Barla Lâhikası - page 170

Hazretlerine kavlen dua ve tazarru etmekliğim ve fiilen
de henüz dörtte birini yazamadığım bu Nur Risale-i Şeri-
felerini fakirde mevcut olanlarını, itimat ettiğim, muhab-
bet ve âşık olduğunu hissettiğim ihvana, ezcümle (……)
gibi zevat-ı muhteremeye, cuma günleri fakirhanede top-
lanıldığı vakit bizzat okuyor ve ellerine birer Nur parçala-
rından verip akşama kadar ve bazı geceleri okumakta de-
vam ediliyor. Hepimiz Cenab-ı Kadîr-i Kayyuma ubudi-
yet ve niyazımızı ifa ediyoruz ve zat-ı Üstadânelerine kar-
şı da bu borcumuz olan dua-i Üstadânelerini yâd ve tez-
kâr ediyoruz. “Cenab-ı Zülcelâl-i ve’l-Kemal Hazretleri
muhterem zat-ı Üstadânelerini dünyalar durdukça, Nur
Risalelerini rehberlikte, delâlette ve Nur dellâllığında
ilâahiri’d-deveran kaim buyursun” duasını her namazın
ahirinde hemşirenizle beraber vird-i zeban etmişiz, efen-
dim hazretleri.
Asım
ì®í
Œ
101
œ
[Ahmed Galib’in Sözler hakkında bir fıkrasıdır.]
Âdem-i ilm-i hakikattir sözün,
Tercüman-ı kenz-i vahdettir sözün,
Hazret-i Hak’tan atâ-i mahzdır,
Neş’e-i Şit-i hüviyettir sözün.
Ders-i hikmetten bütün ulvî beyan,
Misl-i İdris, pürhikmettir sözün.
âdem-i ilm-i hakikat:
hakikat
ilminin babası.
ahir:
son.
atâ-i mahz:
bağışlanma sebebi.
bizzat:
kendisi, şahsen.
Cenab-ı Kadîr-i Kayyum:
zatıyla
Kayyum olan, sonsuz kudret sa-
hibi. Allah (cc).
Cenab-ı Vacibü’l-Vücud:
varlığı,
zatî zorunlu olan. Allah (c.c).
Cenab-ı Zülcelâl-i ve’l-kemal:
mükemmellikler ve celâl sahibi
Allah (c.c).
delâlet:
delil olma, gösterme; ala-
met, işaret.
dellâl:
ilân edici; hakka davet
eden.
dua-i üstadâne:
üstadca, üstad
gibi yapılan dua.
ezcümle:
bu cümleden ola-
rak.
fakirhane:
tevazu ifadesi ola-
rak kendisinden bahseden
kimsenin evi.
fiilen:
fiille, davranış ve hare-
ketle.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
ifa:
bir işi yapma, yerine ge-
tirme.
ihvan:
sadık, samimî, candan
dostlar, arkadaşlar.
ilâahiri’d-deveran:
var olan
devam eden.
ilm-i hakikat:
gerçek ilim.
itimat:
dayanma, güvenme,
emniyet etme.
kavlen:
söz ile, sözlü olarak,
fiilî olmayan.
mevcut:
var olan, bulunan,
olan.
misti İdris:
idris (a.s) benzeri.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
neş’e-i Şit-i hüviyet:
Şit (a.s)
kimliğinin ortaya çıkması.
niyaz:
rica, dua.
tazarru:
yalvarma, Allah’a
huşû içinde yalvarma.
tercüman-ı kenz-i vahdet:
tevhid hazinesinin anlatıcısı.
tezkâr:
hatırlama, anma, ha-
tıra getirme.
ubudiyet:
kulluk.
vird-i zeban:
dilde tesbih, sık
sık tekrar edilen dua, devamlı
okunan zikir.
yâd:
anma.
zat-ı üstadâne:
Üstad’ın zatı.
zevat-ı muhtereme:
muhte-
rem kişiler.
| 170 | BARLA LÂHİKASI
1...,160,161,162,163,164,165,166,167,168,169 171,172,173,174,175,176,177,178,179,180,...720
Powered by FlippingBook