duasını tekrar ile beraber, Onuncu Sözün âciz kalemime
kumanda verip yazdırdığı şu arizacığımı takdime cür’et
eder, bilhassa dest ve dâmen-i muallâlarını öperim efen-
dim.
Hamiş: Harman ortasında Mevlevîvari dolaşan bu bî-
çare çiftçi, sözlerini de işlediği işe benzeterek söylediğini
tekrar söylemiş, geçtiği yere dönmüş, yine gelmiş ise de
ne yapsın? Üstadı, yıldırım gibi seri hatvelerle ilerlerken,
hiç olmazsa karınca yürüyüşü takip edeyim, irtibat kesil-
mesin niyetiyle şu perişan cümleleri derç ve takdim ettim
efendim.
Muhammed Sabri
(Rahmetullâhi aleyh)
ì®í
Œ
130
œ
[Ahmed Hüsrev’in bir fıkrasıdır.]
Kıymettar Üstadım!
Bugün Süleyman Efendi Kardaşımla irsal buyurulan,
biri dünyanın ömrünü izah eden bir mektupla, diğeri Haz-
ret-i Yunus Aleyhisselâmın duasının fezailini gösteren
Otuz Birinci Mektubun Otuz Bir Lem’adan On Birinci
Kısmının Birinci Kısmını aldık ve okuduk.
âciz:
beceriksiz, kabiliyetsiz.
âmâl:
emeller, arzular, istekler.
ariza:
isteklerini arz etme, dile
getirme, alttan üste takdim edi-
len yazı veya mektup.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
bilhassa:
özellikle.
cür’et:
cesaret etme, yüreklilik,
yiğitlik.
dâmen-i muallâ:
yüce ve
yüksek etek.
derc:
sokma, içine alma.
dest:
el.
dünyevî:
dünyaya ait.
fezail:
faziletler.
hâmiş:
mektubun altına son-
radan yazılan ek yazı.
harman:
tahıl tanelerinin sa-
mandan ayrılması için yapılan
iş.
hatve:
adım.
irsal:
göndermek gönderil-
mek, yollamak.
irtibat:
bağ, münasebet.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kumanda:
komuta.
makasıd:
maksatlar, gayeler.
Mevlevivari:
Mevlevî gibi
(dönerek.).
muvaffak:
başarmış, başarılı.
seri:
çabuk, hızlı, sür’atli.
takdim:
arz etme, sunma.
takdime:
sunmaya.
teksir:
çoğaltma.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
| 228 | BARLA LÂHİKASI