Beşinci ay içinde,
(1)
»
u
Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g !o
ór
ªn
ër
dn
G
hatme mu-
vaffak oldular.
Mübarek Üstadım!
Bu hususu çok düşünüyordum ki;
lâakal bir-iki senede Kur’ân okumaya liyakat kesb edilir-
ken me’mulün hilâfında meydana gelen bu emr-i azîm an-
cak ve ancak i’caz-ı Kur’ân’ın büyük denizinin reşhasıdır
ve iki cihan fahri, Nebiyy-i Ahir zaman Peygamberimiz
Muhammed Mustafa Aleyhissalâtü Vesselâmın himmet-i
maneviyeleriyle o i’cazın izhar ve intişarıyla memur edi-
len Üstadımın duası gibi çok büyük kuvvetlerle hâsıl ol-
duğuna, ben değil, bu hale şahit, karyemizin ekserîsi iman
edip, tasdik ediyorlar. Bütün köy ehl-i imanı namına bu
emr-i hayra vesile olan Üstadımıza, lâyüad velâ yuhsa te-
şekkürlerle “Cenab-ı Hak sizlerden razı olsun.” duasını
âciz lisanımla daima söylüyorum.
Üstadım!
Bir şey daha var ki, emr-i Üstadânelerine
intizardayım. O da şudur: Cenab-ı Hak ihsan ederse, da-
irenizin şakirdini Hafız Yaşar bu kışta bahara sebep olup,
mütenevvi çiçekleri açmasına Nisan yağmuru misillü, vü-
cudunuz o çiçekler arasında, bir gül-i Muhammedî (
ASM
)
yetiştirmekte inşaallah vesile olacağınıza şüphe yoktur.
Mübarek dairenin mübarek talebesine, mübarek Cuma
gecesinde hatminin duasıyla, hıfzının iptida duasını ve fa-
kir-i pürkusurun af duasını bütün hassa ve duygularımla,
hürmetle el ve eteklerinizden öper ve kusurlarımın affını
niyaz ederim, Efendim Hazretleri.
Hafız Ali
ì®í
âciz:
gücü yetmez, zavallı.
Cenab-ı Hak:
Allah (c.c).
daima:
her vakit, sürekli, her za-
man.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
ekserî:
çoğu kısmı.
emr-i âzim:
önemli, büyük emir.
emr-i hayr:
hayırlı emir, ibadet.
fahr:
övünme, şeref duyma.
fakir-i pür kusur:
çok kusurlu fa-
kir.
gül-i Muhammedî:
kırmızı renkli
bir gül çeşidi.
hâsıl:
meydana gelme, ortaya
çıkma.
hâssa:
hisler, duygular.
hatm:
Kur’ân-ı Kerîm’i başından
sonuna kadar okuyup bitirme.
hatme:
bir arada belirli bir şeyi
okuyup bitirme.
hıfz:
Kur’ân’ı ezberleme.
hilâf:
ters, karşı, zıt, aykırı.
himmet-i manevîye:
manevî
yardım.
husus:
mevzu, konu.
i’caz:
mucizelik, insanların benze-
rini yapmaktan âciz kaldıkları şe-
yi yapmak.
i’caz-ı Kur’an:
Kur’an’ın mucizeli-
ği, yüksek ve erişilmez ifadesi.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
intişar:
yayılma, dağılma, neşro-
lunma.
intizar:
bekleme, gözleme.
iptida:
başlama.
izhar:
açığa vurma, meydana çı-
karma, aşikâr etme.
karye:
köy.
kesb:
kazanma.
lâakal:
en azından, hiç olmaz-
sa.
lâ-yuad velâ yuhsa:
sonsuz,
sayısız sevgi, muhabbet.
lisan:
konuşma dili.
liyakat:
layık olma, ehliyet.
me’mul:
umulan, ümit edilen,
beklenilen.
misillü:
gibi, benzeri.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kut-
lu, uğurlu.
mütenevvi:
aynı cinsten ol-
mayan, nev’ nev’, çeşit çeşit.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
nam:
yerine, vekillik.
Nebiyy-i ahir zaman:
ahir za-
man nebisi, ahir zaman pey-
gamberi; son Peygamber Hz.
Muhammed(
ASM
).
niyaz:
rica, dua.
razı:
rıza gösteren, hoşnut
olan.
reşha:
sızıntı, damla.
şakirt:
talebe, öğrenci.
talebe:
öğrenci.
tasdik:
doğrulama, onayla-
ma.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
vesile:
aracı, vasıta.
1.
Rabbimin bu fazlından dolayı ezelden ebede kadar Allah’a hamd olsun. (Metnin “Elhamdü-
lillâh” kısmı birçok ayette geçmektedir. Sonraki kısım ise Neml Suresinin 40. ayetidir.)
| 212 | BARLA LÂHİKASI