Barla Lâhikası - page 208

olmadım ve şu zamanda ehl-i ilmin bir sebeb-i sukutu olan
tamaa girmeye ihtiyâr benden selp edildi. Hem eğer, si-
zin hediyenizi kabul etseydim, çok zatların ya kalbi kırıla-
caktı, veyahut elli senelik kaidem bozulacaktı.
Orada ve civarınızda bulunan eski talebelerim ve kar-
deşlerime birer birer selâm ve dua ediyorum ve onların
dualarını istiyorum.
(1)
»/
bÉn
Ñ`r
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
KardeşinizSaid Nursî
ì
®
í
Œ
120
œ
[Said Nursî’nin bir fıkrasıdır.]
(3)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(2)
@ /
¬p
ªr
°SÉp
H
(4)
o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
Aziz, Sıddık, Sadık, Çalışkan Kardeşim, Hiz-
met-i Kur’ân’da Arkadaşım Re’fet Bey!
Senin gördüğün vazife-i Kur’âniyenin hepsi mübarek-
tir. Cenab-ı Hak sizi muvaffak etsin, fütur vermesin, şev-
kinizi attırsın.
Senin vazifen yazıdan daha mühimdir. Yalnız, yazıyı
terk etmeyiniz.
Uhuvvet için bir düsturu beyan edeceğim ki, o düstu-
ru cidden nazara almalısınız:
Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. imtizaçkârâne
ittihat gittiği vakit, manevî hayat da gider.
aziz:
değerli.
beyan:
anlatma, açık söyleme,
bildirme, izah.
Cenab-ı Hak:
Allah (c.c).
cidden:
ciddî olarak, gerçek ola-
rak.
civar:
çevre, yöre, etraf.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ehl-i ilim:
ilim sahipleri, ilim
adamları.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
fütur:
zayıflık, gevşeklik, usanç.
hizmet-i Kur’ân:
Kur’ân hizmeti.
ihtiyâr:
irade, tercih.
İmtizaçkârâne:
bağdaşırcasına,
karışmış gibi.
ittihat:
birleşme, birlik oluş-
turma.
kaide:
kural, esas, düstur.
manevî:
fikrî, hissî.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
nazar:
bakış, dikkat.
sadık:
doğru, gerçek, hakikî
olan.
sebebi sukut:
susma sebebi.
selb:
kaldırma, giderme.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
sıddık:
hakikatı kabul eden.
talebe:
öğrenci.
tama:
hırs, aç gözlülük.
Uhuvvet:
kardeşlik, din kar-
deşliği.
vahdet:
birlik, yalnızlık, teklik
bir ve tek olma.
vazife:
görev.
vazife-i Kur’âniye:
Kur’ân’la
ilgili vazife, Kur’ân vazifesi.
zat:
kişi, şahıs, fert.
1.
Bâkî olan ancak Allah'tır.
2.
Allah’ın adıyla.
3.
Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
4.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
| 208 | BARLA LÂHİKASI
1...,198,199,200,201,202,203,204,205,206,207 209,210,211,212,213,214,215,216,217,218,...720
Powered by FlippingBook