Œ
116
œ
[Asım Bey’in fıkrasıdır.]
Muhterem Üstadım Efendim Hazretleri!
Bu arîzamı takdim ve tasdîa iki sebeb-i mücbir hâsıl ol-
du:
Bi r i nc i s i :
Sevgili Üstadımın geçenki iltifatnameleri-
nin bir fıkrasında buyuruluyor ki: “Bu fakir ile aziz karde-
şim Hüsrev gibi yüksek, ciddî, halis kardeş ve talebeleri-
mi, ahir-i ömrümüze kadar hizmet-i Kur’ân’da daim ey-
lesin.”
Muazzez Üstadımın bu dua, bu niyaz ve himmetlerine
bütün mevcudiyetimle âmin dedim. Ve daima da diyo-
rum. Ve Cenab-ı Lemyezel Hazretlerine de daima niya-
zım budur. Ve pek muhterem ve pek sevdiğim Üstadım
dua ve himmeti sürur, sevinç gözyaşlarımı akıttırıyordu.
Bu fıkra ve cümleyi takip eden ikinci fıkra ki; aynen yazı-
yorum:
“Ve ben öldüğümde sizi arkamda vâris bırakarak ferah
ile kedersiz kabrime girmek rahmet-i İlâhiyeden ümit ede-
rim.” Burası beni çok düşündürdü ve hiç bir dakika Üsta-
dımın bu arzu, bu talep ve rahmet-i İlâhiyeden bu ümidi
zihnimden ve fikrimden ve kuvve-i muhayyilemden hiç
çıkmıyor. Binaenaleyh, bu fıkraya bütün zerrat-ı mevcu-
diyetimle “âmin” dedim ve Cenab-ı Hakkın fazlukeremi-
ni tazarru ve niyaz ettim.
BARLA LÂHİKASI | 195 |
sürur:
sevinç, mutluluk.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
talep eden, öğrenci.
talep:
isteme, dileme.
tazarru:
yalvarma, Allah’a huşû
içinde yalvarma.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
vâris:
mirasçı.
zihin:
hafıza, bellek.
ahir ömür:
ömrün son devre-
si, hayatın son demleri.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
ariza:
isteklerini arz etme, di-
le getirme, alttan üste takdim
edilen yazı veya mektup.
aziz:
değerli.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
Cenab-ı Lemyezel:
sonsuza
kadar var olan, zeval bulma-
yacak olan, şeref ve azamet
sahibi olan Cenab-ı Hak.
ciddî:
gerçek, hakikat.
daim:
devam eden, devamlı,
sürekli.
fazlukerem:
ihsan ve iyilik,
lütuf ve nimet.
ferah:
gönül açıklığı, sevinç,
sevinme.
fıkra:
bent, madde, paragraf.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
halis:
her amelini, yalnız Allah
rızası için işleyen.
hâsıl:
sonuç, netice.
himmet:
kasıt, niyet, azim.
hizmet-i Kur’ân:
Kur’ân hiz-
meti.
keder:
tasa, kaygı, gam, acı,
hüzün.
kuvve-i muhayyile:
anlama
kabiliyeti.
mevcudiyet:
mevcut olma,
varlık.
muazzez:
kıymetli, muhte-
rem, sevgili, aziz.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
rahmet-i İlâhîye:
Allah’ın
sonsuz rahmeti, İlâhî rahmet.
sebeb-i mücbir:
mecbur
eden sebep, zorlayıcı sebep.