müsvettelerde, en acemi bir müstensihin nüshasında bir-
kaçı müstesna bütün tevafuktadır. Onun için sekiz ayrı
ayrı müstensihin setredemediği bir tevafuk, elbette kuv-
vetlidir. Müstensihler bozmasınlar, tevafuku getiremeyen
bozuyor. Demek en büyük maharet odur ki, tevafuku boz-
masın. Çünkü tevafuk var. Sen de Hüsrev’e yardım et ki
, hakikaten mevcut ve matlûp tevafuku denk getirebilsin.
Çünkü, yoktan var etmiyorsunuz. Hakikî varı yok etme-
yin.
Sözler
’le alâkadar olanlara selâm ve dua ediyorum...
Said Nursî
ì®í
Œ
121
œ
[Hafız Ali’nin fıkrasıdır.]
Eyyühe’l-Üstadü’l-Muhterem!
Yirmi Dokuzuncu Mektubun Üçüncü Kısmının Doku-
zuncu Meselesinde emir buyurulan hizmet-i Kur’ân’dan
fakirin hissesine iki erkek ve bir kız çocuğu düşmüş imiş...
Aynı emri alıp gelirken düşünüyordum; acaba, akraba-i
taallûkatımda çocuklar var, hangisini intihap edeyim?
Benim bu düşünceme manen denilmiş ki, hay Ali! Sen
kendi reyine muhtar değilsin. Onun intihabı başka kapıya
aittir. Üç gün sonra Yaşar ve Necati isminde iki çocuk,
bana hem refik, hem ders arkadaşı ve bir derece onlara
kalfa olarak tayin edildim. Çocuklar hurufatı tam bil-
medikleri için bazen yazı ile, bazen kitaptan göste-
riyorum. Bir ay sonra Kur’ân okumaya başladılar.
BARLA LÂHİKASI | 211 |
ölçü ve münasebetler içerisinde
birbirine denk gelme.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbiri-
ne denk gelme.
akraba-i taallükat:
yakınlar,
akrabalar.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
bazen:
zaman zaman, ara sı-
ra, her zaman değil.
eyyühe’l-üstadü’l-muhte-
rem:
ey saygıdeğer üstad!
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hakikaten:
doğrusu, gerçek-
ten.
hisse:
pay, nasip, kısmet.
hizmet-i Kur’ân:
Kur’ân hiz-
meti.
hurufat:
harfler.
intihap:
seçme.
kalfa:
halife, vekil.
maharet:
mahirlik, ustalık.
manen:
mana bakımından,
manaca.
matlup:
talep edilen, isteni-
len, aranılan şey.
mesele:
konu.
mevcut:
var olan, bulunan,
olan.
muhtar:
hükmü elinde tutan,
hareketinde serbest olan, di-
lediğini yapan.
müstensih:
istinsah eden, bir
yazının kopyasını çıkarıp ço-
ğaltan.
müstesna:
istisna olan, hariç.
müsvette:
temize çekilecek
yazı.
nüsha:
birbirinin aynı olan
suretlerin her biri.
refik:
arkadaş, yoldaş, yol ar-
kadaşı.
rey:
görüş, düşünce.
setr:
örtme, kapama, gizle-
me.
taallûkat:
hısımlar, yakınlar,
akrabalar.
tayin:
vazifeye gönderme, bir
işe yerleştirme, atama.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,