“En çok şaşılan kimse, gafletinden kendinin de haberi olmayan kimsedir. O kişiye şaşılır ki, ölüm onun peşinde, o da dünyanın peşindedir.” (Ebu Nuaym)
İnsanın asıl gayesi ve maksadı iman ve ubudiyet iken, insan bunu inkâr ve gaflet ile unutup başka şeylere müteveccih olduğu için, Yunus Emre, “Ömür bahçasının gülü solmadan/
Uyan gel gözlerim gafletten uyan/ Ecel bir gün bize haydı demeden/ Uyan gel gözlerim gafletten uyan” der.
Evet, “Zamanın değişmesi, asrın başkalaşması” ölüm hakikatini değiştirmiyor, kabir kapısını kapatmıyor, insanın mahiyetindeki sonsuz âcizliği tedavi etmiyor.
“Ey gaflete dalıp ve bu hayatı tatlı görüp ve âhireti unutup, dünyaya talip bedbaht nefsim!”
Üstad Hazretleri, dünya hayatının insanlara Allah’ı ve âhireti unutturduğu, insanların ekserisinin gaflete dalmasının ve günahlara girmesinin bizi aldatmamasını ikaz ediyor.
Gaflet: Dalgın yaşamak... Hayatını gayesine uygun şekilde yaşayıp yaşamadığını düşünmemek... Böyle hayat bin sene yaşansa yine ahireti kazanma söz konusu olmaz. Çünkü gaflet içinde yaşanmakta bunca seneler. Gafleti silip süpüren ilaç ise tefekkürdür. Hayatın akıp gittiğini düşünmek, sona doğru hızla ilerlediğinin farkına varmak, tasavvuftaki tabirle ‘başını soktuğu kumdan çıkarmak’, yolun sonuna doğru bakma şuuru kazanmak...
Öğrencilerinden biri, çok sevdiği vefat etmiş hocasını rüyasında görünce sorar: O âlemde insanlar nasıllar, neden dolayı pişmanlık duyuyorlar hocam? Hocası der ki: Buradakilerin hepsi de hayatta iken daldıkları gafletten pişmanlık duymaktalar. Siz bari buralara gafletle gelmekten kaçının, hayatınızı, yaratılış gayesine uyarak yaşayın.
Bir hürmetkârı, meşhur veli Zünnûn-u Mısri’ye de benzeri bir soru sorar: Vefatından sonra nasıl bir muamele gördün vardığın yerde? O da der ki: Allahu (cc) bana buyurdu ki: Beni sevdiğini söylerdin; fakat çoğu zaman da benden gafil yaşardın. Keşke hayatında gaflete hiç dalmasaydın da bensiz hiç yaşamasaydın. Baştan sona şuurlu şekilde gayesine uygun bir hayatla gelseydin huzuruma!
Bundan dolayı büyük mutasavvıf Şakîk-i Belhi, gafletle yaşayanlara bakarken şöyle der: İnsanlar dilleri ile üç şey söylerler. Fakat halleri ile üçüne de gafletle bakar, ilgisiz kalırlar.
1- Biz kuluz derler, kulluğunu düşünmeden gafletle hükümdar gibi yaşamak isterler. 2- Allah bizim rızkımıza kefildir, derler. Fakat kalplerini de hep rızık doldurma hırsı ile doldururlar, rızka kefil olanı düşünmeye fırsat bile bulamazlar. 3- Elbette biz de öleceğiz, derler. Fakat tabut içindeki cenazeyi takip ederken bile ahireti değil, dünyayı düşünerek yürürler. Demek ki ayet-i kerime bundan dolayı açıkça ikaz ediyor bizleri: “Dünya hayatı, aldatıcı bir menfaatten başka birşey değildir.” (Âl-i İmrân, 3/185)
Sakın hayatın hedefini düşünmeden yaşayan ‘gafillerden olmayın!’