Ey Kardeşlerim ve Ey Halifeler!
Tarikatin ve hakikatin müntehasını anlamak isterseniz,
risaleleri ciddiyetle okuyun; bâlâdaki zatların arkasında gi-
dersiniz ve yüksek imanlarına yaklaşırsınız.
Ey Ehl-i Tarikat Kardaşlarım!
bilhassa sizlere çok rica ediyorum. Risaleleri bir defa
okuyunuz. Risaletü’n-Nur ve mektubatü’n-Nur’un her bir
satırında bir kitabın tesirini bulamazsanız, bana ne derse-
niz deyiniz, kabul ediyorum.
Tekrar çok tavsiye ediyorum, okuyun okuyun. Oku-
dukça risaleler feyizaver nurları saçıyorlar. Okudukça
BARLA LÂHİKASI | 239 |
medet:
yardım.
mektubatü’n-Nur:
Risale-i Nur
Külliyatındaki mektuplar.
methüsena:
övme ve yüceltme.
muntazır:
bekler durumda olma.
muntazır kalınmak:
beklenilmek.
münteha:
bir şeyin ulaşabildiği
son yer, nihayet.
nur:
varlığı görmemize vesile olan
şey.
remiz:
bir manayı ifade eden ve-
ya bir mânaya delâlet eden işaret
ve şekil.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap.
risaletü’n-Nur:
Risale-i Nur külli-
yatındaki risaleler.
şark:
doğu yöresi.
şefaat:
bir suçlu veya ihtiyaç sa-
hibinin af ve iyiliğe kavuşması için
diğeri tarafından yapılan aracılık.
şer:
kötülük, fenalık.
tamir:
onarma. düzeltme.
tarikat:
Allah’a ulaşmak için şey-
hin gözetiminde müridin takip
edeceği terbiye usul ve yolu.
tavsiye:
öğütleme.
tefsir:
yorum, açıklama.
ümmet:
Müslümanların tamamı;
bütün Müslümanlar.
ümmet-i Muhammed:
Hz. Mu-
hammed’e (asm) bağlı olan ve yo-
lundan gidenler.
velî:
Allah’ın sevgisine, himayesi-
ne kavuşmuş, ermiş kimseler, Al-
lah dostu, evliya.
virt:
zikir; belli zamanlarda, belli
sayıda, belli duaların zikir olarak
belli biçimde ve düzenli şekilde
okunması.
zat:
kişi, şahıs, fert.
zuhur etmek:
doğmak, ortaya
çıkmak.ahirzaman: dünya hayatı-
nın kıyamete yakın son devri.
Arş-ı Azam:
Cenâb-ı Hakkın
kudret ve saltanatının en bü-
yük dairesi.
azab-ı kabir:
kabir azabı, ka-
birde çekilecek sıkıntı, ceza.
bâlâ:
yüksek, yukarı, yüce,
üst.
beyan etmek:
açıklamak.
bilhassa:
özellikle.
ciddiyet:
dikkatli, samimî.
deccal:
kıyamet zamanına ya-
kın meydana çıkarak fitne ve
fesada sebep olacağı, İslami
şeairi tahrip edeceği, tarihte
görülmemiş zulümleri nifakla
aldatarak yapacağı Hadis-i Şe-
riflerde belirtilmiş yalancı ve
zararlı şahıs.
ehl-i tarikat:
tarikat mensu-
bu.
elhasıl:
kısacası, netice olarak,
özetle.
emr-i Peygamberî:
Peygam-
ber Efendimizin (
ASM
) buyruğu.
fazilet:
değer; meziyet; kişiyi
ahlaklı, iyi hareket etmeye
yönelten manevi kuvvet, er-
dem.
feyiz:
ilim, irfan.
feyizaver:
feyiz getiren, feyiz
veren.
fitne:
ahlâkta ve cemiyet ni-
zâmında azgınlık ve bozgun-
culuk.
hadisat-ı âlem:
dünyada
meydana gelen olaylar.
hakikat:
gerçek, görülen bir
şeyin aslı esası.
halife:
vekil, birinin yerine ge-
çen kimse, halef.
has:
ait; özgü, özgün.
istiaze etme:
korunma, Al-
lah’a sığınma.
mebus:
seçilen, gönderilen,
vekil.
müjdelerini, Risale-i Nur, hâdisat-ı âlem ile ispat etmiş. Hem bütün her
asırda gelen mebuslar, velîler keşfiyatlarında, “Birisi gelecek, şarktan
bir nur zuhur edecek” diye Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini ve Üsta-
dımın şahs-ı manevîsini ve talebelerin şahs-ı manevîsini görüp, bütün
ümmet-i Muhammed’e (
ASM
) Risale-i Nur’un faziletini, ehemmiyetini,
kıymetini ve emr-i Peygamberî ile bütün ümmet virtlerinde azab-ı
kabirden ve ahirzamanda gelecek fitneden, deccalın şerrinden istiaze
etmelerini ve yapacağı maddî ve manevî tahribatını Risale-i Nur tamir
yaptığını görmüşler; müjdeler, beşaretler, işaretler, remizlerle haber
verdiklerini, Risale-i Nur Eskişehir, Denizli, Afyon, İstanbul gibi hâdi-
sat-ı âlem ile göstermiş.
Elhâsıl:
Asırlardan beri beklenilen ve muntazır kalınan zat, Risale-i
Nur imiş. Hatta Üstadın kendisi de bir zaman böyle bir zatın geleceğine
muntazır imiş. Hâlbuki ne ağabeyim Mustafa’nın ve ne de benim
haddim değil ki, Risale-i Nur’un kıymetini ve vazifesini beyan edeyim,
heyhat!
Risale-i Nur, Kur'ân’ın has tefsiri olduğundan, Kur'ân’a bağlıdır. Kur'ân
ise Arş-ı Azama bağlıdır. Onun için, Risale-i Nur’u Kur'ân methüsena
edebilir. Birinci Şua da otuz üç ayetiyle işaret etmiş.
Bunu yazmaktan maksadım, ağabeyim Mustafa’ya, Risale-i Nur’dan
medet ve Kur'ân’dan şefaat ve Üstadımdan dua istemektir.
Talebeniz Küçük Ali