Barla Lâhikası - page 217

Œ
124
œ
[Asım Bey’in fıkrasıdır. Telvihat-ı
Tis’a münasebetiyle yazmış.]
Sevgili Üstadım!
Ne diyeyim, müştakı olduğum bu risale-i şerife, bu söz-
ler, bu hakikat, bu nur; bu fakire lütuf ve kerem-i İlâhî ola-
rak ihsan buyuruldu.
(1)
»
u
Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g
Cenab-ı Kadîr-i Mutlak Hazretlerine hadsiz ve hesap-
sız hamd ü sena ediyorum ki; siz Üstadıma kavuştum ve
binnetice bu nurları, bu hakikatleri gördüm, okudum, yaz-
dım ve gerdenbeste-i inkıyat oldum. Binaenaleyh tavsiye
ve dua-i Üstadâneleriyle feyizyap olmak için Cenab-ı
Zülcelâl ve’l Kemal Hazretlerinden ve Mefhar-ı Mevcudat,
Aleyhi Ekmelü’t-Tahiyyat Aleyhissalâtü Vesselâm Efen-
dimiz Hazretlerinden ve bütün pir, pîran ve mürşidan ve
Şah-ı Nakşibend Kuddise sirruhu Hazretlerinden ve
bilhassa bütün mevcudiyetle gerdendane-i inkıyat ve
teslim olduğum siz Üstadımdan tazarru ve niyaz ve
istimdat ediyorum ki, mütevekkilen alellah yâ Üstad-ı
Azam, tarikat-i Muhammediyenin
(
ASM
)
maksat, gaye ve
esasını, teferruat ve füruatını zikir ve beyan eden bu Do-
kuzuncu Kısım, bir nur-i tarikat ve hakikattir. Okumaya
doyulmaz, okudukça hâsıl olan şevk ve lezzet hesaba
gelmez. Hele Dokuzuncu Telvih; hülâsa ve icmal edile-
rek bütün hakikatler toplanmış. Temsilde hata olmasın,
BARLA LÂHİKASI | 217 |
hülâsa:
kısaca, özet.
icmal:
kısa anlatma, özetleme,
ayrıntılara girmeme.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
istimdat:
medet dileme, imdat
isteme, yardıma çağırma.
kerem-i İlâhî:
İlâhî lütuf ve ik-
ramlar.
Kuddise:
sirruhu: sırrı mukaddes
olsun, sırrı aziz olsun (büyük veli-
ler için kullanılır).
lütuf:
ikram ve yardımda bulun-
ma.
maksat:
kastedilen, istenilen şey,
varılmak istenen nokta, niyet,
meram.
Mefhar-ı Mevcudat:
mevcudatın,
yaratılmışların övünme sebebi,
Hz. Muhammed (
ASM
).
mevcudiyet:
mevcut olma, var-
lık.
münasebet:
vesile, -dan dolayı.
mürşidan:
mürşitler, kılavuzluk
edenler, hakkı gösterenler, reh-
berlik edenler.
müştak:
arzulu, fazla istekli, işti-
yak gösteren.
mütevekkilen:
Allah’a güvene-
rek.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
nur-i tarikat ve hakikat:
gerçek
nurlu yol.
pîr:
şeyh, mürşit.
pîrân:
pirler, yaşlılar, ihtiyarlar.
risale-i şerife:
şerefli kitap.
şah-ı Nakşibend:
Nakşi tarikatı-
nın kurucusu şeyh Muhammed
Bahuuddin.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
Tarikat-ı Muhammediye:
Hz.
Muhammed’in (a.s.m) yolu, sün-
net yolu.
tavsiye:
öğütleme.
tazarru:
yalvarma, Allah’a huşû
içinde yalvarma.
teferruat:
ayrıntılar, dallar, bö-
lümler.
telvih:
açıklama, belli etme.
temsil:
benzetme.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
üstad-ı azam:
büyük üstad.
üstad-ı âzam:
en büyük üstad.
zikir:
anma, bildirme.
aleyhi ekmelü’t-tahiyyat:
en
mükemmel hediyeler selâm-
lar ona olsun.
aleyhissalâtü vesselam:
sa-
lat ve selam onun üzerine ol-
sun anlamında dua.
beyan:
anlatma, açık söyle-
me, bildirme, izah.
bilhassa:
özellikle.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
binnetice:
neticede, netice
olarak.
Cenab-ı Kadîr-i mutlak:
ni-
hayetsiz kuvvet ve kudret sa-
hibi, şeref ve azamet sahibi
olan Cenab-ı Hak.
Cenab-ı zülcelâl:
ve’l kemal:
Cenab-ı Hak, Allah, Celal ve
kemal sahibi.
dua-i üstadâne:
üstadca, üs-
tad gibi yapılan dua.
feyizyap:
feyiz bulan, feyiz
bulucu.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
füruat:
ayrıntılar, esastan ol-
mayan meseleler.
gerdendane-i inkıyat:
itaatle
boyun eğme, itaat ederek
teslim olma.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
asıl, esas.
hakikat:
gerçek, doğru.
hamd ü sena:
şükür ve övgü.
hâsıl:
meydana gelme, orta-
ya çıkma.
1.
Bu Rabbimin fazlındandır. (Neml Suresi: 40.)
1...,207,208,209,210,211,212,213,214,215,216 218,219,220,221,222,223,224,225,226,227,...720
Powered by FlippingBook