"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yorumlarda üç grup - Şapka Deyip Geçmeyin 16

Nahit TOPALOĞLU
15 Eylül 2024, Pazar
Şapka Deyip Geçmeyin 13-14 serisinde işlediğimiz Sâdeleştirme/Sahteleştirme 1-2 başlıklı yazılarımıza yapılan alâkalı-alâkasız pek çok yorum, şapkamı başımdan uçurduğundan(!) bu yazımın imlâsında değilse de muhtevâsında şapkaya temas etmeye mecâlim kalmayabilir.

Her yazının hitâmında şapkaya temas âdetime belki bu yazıda uy(a)mayacağım; affola.

Nahû Bismillah!

Mezkür yazılarımıza yorum yazan kardeşlerimizi kabaca üç grupta mütâlaa edebiliriz:

Birinci grup: Yeni Asya Cemaati mensubu Nur talebesi ve sıkı Yeni Asya okuyucusu olup Risâle metinlerine müdâhaleyi tasvip etmeyen, Nurların lisânına müdâhale edilmesine tepkimizi, münâsip    -hatta – gecikmiş bulanlar.

İkinci Grup: Yeni Asya Cemaati mensubu Nur talebesi ve Yeni Asya okuyucusu olup Risâle metinlerine müdâhale edilmesine tenkidimizi uygun bulmayanlar. Bunlar, makalemizde, Nurların diline müdâhale husûsunda  GÜLEN’in SÂDECE BU FİİLİNİ tenkit ettiğimizi, bir cemaatin kendilerince yeğledikleri hizmet tarzlarını konu almadığımızı, bunun eleştirisini yapmadığımızı, hele de mazlum muhibbânına lâf etmediğimizi gözden kaçıranlardır. 

Bu kardeşlerimiz, Kutlular Ağabey merhumun bir ses kaydına dayanarak, bu ses kaydını bize de göndererek, yazımızı nâhak yere eleştirenlerdir. O ses kaydında ifâde edilenlere imzamızı atarız. Lâkin yazılarımla alâkası yok. Biz durduk yerde bir cemaat eleştirisi falan yapmıyoruz. Yazımızda böyle bir kasıt olsaydı yazacak o kadar şey vardı ki. Üstadımızın:  “Başka mesleklerin adâveti ve başkalarının tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdâhale etmesin; onlarla meşgul olmasın.” îkāzı, bizi men ediyor.

Kutlular Ağabeyin mezkür ses kaydı; birilerinin gelip gazetede Cemaat aleyhine yazı yazılması teklifini reddettiğini ve bir yazarımızın da cemaat aleyhine yazdığı yazıyı neşrettirmediğini anlatan,  Sünûhattaki “Ben tokadımı, Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halîm’e vurmam. Nazarımda, vuran da sefildir.” düstûruna da uygun bir konuşmadır. Fakat yazımız ile uzaktan yakından alâkası yoktur. 

“Et tekrâru ahsen velev kâne yüz seksen / Tekrar güzeldir; yüz seksen defa da olsa” kavlince, def’aten ba’de uhrâ ifâde ediyoruz ki yazımızda cemaat tenkidi yapmamıştık, bir cemaatin tenkisi ile meşgul olmamıştık. Sâdece mâlüm zâtın Nurlara tecâvüz FİİLİNİ -görülen lüzum üzerine- değerlendirmiştik.  

O lüzum da, Gülen muhibbi bir okurun, tâ 12 Temmuzdaki yazımızda, bir olayın zamanını nazara vermek için sarf ettiğimiz bir cümleyi (Gülen grubunun, sâdeleştirme (!) paravanında Risâleleri sahteleştirme icraatına denk geldiğinden…) nazara verip “Ben öyle düşünmüyorum.” diyerek sahteleştirmeyi savunan yorum yazması, bu yoruma bâzı kardeşlerimizin mukābil yorumları ile konunun tartışma ortamına taşınmasından zuhur etmiştir. 

Gülen muhibbi okurumuz, mevzûu tamamen farklı uzun yazımızdaki mezkür ifâdelere itiraz yorumu göndermeseydi, üstüne üstlük e postama “Sâdeleştirme konusunda kocaman bir câmianın mazlûmiyetinden istifâde ile gıybet ve sû-i zan ile hukukuna tecâvüz ettiniz.” diye yazarak asıl tecâvüzü kendi yapmasaydı, -muhtemelen- ne Sâdeleştirme / Sahteleştirme 1-2 yazılacaktı ne de şimdi okumakta olduğunuz bu yazı vücud bulacaktı.

 Yeni asya okuyucusu olup yazımızı olumsuz anlamda eleştiren  kardeşlerimizin bir kısmı yazımız sebebiyle Gülen muhibbi okurlarımızın küseceği, Yeni Asya’dan uzaklaşacakları düşüncesiyle yazımızı yersiz/zamansız bulmaktalar. 

Bu grup içinde, mağdur ve mevkuf olan muhibbânın Nurlardan uzaklaşacaklarını düşünenler varsa telâş etmesinler. Hapishânede olan ve kendisine Nurlar ulaş(tırıl)an kişi, onları okumayıp da ne yapacak? İnşâallah Nurları ve Üstadımızı, hakikî veçhesiyle tanıma imkânı bulurlar da kaldıkları mekân hapishâne olmaktan çıkıp “Medrese-i Yusûfiye”  olur.

Üçüncü Grup: Doğrudan Gülen muhibbânı olup onun yaptığı her şeyin doğru olduğuna, mutlaka bir hikmet taşıdığına, hatta daha müfrit ise Gülen’in her icraatını Efendimizle (SAV) görüşüp tasdik aldıktan sonra yaptığına inanan safderunlardır. Başörtüsüne fürûat da dense, ergen kızlara  Türkçe olimpiyatlarında hânendelik de yaptırılsa bütün bunları doğru kabul edip alkışlayan muhibbân, Gülen’in Nurları tahrîbâtına elbet destek olacak.

Bu muhibbân tabakasından arayıp da fikrini söyleyen olmadı, normaldir; telefonumu bilmezler. Sosyal medyada veya e posta yoluyla yazımızı eleştirip işi hakaret, bedduâ ve hatta küfür boyutuna götürenler olmuştur. 

Normal muhâtaplarıma (şimdi okumakta olduğunuz) müteâkip yazımı beklemelerini, iddiâ ve sorularına orada cevap vereceğimi ifâde ettim; bâzısına kısa cevaplar da yazdım.

Ağzını bozanlar ise  şu mesajımı aldılar: “Üslûb u beyân; aynıyla insan! Sana cevabım, Furkan Suresi 72”

Yazıma ilk tenkit, “makaletetkik” aşamasında geldiğinden Makale Tetkik Heyeti Koordinatörlüğü  benden değerlendirme istemişti.

1. “…Zaten sahteleştirilmiş kitapların yüzüne bakan yok. Gelinen noktada bunu yeniden gündeme getirmek Yeni Asya’nın ciddiyetine halel getirmez mi? Hem karikatürün tarihi de eski…”

“Olmuş bitmiş, artık sâdeleştirme derdi kalmamış, savunanı da yok; bu konuyu niye ısıtıyorsun? Bayram değil seyran değil. Eniştelik yapmanın gereği ne?” meâlindeki itirazlar, “ikinci grup” diye ifâde ettiğim kardeşlerimizin en çok dillendirdiği husustur.

Karikatürün eski tarihli oluşu da orijinal(!) bir tenkitti doğrusu. Kardeşim, yazı, video veya karikatür, tarihine bakarak mı, ifâde ettiği hakikatin eskiyip eskimediğine göre mi değerlendirilmeli? Gazetemizde pek çok yazarımız yazılarını Özdabak kardeşimin karikatürleri ile tezyin ederken yapılmayan tenkidin, sâdeleştirme/sahteleştirme konusundaki yazılarım için yapılmasının sebebi neydi dersiniz?

Hiçbir mizah sosu kullanamadığım mezkür iki yazımın Yeni Asya’nın ciddiyetine nasıl halel getirebileceğini de hâlen anlayabilmiş değilim.

Devam Edecek

Okunma Sayısı: 1074
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Muaz

    18.9.2024 08:42:30

    Nahit hocamın yazısı gayet açık ve net, bu yazıdan başka anlamlar çıkarmaya çalışanlar demekki hala rüya aleminden kurtulamamışlar. Abicilik tabicilik cenderesinden çıkmak her yiğidin harcı değildir. Ülkemizin mağduru bitmez, mağduriyet ayrı hakikatleri dile getirmek ayrı birşey, birileri üzülmesin diye doğrular yazılmasınmı.

  • Nahit Topaloğlu

    18.9.2024 01:28:46

    Kerim Soyten, Perşembe günü çıkacak olan yazımda (Sadeleştirme / Sahteleştirme 5) Kastamonu Lahikasındaki sorduğunuz mektup hakkında sıhhatli bilgiyi alacaksınız inşâallah!

  • Nahit Topaloğlu

    16.9.2024 13:38:54

    Necati Bey kardeşim, Bu konunun niçin ve nasıl gündeme geldiğini açıkladım Sadeleştirme/Sahteleştirme3'te.peşpeşe çıkacak bir yazıydı 3-4-5. Fakat bir irtibat kopukluğundan araya gün girdi. İhtimal en geç çarşamba ve perşembe günleri çıkacak diğer iki yazıyla meseleyi kapatacağız. Tekrâren ifade edelim ki yazımızın anadüşüncesi "Nurların diline müdahale edilmesin, Üstadın rızası da yoktur" İhtiyaç şeditmiş ki Üstad müsâde etmiş, siz Nurlardan bu satırları kaldırmışsınız, iftiralarıyla Nurların lisanını müdâfaa eden biz suçlanıyoruz. Serinin 3-4-5'ini vicdanını hakem yaparak okuyan hakkı teslim eder. Küfr-i inâdîye Peygamber efendimiz bir şey yapamamış...

  • Muaz

    16.9.2024 00:06:30

    Nahit Topaloğlu, hocamın tespitleri çok isabetli ve yerinde olmuş, zamanlama olarak geç kalınmış bir yazı dizisi. Risale-i nuru herkes okur ve istifade eder ancak kendi emellerine ulaşmak için kullanmaya kalkarsa bu durumda sessiz kalınamaz. Elimizde ihlas ölçer cihazı yok onu Allah bilir. Risale-i nur mesleğinde abicilik, tabicilik yoktur hele ki rüyayla amel etmek hiç yoktur. Son zamanlarda; hak hukuk derken, kantarın ayarını kaçırıp bütün kötülüğü bir yere yıkmak hatasıyla yüzyüze gelindi. Ayrıca zamanında bunlarda hizmet ediyor diye ses çıkarılmayan gruptan kopanlar şimdilerde ise bunlar mağdur denerek sahip çıkıldı özellikle Nurcu gruplar içerisine girdiler ve kamufle oldular. Bundan sonrasını hep beraber görüp tecrübe edeceğiz.

  • Lale

    15.9.2024 23:49:48

    Cengiz bey siz resime çok yaklaşarak bakıyorsunuz. Biraz kafanızı kaldırıp şöyle az uzaktan bakacak olsanız her şey gün gibi tebarüz ediyor.

  • A. Yılmaz

    15.9.2024 23:47:28

    Yeni Asya olarak kim mszlumsa onu savunuruz. Kimliğine bakmayız. Zamanında gülenciler tarafından türlü iftiralarla tasfiye edilen kemalistlere yapılanları da eleştirdik. Ama bu bizim sizlerin görüşlerinizi de kabul edeceğimiz veya tenkit etmeyeceğimiz anlamına gelmez. Ayrıca bizler hoca efendi cemaati içerisinde suça bulaşan bir kliğin olduğunu da biliyoruz zaten. Cemaatin her yaptığı doğruydu drmiyoruz. Soru çalanlar, devleti haksız yöntemlerle ele geçirenler, yasa dışı işler yapan cemaatçiler hesabını versin diyoruz. Bu böyle biline.

  • Necati

    15.9.2024 23:36:28

    Birileri gereksiz bir tartışma zemini oluşturarak, hizmetimiz için faydası olmayan, hatta zararı olan, aramızdaki İttihata, tesanüde ve kardeşliğe zarar veren şeylerden kaçınmak lazım. Muhterem yazar bu konuyu kapatın lütfen. Zira hiç bir faydası olmuyor.

  • Mustafa Said Kara

    15.9.2024 23:33:12

    Ben hayatımda böyle saçmalık görmedim. Şu batıl cemaatler nasıl insan kazanıyor diye hep hayret ederdim. Meğer gülen peygamber efendimizle görüşüyor asparagasına bile inanan varmış. İnsan gerçekten çok hayret ediyor!

  • Said Yüksekdağ

    15.9.2024 22:56:40

    Nahit abimiz gayet açık ve net bir şekilde konunun sadece Risale-i Nurun sadeleştirilmesi olduğunu ve bu konuda yapılan eleştirilere binaen cevabî olarak bu yazıyı kaleme aldığını ifade etmişken neden hâlâ konu başka yerlere çekiliyor? Nahit abimiz kimsenin meslek meşrebini, hizmet tarzını eleştirmiyor. Risale-i Nura yapılan ihaneti nazara veriyor. // Gülen Efendinin sadeleştirilme konusunda aldığı karar sonrası Mustafa Sungur ağabeyin yapmış olduğu bedduayı ne çabuk unuttunuz? Nasıl olur da bu kararın Üstadımız ve Peygamber Efendimizin (asm) izniyle alındığına inanırsınız? Lütfen aklınızı başınıza alınız ve daha fazla bu tahrifatı savunmayınız. Risale-i Nur'un hukukuna tecavüz etmeyiniz!

  • Nahit Topaloğlu

    15.9.2024 21:16:00

    Değerli okurlar, Yazının 3'ünü de okuduktan sonra boşluk kalmışsa soru sorarsınız. Bu yazı 3 günlük bir yazı. Bitsin, boşluk kalmışsa sorarsınız, gerekirse 4.bir yazı yazarız ama muhtemelen gerek kalmayacak inşâallah. Şunu tekrar ifade ediyorum: Bu yazının temel düşüncesi Nurların diline dokunmak hıyanettir. Kim hangi gerekçeyle olursa olsun Nurların diline dokunamaz. 3 günlük yazıyı dikkatli okuduktan sonra haklı olup olmadığımızı vicdan sahibi olanlar görecektir.

  • Nahit Topaloğlu

    15.9.2024 21:13:20

    Halime Zaralı hanım kardeşim, paylaşımınızla, benim 3. grub muhibbândan müfrit olanlar hakkında yaptığım tesbiti doğruladınız. Teşekkür ederim. Siz, Gülen'in her hareketini Efendimize danışarak yaptığına inanan safderunlardan olduğunuzu ifade etmiş oldunuz. Gelinlik kızları sahneye çıkartıp Hânendelik yaptırırken Mânâ âleminden onay aldı demek. Şimdi lânetler yağdırdığınız Uzun adamı desteklerken de, başörtüsüne füruât deyip hanım kızlarımızın başından örtülerini çıkartmalarını isterken de öyle mi? Safderunluğun bu kadarı fazla değil mi?

  • HASAN DOĞAN

    15.9.2024 15:50:24

    Evet nahit hocam,siz yerden göğe kadar haklısınız.Ancak siz bu hususu tekrar gündeme getirdiğinizde içimizdeki bir güruh;adeta mal bulmuş mağribi gibi Yeni Asya cematinin büyük çoğunluğunu sanki bu sadeleştirme hususunda malum cemaat ile ayni fikirde olduğunu(halbuki zamanında gereken yapılmış iken) ifsad etmeye ve cemaatin kafasını karıştırmaya başlamış şucu bucu terranesini yayarak.Anladığım kadarıyla bunu yapanlar zamanında cematin içine bir şekilde girmiş ve çıkmış kişilerden başkası değillerdir.

  • Cengiz A.

    15.9.2024 15:34:04

    Lale isimli yorumcu, Yargısız infazlara siz de katılmayın lütfen. Her şeyi gözünüzle görmüş gibi yazmışsınız. Nasıl bu kadar kesin yazıyorsunuz inanamıyorum... Ya yanılıyorsanız durumunuz ne olacak? Nasıl hesap vereceksiniz? Yetişen kadın, erkek kişilerle hiç mi karşılaşmadınız? Gece gündüz ilayı kelimetullah için çalışanlar ne olacak? Sizin eksik bildiğiniz bir şeyler varsa bu insanlara çok büyük bir iftira atmış oluyorsunuz...

  • Hikmet Günaydın

    15.9.2024 14:30:57

    Nahit abi maşallah, çok sağlam temelli bir yazı serisi oluyor. Bu konunun ileride kitap haline getirilmesi ve konuyu araştıracak olanlara da bir kaynak olarak sunulması gerektiği kanaatindeyim. Allah muvaffak etsin inşallah

  • Nimet

    15.9.2024 13:25:49

    Yazılarınız son derece isabetli.Doğruyu savunup bunlardan hakaret yemeyen kaldı mı(.Gülen muhibbanı bizden olanlar ) keşke önce Yeni Asya hizmet çizgisinden ayrılmayan bizlere muhabbet etselerdi.Yani önce kendi dairende olana muhabbet edersin .Sonra tüm İslam alemine.Ama Nurcu olmayan o camiaya sahip çıkanlar ,geçmişte de nerede bozuk fıtratlı bizim içimize sızan(sızmaya çalışan)lara sahip çıktılar.Bunlar ıslah olmaz.Siz ve bizler Üstadın meslek ve meşrebine olduğu gibi sadık kalacağız.

  • İ.UÇAR

    15.9.2024 13:16:38

    Muhterem Nahit Topaloğlu hem Erhan isimli vatandaşa hem de Yeni Asya'ya bir cevabınız yok mu? Eğer cevap vermezseniz siz de bu yanlış işe ortaksınız demektir.Kıdemli meslektaşıma duyurulur...

  • Mustafa Said Kara

    15.9.2024 13:14:38

    Gülen cemaatini 12 Eylülden ayrı düşünemeyiz. Önce darbecilerle iş birliğine gittiler. Küreselcilerle iş birliğine gidip Özala destek verdiler. Sonra 28 Şubat döneminde kemalistlerle beraber olup demokratları tasfiye ettiler. Başörtüsü mücadelesini sekteye uğrattılar. Ak parti ile beraber olup devlete çöreklendiler. Bir yerde patlayacaktı. Patladı da. Men dakka dukka demişler.

  • YahyanYıldız

    15.9.2024 12:11:10

    Değerli ve muhterem Nahit Hocamızın özellikle Türkçe-Osmanlıca serd ettiği mesleki yazılarından son derece istifade edip bilgi sahibi olduğumu ifade edip kendisini canı gönülden tebrik ediyorum. Osmanlıca- Türkçe lisanımızı Risale-i Nur hakikatleriyle özü ile tanıtırken verdiği misaller kimi veya kimleri niye rahatsız ediyor ki? Her meslekte negatifler nazara verilip doğrular pekiştiriliyor mu? Trafiğe ilk defa çıkan acemi birine negatifler nazara verilerek istikametle ve kurallara uyularak gitmesi esas istenen değil mi? Nurları orijinal şekil ve manasıyla anlamaya yönelik bu değerli yazılarda elbette yapılmış olan tahribatlar nazara verilmelidir ki öz ve orjinali korumalıdır. Orjinal bir arabanın parçası yerine, sahte ve yan sanayi ürünü kullanmak ile nereye kadar istikametle sıkıntısız ve zahmetsiz gidebilirsiniz? Lütfen yaptığımız yorumlarımızda his ve heves yerine biraz basiretle bakmak isabet ve istikameti netice verir. Saygı ve Muhabbetimle

  • Halime Zaralı

    15.9.2024 12:06:51

    Sizin hesaba katmadığınız şöyle bir ayrıntı var Hoca efendi aldığı kararları kafasından almıyor. Aldığı her kararda olduğu gibi sadeleştirme konusunda da hoca efendini kafasından böyle bir karar almamıştır. Mana aleminde rasülüllah ve üstad ile beraber aldıkları bir kararı eleştirmek bize hata olarak yeter. Dikkatli olmak lazım konuşurken.

  • Kübra Nur ÇAKIROĞLU

    15.9.2024 11:47:01

    Nahit ağabey kaleminize sağlık, Allah razı olsun. Sizin yolunuz doğru, sözünüz doğru. Hakikatler eskimez. Sizi binler tebrik ederiz 👏🏻

  • Kerim Soyten

    15.9.2024 11:32:55

    Kastamonu lahikasındaki eksik mektuba açıklamanız bekleniyor. Daha doğrusu mektup eksik değil. Bazı yayınevlerinin kitaplarında eksik. Üstadın orda eski kelimelerin değiştirilmesi hakkında beyanları var.

  • Nahit Topaloğlu

    15.9.2024 11:12:37

    Lâle hanım kardeşim, Söylediklerin, sıraladıkların hakikat olsa da yazımızı ilgilendiren husus 7.maddede ifade ettiğiniz meseledir. Bugünküyle berâber 3 günlük cevâbî yazılarım sadece bu hususu işlemektedir. Maksadımız o cemaati eleştirmek olsaydı söylenecek çok şey vardı. Bize ilişmemek, Nurlara dokunmamak kaydıyla başkalarının tenkisi bizi ilgilendirmez. İlginiz için teşekkür ediyorum. Fî emânillah kardeşim.

  • Erhan

    15.9.2024 10:16:18

    Türkç olimpiyatları ile Türkiye dünyaya tanıtıldı. Bunu hangi nurcu grup başarabilmiştir? Nurcular Hoca Efendinin ufkunu yakalayabilseler dünya Müslüman olurdu.

  • Lale

    15.9.2024 10:13:19

    7- Üstadımızın Risale-i Nurlarını sadeleştirerek değerini düşürmek ve okunmasının önüne geçmek istemişlerdir. 8- Sınavlarda soruları çalarak milyonların hakkına girmişlerdir. 9- Devletin kurumlarını ele geçirerek cemaatlerinin menfaati için kullanmışlardır. 10- Demokratları bölmek için darbecilerle iş birliği yapmışlardır. 11- Amerikadan cemaati yöneterek yabancı İstihbaratların aparatı haline gelmişlerdir. 12- Yargılanmak yerine yurt dışına kaçarak burda kalanları düşünmemişlerdir. Böyle bir hizmet yapılanmasına nurculuk denilemez.

  • Lale

    15.9.2024 10:13:16

    Affınıza sığınarak söylemek istiyorum ki, gülenciler nur cemaati kategorisinde değerlendirilmemelidir. 1- Bizzat gülenin kendisi biz nurcu değiliz demiştir. 2- Ben türküm Kürt olduğu için üstadla görüşmezdim demiştir. 3- lider kültü oluşturmuştur. Nur hizmetinde şahıs merkezli hizmetlerde dahi meşveret kısmen de olsa vardır. Ama gülencilerde emir asla sorgulanmaz. Lider ne emrediyorsa yapılır. Verilen emrin yasadışı, haram olup olmamasına bakılmaz. 4- Risale-i Nurların okunması yerine liderlerinin eserlerini olurlardı. 5- Düşünen, araştıran, sorgulayan bir birey yetiştirmez, silik, karakteri törpülenmiş güruh yetiştirmeyi amaç edinmişlerdir. 6- En önemlisi de Üstadımızın Mehdi olmadığını, asıl mehdinin gülen olduğunu iddia ederlerdi.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı