Barla Lâhikası - page 202

“Kenzü’l-Arş Duasının Feyzinden Gelen Bir Nükte-i
Kur’âniye” serlevhalı eserle, Yirmi Dokuzuncu Mektubun
Sekizinci Kısmının Sekizinci Remzindeki füyuzat, tarif ve
tavsif edilmeyecek âlî ve müstesna bir vaziyettedirler.
Birincide, bütün hurufat-ı Kur’âniyenin adet itibarıyla
işaret ve izah buyurulan tevafukları, garîk-ı beht ve hayret
etti. Dört küçük suredeki hurufatın tevafukat veçhine kıs-
men işaret eden ikinci eser, hakaik-ı mu’ciznümadır. Ne-
bî-i ahirzaman, medar-ı fahr-i cihan, sebeb-i hilkat-i ek-
van ve nüzul-i Kur’ân, Peygamberimiz Muhammed Mus-
tafa (sallâllâhü teâlâ aleyhi ve âlihî ve eshabihî ve ezvaci-
hî) Efendimiz Hazretlerinin eser-i hikmet ve rahmet ola-
rak, şimdiye kadar mahfî kalmış mu’cizelerinden i’caz-ı
Kur’ân’a taallûk eden ve gaybî tevafuk namıyla sevgili Üs-
tadımız tarafından mevki-i intişara vaz olunan bu emsal-
siz eserlere karşı duyduğum manevî zevk ve feyzin bin-
den birini bile arz edemeyeceğim. Ve mazhar olduğumuz
bu kadar azîm niam-ı İlâhiyeye ve kerem-i Sübhaniyeye
karşı şükürden âcizim.
p
án
er
ôo
ëp
H À/
Sr
ôt
ædG n
ó«/
©n
°S Én
fp
OÉn
à°r
So
G n
Oƒ°o
ür
?n
en
h Én
fn
OGn
ôo
e r
?°u
ün
M s
ºo
¡
s
?dn
G
(1)
u
»p
°ûr
j n
ôo
?r
dG u
»p
ªp
°TÉn
¡r
dG u
»p
fn
ón
ªr
dG u
»u
µn
ªr
dG n
?p
Ñ«/
Ñn
M
Yirmi Dokuzuncu Mektubun Yedinci Kısmından bir su-
ret Abdülmecid Efendi kardeşimize göndermiştim. Ceva-
bında ezcümle diyor ki:
âciz:
zayıf, eli yetmez, gücü yet-
mez.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
arz:
söyleme, ifade etme.
azîm:
büyük.
emsal:
eş, benzer.
eser:
basılma kitap.
ezcümle:
bu cümleden olarak.
feyz:
bolluk, bereket, verimlilik,
ilim, irfan.
füyuzat:
feyizler, manevî bolluk
ve bereketler, inayetler.
garik-ı beht:
şaşkınlığa düşme,
şaşkınlık içinde boğulma, şaşkın-
lığa boğulma.
hakaik-i mu’ciznüma:
mucizeli.
hurufat:
harfler.
huruf-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın harf-
leri.
i’caz-ı Kur’an:
Kur’an’ın mucizeli-
ği, yüksek ve erişilmez ifadesi.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile an-
latma.
kerem-i süphani:
kerem sahibi
kusursuz Allah (c.c).
mahfî:
Gizli, saklı.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
medar-ı fahr-ı cihan:
cihanın ifti-
har sebebi, cihanın iftihar vesilesi;
Hz. Muhammed (
ASM
).
mevki-i intişar:
yayılma alanı,
yayılma mevkii.
müstesna:
benzerlerinden üstün
olan, seçkin, mümtaz.
nam:
ad, isim.
Nebî-i Ahirzaman:
ahir zaman
nebisi, ahir zaman peygamberi;
son Peygamber Hz. Muham-
med (
ASM
).
niam-ı İlâhîye:
Allah’ın ver-
miş olduğu nimetler, ihsanlar.
nükte-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
ince derin manası.
nüzul-ü Kur’ân:
Cenab-ı Hak-
kın kelâmı olan Kur’ân-ı Ke-
rîm’in indirilmesi, insanlığa ih-
san edilmesi ve gönderilmesi.
sebeb-i hilkat-i ekvan:
kâ-
inatın yaratılmasına sebep
olan.
serlevha:
bir levha, yazı veya
kitabın başına yazılan yazı.
suret:
nüsha, kopya.
taallûk:
alâkalı, münasebetli
olma.
tarif:
bir kavramı kelimelerle
ifade etme.
tavsif:
vasıflandırma, bir şe-
yin iç yüzü ve özelliklerini an-
latma.
tevafuk:
uyma, uygunluk,
birbirine denk gelme.
tevafukat:
uygunluk.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
vaz:
koyma, konulma, atma.
vaziyet:
durum.
vech:
tarz, üslûp.
1.
Allah’ım, Mekke ve Medineli, Haşimoğullarından Kureyşli Habibinin hürmetine bizim mu-
radımızı ve Üstadım Said Nursî’nin maksudunu hâsıl eyle.
| 202 | BARLA LÂHİKASI
1...,192,193,194,195,196,197,198,199,200,201 203,204,205,206,207,208,209,210,211,212,...720
Powered by FlippingBook