@ m
án
ªr
µp
M p
¥ƒo
°S?/
a r
ºo
µn
?r
£o
f o
êu
hn
ôo
j @ p
OGn
ƒ`````r
dÉ``p
H o
܃o
?```o
?`r
dG t
õ```n
`à`r
¡`n
Jn
h
@ p
OÉn
æ``````````````` s
àdG p
?r
ƒ``n
j '
‹p
G p
QGn
ƒ````r
fn
É```p
H @ Gk
ôr
¡`n
Ln
hG v
ô`p
°S r
º`o
¡n
`Jr
ƒ`n
Yn
O n
â`r
fn
’n
@¢p
SÉs
ædG p
In
ƒr
Yn
O r
øn
Y r
Öp
©n
Jr
ôn
J n
’ n
’n
G @ p
On
Óp
Ñr
dGÀn
ü`r
bn
G r
øp
e n
?o
D
hÉ`n
Lr
ó`n
?`n
d
@…/
OÉ``n
g*Gn
h r
º```o
¡`n
Ñ`r
`?`n
b r
ô``` u
°û`n
Ñ`n
a @ G v
ôo
W p
äÉn
j '
’r
G p
øn
Y Gr
ƒn
ær
¨n
àn
°SG Én
ªn
a
Ahmed Galib
ì®í
Œ
103
œ
[Sözler hakkında Murat Efendi’-
nin fıkrasıdır.]
Aziz Dost!
Derya-i maariften sema-i irfana İlâhî bir hava ile coşup
fışkıran ve sema-i irfandan zemin-i maarife İlâhî bir hava
ile inen baran-ı marifeti ve feyezan-ı hikmeti zemin ile
asuman arasında seyre dalmıştım. Bu sırada coşan der-
yanın ka’rından, sahil-i beyana baha takdir edilemeyen
cevahir geliyordu. Bunlardan bir miktar olsun almaya ik-
tidarım gelmiyor ve gelemiyordu. Yalnız görüp alabildi-
ğim bir şey varsa bedîin cilvesiyle bediiyatın neşesiyle
hayrettir.
Murat
ì®í
BARLA LÂHİKASI | 175 |
hayr:
iyilik, iyi şey.
iktidar:
güç yetme, bir işi gerçek-
leştirmek için gereken kuvvet.
ilâhî:
Allah’la ilgili, Cenab-ı Hakka
dair.
ka’r:
derinlik, dip.
paha:
fiyat, değer.
sema-i irfan:
ilim, irfan seması,
gökyüzü.
takdir:
kıymet verme, ölçme.
zemin:
yeryüzü.
zemin-i maarif:
ilim zemini.
asuman:
gökyüzü, sema.
aziz:
değerli.
baran:
rahmet.
baran-ı marifet:
ilim yağmu-
ru.
bedî:
eşsiz güzel.
bediiyat:
güzellikler, sanat
eserleri.
cevahir:
cevherler, elmaslar,
kıymetli taşlar.
cilve:
tecelli, görüntü.
derya-i maarif:
ilim denizi.
feyezan-ı hikmet:
ilim irfanın
çoşması.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.