Barla Lâhikası - page 100

o Nurlardan güneş gibi nur saçılması hususunda ben de
bu hâli kendime vazife addettim.
O Nurlardan almış olduğum anahtarları teslim ile, ha-
in-i din olan mülhitlerin elleri kımıldanmayacak derecede
kırılması için,
hamden lillâh
, bu kardeşlerimi arayıp bul-
dum. Emanetullah ve emanat-ı Peygamberînin (
ASM
) ga-
yet parlak yakut ve zümrütten kıymettar olan hazineleri-
ni o zatların ellerine teslim ettim. Elhamdülillâh, Cenab-ı
Hak muvaffak etti. O mübarek eserlerinizi mütalâa eden
eşhas, insan iseler ve insaniyetle alâkaları varsa iman
eder. İnanmadıkları takdirde, ya insaniyetten istifa etmeli
veyahut “İnsan değiliz” demeli. Bu eserler başlı başına ay-
rı ayrı birer fatihtir. İnşaallah, her cihetle feth ederek fa-
tih olacaktır. Cenab-ı Mevlâ ahirette cümlemizi sevabına
nail eyleyip şefaatine mazhar buyursun. Âmin.
Tekrar mübarek ellerinizi bus ile, duanızı istirham ey-
lerim, efendim hazretleri.
Abdülcelil oğullarından
Adilcevazlı
Emrullah Oğlu Bekir
ì®í
Œ
55
œ
[Bu fıkra Hulûsî-i Sani Sabri’nindir.]
Bekledim tâ ki: Onuncu Söz neşredilmiş, işbu kıymeti
mükevvenata faik olan mübarek nurlu eserden bir
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
kıyametten sonra kurulacak olan
âlem.
alâka:
ilgi, ilişki. bağ.
amin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!” anlamında duanın so-
nunda söylenir.
buse:
öpme, öpüş, öpücük. öpen.
Cenab-ı Mevlâ:
yüce Allah.
cihet:
yan, yön, taraf.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd ol-
sun, hamd Allah’a aittir.
emanet:
emniyet edilen kimseye
bırakılan şey, eşya veya kimse.
emanet-i peygamberi:
peygam-
berin emaneti, dikkatle korun-
ması gereken sünneti.
emanetullah:
Allah’ın emaneti.
emir:
iş buyurma, buyruk, buy-
rultu (ağızdan veya yazı ile.
eser:
kitap.
eşhas:
şahıslar, adamlar, kişiler,
kimseler.
faik:
üstün, seçkin, ileri, yüksek.
fâtih:
fetheden, açan.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
gayet:
çok, fazla, son derece.
Hain-i din:
İslâm, Müslümanlık
düşmanı, dinsiz.
hâl:
durum, vaziyet, keyfiyet;
içinde bulunulan durum ve şart-
ların bütünü.
hamd:
teşekkür, şükran.
hazine:
para, altın gibi kıymetli
şeylerin saklandığı sağlam yer.
insaniyet:
insanlık mahiyeti, in-
san olma hâli, insana yakışır dav-
ranış.
istifa:
ayrılma, vazgeçme.
istirham:
rica etme.
işbu:
işte bu, bu.
kıymet:
değer, bir şey için
tespit edilen karşılık, paha,
bedel, tutar.
kıymettar:
kıymetli, değerli,
pahalı.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me, kavuşma; nail olmuş,
erişmiş, kavuşmuş.
muvaffak:
başaran, başar-
mış, başarılı.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kut-
lu, uğurlu.
mükevvenat:
yaratılmışların
tamamı, bütün mahlûkat,
kâinat, mevcudat.
mülhit:
doğru yoldan, İslâm-
dan çıkanlar; İslâm dışı olan
Batıniyye’nin Horasan yöre-
sindeki adı.
mütalâa:
okuma, dikkatli
okuma.
nail:
muradına ermiş, emelini
gerçekleştirmiş,
amacına
ulaşmış.
neşr:
yayım, yayın.
sâni:
ikinci.
sevap:
Allah’ın rızasına sebep
olan hayırlı hareket, güzel iş
ve davranış.
şefaat:
Hz. Peygamberin ve
diğer salih kulların, bazı gü-
nahkâr mü’minleri bağışla-
masını Allah’tan dilemeleri.
takdir:
vakit.
teslim:
bir emaneti yerine
verme veya bir şeyi başka bi-
rine verme.
vazife:
yapılması bir kimseye
ısmarlanan iş.
yakut:
parlak kırmızı, şeffaf
kıymetli taş.
zat:
kişi, şahıs, fert.
zümrüt:
cam parlaklığında,
güzel, yeşil renkte şeffaf bir
süs taşı.
| 100 | BARLA LÂHİKASI
1...,90,91,92,93,94,95,96,97,98,99 101,102,103,104,105,106,107,108,109,110,...720
Powered by FlippingBook