davasını ve iddiasının haksız olduğunu anlayan feylesof
ise Hâlık-ı Azam’ın kudret ve azameti huzurunda secde
eder ve af diler.
Zekâi
ì®í
Œ
60
œ
[Zekâi’nin fıkrasıdır.]
Namaza dair fazilet ve mükâfat menbaı olan Dördün-
cü ve Dokuzuncu ve Yirmi Birinci Sözler ruhumun
karanlık köşelerini nakabil-i tarif bir surette tenvir etmiş-
tir. Kemal-i aşk ve şevkle tetebbu ettiğim bu şaheser, şüp-
he bulutları içinde vakitlerini bir hiç için zayi edip giden
ehl-i gaflete ve gençlik hevesatına esir olup mürur-i za-
manla nadim olarak tarik-ı hakikati arayanlara bir refik-i
hayat olsun.
Zekâi
ì®í
Œ
61
œ
[Şu fıkra Doktorundur.]
Hocam, emaneten bendenizde bulunan iki kitabı em-
rediyorsunuz. Bendenizde yalvarıyorum ki, gelecek hafta
takdim edeceğim. Çünkü küçüğünü iki defa, büyüğünü
bir defa okuyabildim. İhatamın darlığı veya aczim dolayı-
sıyla idrakim de kıttır. Binaenaleyh sizin o muhteşem
BARLA LÂHİKASI | 105 |
metli, görkemli, debdebeli, şanlı,
ulu, yüce, büyük.
mükâfat:
değerlendirici, sevindi-
rici davranış.
mürur-i zaman:
zamanının geç-
mesiyle.
nadim:
pişman olan, nedamet
duyan; pişman.
nakabil-i tarif:
tarifi mümkün ol-
mayan.
refik:
arkadaş, yoldaş, yol arka-
daşı.
refik-i hayat:
hayat arkadaşı.
secde:
baş eğme, başı yere koy-
ma.
suret:
şekil, biçim.
şaheser:
üstün eser, çok üstün
değerde ve güzellikteki eser.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
şüphe:
kuşku.
takdim:
arz etme, sunma.
tarik:
meslek.
tarik-i hakikat:
hakikate ulaştı-
ran meslek, hak yolu.
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma,
ışıklandırma.
tetebbu:
etraflıca araştırma, iyice
inceleme, bir şey hakkında geniş
bilgi edinme.
vakit:
vakit, zaman, an.
zayi:
yitik, zarar, ziyan.
acz:
beceriksizlik.
azamet:
büyüklük, ululuk,
yücelik.
bendeniz:
bağlınız.
binaenaleyh:
bunun üzerine,
bundan dolayı, ondan dolayı,
buna binaen.
dair:
belli bir şey hakkında
olan, alâkalı, müteallik, ait, il-
gili.
defa:
kere, kez, yol.
ehl-i gaflet:
dünyaya daldı-
ğından dolayı ahiretin farkın-
da olmayan.
emaneten:
emanet yoluyla,
emanet olarak.
emir:
iş buyurma, buyruk,
buyrultu (ağızdan veya yazı
ile.
fazilet:
kişiyi ahlaklı, iyi hare-
ket etmeye yönelten manevi
kuvvet, erdem.
feylesof:
felsefe ile uğraşan,
filozof.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
Hâlık:
yoktan yaratan, her
şeyi yoktan var eden, yaratı-
cı; Allah.
Hâlık-ı Azam:
her şeyi yok-
tan yaratan, yüce yaratıcı, Al-
lah.
hevesat:
hevesler.
huzûr:
makam.
iddia:
bir fikri ısrarla savun-
ma.
idrak:
anlayış, akıl erdirme,
anlama, kavrama kabiliyeti.
kemal-i aşk:
aşkın son dere-
cesi; tam bir aşk, büyük bir
aşk.
kudret:
Allah’ın bütün varlığı
çevreleyen ezelî kuvveti.
menba:
kaynak, her hangi bir
şeyin çıktığı yer.
muhteşem:
ihtişamlı, haş-