Evet, “Kâinat kudret kalemiyle yazılmış bir kitap ve Rabbanî bir mektup”tur. Bu kitabın anlaşılması ancak, mâna-yı harfiyle bakmakla mümkündür.
Kâinat, Cenab-ı Allah’ın varlığına aynadır; O’nu tanıttırmak için vardır ve O’nu gösterir. İşte bu sebepten dolayıdır ki, kainata mana-i harfi ile, yani Allah hesabına bakmak gerekir. O zaman kâinat marifet ve iman adına baştan başa parlak bir ayna, muhteşem bir kitap olur.
Kâinata manay-ı ismiyle bakan biri ise, tabiat perestliğe düşebilir; dünyayı kendi için ve kendinden dolayı, hattâ kendi kendine var görebilir. İşte, bakış açısı bu bakımdan çok önemlidir. Demek ki aynı şey, bakış açısına göre, insanı hem küfre, hem de imana götürebilir.
Üstad Hazretleri, “Cenâb-ı Hakk’ın masivasına (yani kâinata) mâna-yı harfiyle ve O’nun hesabına bakmak lâzımdır. Mâna-yı ismiyle ve esbab hesabına bakmak hatadır.” der.
Meselâ, Selimiye Camii’nde sergilenen mimarî dehayı nazarlara verirken, Mimar Sinan’dan hiç söz etmemek, o büyük mimarı nazarlardan saklamaya dönük kasıtlı bir bilgilendirme olur.
Demek ki, kâinata mânâ-yı ismiyle ve esbab hesabına bakan kişi “Bu çiçek ne güzeldir” derse, hem gafletini, hem cehaletini seslendiriyordur. Çünkü çiçeğin güzelliği de, kokusu da kendinden ve kendisi için olmadığı gibi, çiçek varlığından da, güzelliğinden de, kokusundan da habersizdir.
Bir çiçeğe bakınca; “Ne güzel yaratılmış” demek mana-yı harfi, “Ne güzel çiçek.” demek mâna-yı ismî ile bakıştır.
“Binaenaleyh nimete bakıldığı zaman Mün’im, san’ata bakıldığı zaman Sâni’, esbaba nazar edildiği vakit Müessir-i Hakikî zihne ve fikre gelmelidir.”1
Felsefe, aklı esas alan bir düşünce metodudur. Bunun için, felsefeciler hayatın gayesini, kâinatın ve içindeki hâdiselerin manalarını, Yaratıcıyı hiç düşünmeden, sadece kendi akıllarına göre tevil etmekle hataya düştükleri gibi, bilim adamları da bu kâinat kitabının katibini nazara almadan değerlendirdiklerinde de benzer bir hataya düşerler.
İşte, varlık âlemini ve onda cereyan eden hâdiseleri sahipsiz ve tesadüfe bağlı zannederek, onlara kendi aklıyla tevil ve izah getirmeye kalkışmaktan birçok batıl fikir, ekoller ve cereyanlar ortaya çıkmıştır. Halbuki akıl, ancak vahyin ışığında hakikate ulaşabilir.
Hâlbuki Allah’ın eseri olan bu varlıkları O’ndan hiç söz etmeden anlatmak tarafsızlık değil, gaflet yahut inkâr hesabına bir taraflı anlatımdır.
İşte bu bakış hatalı olduğu içindir ki, sanata, sanatkâr hesabına bakmak gerekiyor.
Dipnotlar:
1-) Mesnevi-i Nuriye, Katre