Œ
105
œ
[Ahmed Hüsrev’in fıkrasıdır.]
Sevgili Üstadım!
Bu hâl karşısında kendimi düşünüyorum. Ve bir de, pe-
şinde koştuğum bu kudsî hizmete bakıyorum. Cenab-ı
Hakkın lütf-i ihsanlarına hamd eder ve şükrederken bir
kardeşimizin dediği gibi, bende kendime diyorum ki:
Evet, Hüsrev, iyi olan sen değilsin, takip ettiğin yol iyi-
dir, güzeldir, parlaktır. Ondan daha güzel ve ondan daha
parlak ve onlardan daha nurlu, hiçbir şey olamaz diyo-
rum.
Sevgili Üstadım, size medyunuz, risalelere medyunuz.
Bizi size ve Risalelere ulaştıran Cenab-ı Hakka medyun
ve müteşekkiriz ve hamidiz.
Sevgili Üstadım, mektubunuzda yorgunluğumdan ba-
his buyuruyorsunuz. Evet, bazen yoruluyorum, fakat, yor-
gunluktan istirahatı arzu eden nefsimi, ruhum vazifeye da-
vet ediyor ve belki bugünkü sa’yim, kefaretü’z-zünup olur.
Çünkü, Cenab-ı Hakkın rahmeti, vâsidir, diyorum. İşte
bu düşünce ile şevk ve sevince doğru ilerlerken, yazıları-
mın kıymettar Üstadımı memnun etmesi, bu hâlimi kat
kat tezyit ediyor.
(1)
»
u
Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g! o
ór
ªn
ër
dn
G
Ahmed Hüsrev
ì®í
BARLA LÂHİKASI | 177 |
retmen.
vâsi:
geniş, engin, bol.
vazife:
görev.
lütf-i ihsan:
Allah’ın ilim irfan
vermesi.
bahis:
bahseden, araştıran,
anlatan.
Cenab-ı Hak:
Allah; doğru,
gerçek, Hakkın tâ kendisi
olan, şeref ve azamet sahibi
yüce Allah.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hamd:
teşekkür, şükran.
Hamîd:
hamd ve şükreden.
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
kefaretü’z-zünup:
günahla-
rın kefareti.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kudsî:
mukaddes, yüce.
medyun:
borçlu, vereceği bu-
lunan.
memnun:
hoşnut, razı.
müteşekkir:
teşekkür eden,
iyilik bilen, iyiliğe karşı teşek-
kür eden.
nefs:
hayat, ruh, can.
nurlu:
ışıklı, parıltılı.
rahmet:
şefkat, merhamet,
bağışlama ve esirgeyicilik.
sa’y:
iş, çalışma, çabalama.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
tezyit:
arttırma, çoğaltma.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
1.
Rabbimin bu fazlından dolayı ezelden ebede kadar Allah’a hamd olsun. (Metnin “Elhamdü-
lillâh” kısmı birçok ayette geçmektedir. Sonraki kısım ise Neml Suresinin 40. ayetidir.)