gerekmez,
Zira, bu terazi o kadar sıkleti çekmez.
On Üçüncü Lem’anın on üç işaretle beyanı, Suretü’l-
Felâk ve Suretü’n-Nâs ayetleriyle,
@ p
Ú/
WBÉ` n
«°s
ûdG p
äGn
õn
ªn
g r
øp
e n
?p
H o
o
Pƒo
Yn
G u
Ün
Q r
?o
bn
h
(1)
p
¿hôo
°†r
ën
j r
¿n
G u
Ün
Q n
?p
H o
Pƒo
Yn
Gn
h
ayetlerinin mecmu-i adedine veya bu iki surenin her bi-
rinde okunmakta olan
(2)
p
º«/
Ls
ôdG p
¿Én
£r
«°s
ûdG n
øp
e $Ép
H o
Pƒo
Yn
G
ade-
diyle ve Fatiha başta sayılmazsa, yüz on üçüncü sureye
tam ve lâtif tevafuk ve işaret göstermesi nazar-ı dikkati
celp etmektedir. Her işaretin nihayetinde o işaretteki ha-
kaik, birkaç ensep ve âlâ kelime ile ifade edilmiştir ki,
bundan daha kuvvetli beyan olamaz. İhtisasımı, bu işaret-
lerdeki kelimelerle kısaca arz edeceğim.
B
İRİNCİ
İ
ŞARET
:
Şeytanın ve onun şerik ve muinleri olan
ehl-i dalâletin şerrinden, ancak Şeriat-ı Muhammediye
(
ASM
) ile amil ve sünnet-i Ahmediye (
ASM
) ile mütemessik
olmakla kurtulmak imkânı olduğunu.
İ
KİNCİ
İ
ŞARET
:
Küfre giren ehl-i dalâletin kemiyeten çok-
luğunun kıymetsizliği; şeytan ve avenelerinin tasallutları-
na karşı, istiaze, istiğfar, hıfz-ı İlâhîye iltica ve takva ile
Sünnet-i Seniyeye yapışmaktan başka çare olmadığını.
BARLA LÂHİKASI | 249 |
imkân:
mümkün olma, olabilirlik.
istiaze:
sığınma, bağlanma, gü-
venme.
istiğfar:
af dileme, affedilmeyi is-
teme.
kemmiyât:
kemiyetler, nicelikler.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
lâhutî:
ulûhiyet âlemine mensup
ve müteallik olan, İlâhî, Rabbanî.
latîf:
güzel, hoş.
mecmu-i adet:
adedin yekûnu,
toplamı.
muîn:
yardımcı, muavin.
mündemiç:
giren, nüfuz eden,
karışan.
müşevveş:
karışık düzensiz.
mütemessik:
temessük eden, bir
şeyi sımsıkı tutan ve ona yapışan.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
nihayet:
en sonunda.
sıklet:
ağırlık, yük.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
sünnet-i Ahmediye:
Hz. Muham-
med’in (
ASM
) sünneti, hâl, söz, ta-
vır ve tasdikleri.
Sünnet-i Seniye:
Hz. Muham-
med’in (
ASM
) yüce sünneti; yüksek
hâl, söz, tavır ve tasvipleri.
şer:
kötülük.
Şeriat-ı Muhammediye:
Hz. Mu-
hammed’in (
ASM
) şeriatı; Hz. Mu-
hammed’in (
ASM
) tarif ettiği, getir-
diği ve bildirdiği şeriat; İslâm dini.
şerik:
ortak.
takva:
Allah korkusuyla dinin ya-
sak ettiği şeylerden kaçınma, Al-
lah’ın emirlerini tutup azabından
korunma.
tasallut:
son derece rahatsız et-
me, musallat olma.
terazi:
ağırlık ölçmekte kullanılan
iki kefeli tartı.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbiri-
ne denk gelme.
zira:
çünkü, ondan ki, şundan, şu
sebepten ki, onun için.
ala:
yüce, yüksek, büyük.
amil:
yapan, işleyen; yapan,
yapıcı.
arz:
sunma.
avene:
yardımcılar, arkadaş-
lar, kafadarlar.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
celp:
çekme, çekiş, kendine
çekmek.
dimağ:
akıl, şuur.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan çıkanlar, azgın ve sapkın
kimseler.
ensep:
daha uygun, pek mü-
nasip, çok yerinde.
feyiz:
ilim, irfan.
hakaik:
hakikatler, doğrular,
gerçekler.
hıfz-ı İlâhî:
Allah’ın koruması.
idrak-ı maâlî:
yüksek, derin
fikirleri kavrama.
İhtisas:
bir kişiye bağlılık, inti-
sap.
iltica:
sığınma, güvenme, da-
yanma.
1.
De ki: “Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. Onların yanımda bulunma-
larından da, ya Rabbi, Sana sığınırım.” (Mü'minun Suresi: 97-98.)
2.
Taşlanmış şeytandan Allah’a sığınırım. (Buharî, Bed'ü’l-Halk: 11; Edeb: 76; Müslim, Birr: 109,
110; Ebu Davud, Salât: 18,119,120,122; Tirmizî, Mevakit: 65.)
1...,239,240,241,242,243,244,245,246,247,248 250,251,252,253,254,255,256,257,258,259,...720
Powered by FlippingBook