"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aşk-ı hakikî aşk-ı mecazî

Ramazan Çalışan
08 Mart 2024, Cuma
Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır.1

Üstad bu ifadeleri ile, Allah için ve Allah hesabına olmayan muhabbet ve aşkların, yanlış ve boş olduğuna, hatta sahibine azap ve acı vermekten başka hiçbir faydası olmadığına işaret ediyor. Evet, Allah, insana kalp ve muhabbet hissini, kendi isim ve sıfatlarını sevdirmek için vermiştir. Allah’ın cemal ve kemalinden başka hiçbir şeyle tatmin olamaz.

İnsanın kalbine yerleştirilen nihayetsiz muhabbet, nihayetsiz cemal ve kemal sahibi olan Cenab-ı Hakk’ı sevmesi için verildiği içinindir ki, Bediüzzaman hazretleri; “Güzel değil batmakla gaib olan bir mahbup. Çünkü zevâle mahkûm, hakikî güzel olamaz. Aşk-ı ebedî için yaratılan ve âyine-i Samed olan kalb ile sevilmez ve sevilmemeli. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur.”2 diyerek, Samediyete en güzel ayna, insan kalbi olduğunu söylüyor.

Ondandır ki, “Kalbler ancak Allah’ı anmakla tatmin olur”(Ra’d, 13/28) buyuruyor yüce Allah. Gerçekten Allah’tan başkasına yönlen ve meşgul ettirilen bir kalb, sürekli mutsuz ve huzursuz olur. “Veyahut o mecazi mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, baki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazi, aşk-ı hakikiye inkılap eder.”3

Mahlukatı ise ancak Allah’ın bir sanatı, cemal ve kemalinin bir ayna olması noktasından sevebilir. Zira Allah aşkını derinden hisseden kimse¸ ilâhî güzellikten diğer varlıklara yansıyan güzellikleri sever. Yani o yaratandan ötürü yaratılanı sever.

Bundan dolayıdır ki Mevlana “Mecâzî aşk, hakîkî aşkın köprüsüdür” sözü ile, aşkın güzele değil¸ güzelliğe olduğuna dikkat çekmektedir. Kemâl sahibi kişiler her yerde ve her şeyde zahir olan o cemali sever. O kemâl derecesine vasıl olamayanlar ise aynaya bakanı değil aynayı severler.

İşte Yunus Emre, Mecnun’un mecaz-i aşk köprüsünü selametle geçmesini ve Mevlasına kavuşmasını, onun lisanından,

Ulu kuşlar yuva yapdı başımda

Ben Mevlâ’yı görür oldum düşümde

Var git Leyla durma benim karşımda

Yürü Leylâ ki ben Mevlâ’yı buldum

Leylâ Leylâ derken Allah’ı buldum” Beyti ile ifade eder.

Dipnotlar:

1- Mektuba, Dokuzuncu mektup

2- Sözler, Onyedinci söz

3- Mektuba, Dokuzuncu mektup

Okunma Sayısı: 1358
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı