açabilirim? Kaç kitap okudum da sual açayım ve mesele
halledeyim? Ne gibi sual sorayım? Dünyada çok kitaplar
vardır ve o kitapları okumuşsunuzdur. Okuduğunuz kitap-
ların hepsini de anladınız mı? Alâküllihâl, anlayamadığı-
nız meseleler çoktur. Üstadıma sual açınız, meydana ilim
çıksın ve iman hakikati çıksın da dünyada bulunan üç yüz
elli milyon Müslümanlar da istifade etsinler. Ne kadar
müşkülâtınız varsa halledilsin, bizim gibi âcizler de istifa-
de etsin.
Ey hocalar ve ehl-i kalb! Soracağınız suallerin cevapla-
rını Risale-i Nur’da bulabilirsiniz. Ehl-i keşif ve kalbden bi-
risi, benim gibi âciz bir insandan Mehdî’yi soruyor: “Ne
vakit gelecek?” Daha Mehdî’yi anlayamamış. Dabbetü-
larz-arz kimler olduğunu bilmiyor. Bunlara dair, risaleler-
de birer bahis vardır. Her müşkül sualin cevabını o risale-
lerden arayınız, bulursunuz.
Ey hocalar ve halifeler! “Bizim ilmimiz bize yeter” de-
yip yıldız böceği gibi şevkinize, ilminize aldanmayın. İn-
sanın kendi bildiği kendine kâfi gelmez. Her insan her
meseleyi anlayamaz. Uyuyorsunuz! Uyuduğunuz miktar
artık yeter! Uyanmalı…
Peder ve validem ve cümle arkadaşlarım ve biraderim
Ali çok selâm edip, iki ellerinden öper ve dua etmekte-
dirler.
Kuleönü’nde Sofuoğlu
Talebeniz
Mustafa Hulûsî (rh)
ì®í
BARLA LÂHİKASI | 243 |
sî Hazretlerinin, özel isim yerine
geçen bir sıfatı; öğretici, öğret-
men.
valide:
ana, anne.
alâküllihâl:
ister istemez, ol-
duğu kadar, şöyle böyle.
bahis:
konu.
birader:
kardeş.
Dabbetülarz:
hadis-i şerifle
ahir zamanda olacağı haber
verilen ve kıyamet alâmetle-
rinden olan bir cins mahlûk.
dair:
ait, alakalı, ilgili.
ehl-i kalb:
gönül ehli.
ehl-i keşif:
bazı sırları, bilin-
meyen hakikatleri, Cenab-ı
Hakkın lütuf ve ihsanı ile bi-
len velîler.
hakikat:
gerçek, doğru.
ilim:
bilgi, marifet.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
kâfî:
yeterli.
mesele:
konu.
miktar:
kadir, kıymet, ölçü,
değer, derece.
müşkül:
güç, zor, çetin.
müşkülât:
müşkiller, güçlük-
ler, zorluklar.
peder:
baba.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
tabir:
yorum, yorumlama.
talebe:
öğrenci.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-