“Harb-i Umumî hadisat ve netaiçleri mâni olmasa idi,
İşaratü’l-İ’caz
’ı, Allah’ın tevfiki ve izni ile altmış cilt yaza-
caktım. İnşaallah, Risale-i Nur, ahiren o mutasavver ha-
rika tefsirin yerini tutacak.”
Üstadımla yedi sekiz sene musahabetim esnasında mü-
him meşhudatım çoktur. Fakat,
(1)
p
ôr
ën
Ñ`r
dG n
¤n
Y t
?o
ón
J o
In
ôr
£n
?r
dn
G
mucibince, deryaya delâlet maksadı ile bu fıkra kâfi gö-
rüldü. Çünkü, Üstadımdan iftirak zamanı idi; acele yaz-
dım. Üstadım,
(2)
p
Ör
æn
ér
dÉp
H p
Öp
MÉ°s
üdGn
h
ayetinin sırrıyla çok
defa yanlarında beni musahip bulmak hakkını ve tevec-
cüh duasıyla yerine getireceklerine eminim…
Hafız Halid (rh)
ì®í
Œ
134
œ
[Hulûsî Bey’in fıkrasıdır.]
Aziz, Muhterem, Müşfik ve Mükerrem Üsta-
dım!
Bu defa irsaline inayet buyurulan Risale-i Nur eczaları-
nın dört kısımlık fihristesini aldım. Daha evvel Otuz Bi-
rinci Mektubun On Üçüncü ve On Dördüncü Lem’aları-
nı almış, fakat ihtisaslarımı arza muvaffak olamamıştım.
Fihristeler dört tarafımı aydınlattılar ve itikatta bir olup,
BARLA LÂHİKASI | 247 |
musâhabât:
musahabeler, soh-
betler.
musâhib:
sohbet eden, birbiriyle
sohbet eden, arkadaş.
mutasavver:
tasavvur edilmiş,
tasarlanmış, düşünülmüş, zihinde
canlandırılmış.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mükerrem:
ikram edilmiş, saygı
gösterilmiş.
müşfik:
şefkatli, merhametli, sev-
gi ve ilgi gösteren.
nam:
ad, isim.
netaiç:
neticeler, sonuçlar.
sır:
gizli hakikat.
tefsÎr:
açıklama, tamamen açıkla-
ma, izah.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakımın-
dan izahı, açıklaması.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
tevfik:
Allah’ın yardımı, başarılı
kılması.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
ahiren:
sonradan.
arz:
sunma, bildirme.
aziz:
değerli.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alamet, işaret.
derya:
deniz, bahr.
ecza:
cüz’ler, parçalar, kısım-
lar.
emin:
müsterih, rahat.
evvel:
önce.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
fihriste:
bir kitapta bulunan
şeyleri sırayla gösteren liste,
katalog.
hâdisat:
hadiseler, olaylar.
Harb-i Umumî:
genel harb,
dünya savaşı.
hârika:
olağanüstü.
iftirak:
hicran, ayrılık.
ihtisas:
intiba, izlenim.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
irsal:
göndermek gönderil-
mek, yollamak.
itikat:
inanç, iman.
kâfî:
yeterli.
mâni:
engel.
meşhudat:
görülen, şahit olu-
nan.
mucip:
icap eden, gerektiren.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
1.
Damla denize delâlet eder.
2.
Yanınızdaki arkadaş… (Nisâ Suresi: 36.)