"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sâdeleştirme/ Sahteleştirme 2

Nahit Topaloğlu
29 Ağustos 2024, Perşembe
Şapka Deyip Geçmeyin 14

Öz Türkçe(!), sâdeleştirme hakkında bir hâtıramı nakledeyim; ibretliktir:

1977-78 yılları olacak, İstanbul Hukuk’ta okuyan iki kardeşimiz İcrâ İflas Hukuku imtihanına hazırlanıyor. Muhsin DEMİREL kardeş, “Sen de gel, çay içeriz.” diye beni de çağırmıştı.

Yumruk kalınlığında bir kitap; bir Muhsin okuyor paragrafı, bir Fethullah. Ben de kanepede uzun oturmuş, makám-ı istimâdayım. Mevzu konkordato, iflas vs. Okunanı onlar da tam kavrayamıyorlar, ben de... Al baştan bir daha. Muhsin bana takıldı bir ara:

-Nahit kardeş, edebiyatçı olan sensin, niye yardım etmiyorsun?”

-Yâhu siz hukukçusunuz, sizin anlamadığınızı ben nasıl anlatacağım, diye kıvırdıysam da kurtuluş yok.

-Cümleyi bir kâğıda yazıp önüme koyun bir hele.

Uzun ve girift paragrafı yazdılar kâğıda. Ben başladım öge bulmaya:

-Şu altını çizdiğim, kesin yüklem(fiil). Bu tamam. Peki özne (fâil)? Şu olamaz, şu söz dizisi de olamaz, Su bölüm fâil olmalı... Uzatmayayım, epeyce uzun ve karmaşık paragrafta Saim Üstündağ’ın ne demek istediğini çıkardık imece usûlü. Acâip vakit zâyiâtı. Bu kitapla imtihana hazırlanmak çile.

Muhsin birden kalktı. “Durun yâ, Ankara Hukuk’tan Prof Báki Kuru’nun İcra İflas Hukuku olacaktı bende, bir bakayım.” dedi. Neden sonra, üzerinde ot yoldukları yumruk kalınlığındaki kitabın yarı hacminde bir kitapla odaya döndü. Çalıştıkları konkordato konusunu açtı, okumaya başladı. Hani derler ya; “kitap gibi”. Cümleler çok daha kısa, ifâdeler net; pek güzel anlaşılıyor. Dili eskice tabi ama Nur talebesi için leblebi!

Prof Saim Üstündağ’ın kalın kitabı, o zamanın modasına uygun öz Türkçe(!) ile yazılmış. Hem hacim iki kat büyümüş, hem de kitabını kendi eliyle katletmiş yazar.

İşte böyle. İcra, iflas, konkordato konusunu bile anlaşılır olmaktan çıkaran sâde(!) /sahte dille, en derin ilmî mes’eleleri, Kur’an’ın mânevî tefsirindeki hakáik-ı Kur’âniyeyi nasıl anlatacaksın?

Kur’an’ın mânevî tefsiri Nurlar, ilhâmen lütfedildiği için, kat’iyen müdâhale kaldırmıyor. Bir kelimeyi değiştirmeye gelmiyor; metin bozuluyor. Bunun sayısız misâli var.

Gülen’in açtığı çığırla sâdeleştirme furyası başlamıştı. Beyazıt meydanında kitap sergisi var. Büyük bir cesâretle Nurları sâdeleştirerek(!) basan ve yayımlayan

–ismi lâzım değil- bir zat, çadırdan içeri girmiş bir müşterisine, yaptığı hizmeti(!) anlatıyor. İyi bir şey yaptığını sanıyor zâhir. Ben, -tezgâhın dış kısmında- elime aldığım Sözler’i şöyle bir açtım: Tevafuka bak. Açtığım sayfada “İşte atama belgesi...” ifâdesi el kaldırdı.

Kardeş, dedim; bu “ATAMA BELGESİ” nereden çıktı?

Balona iğne değdi. Yaptığı işin güzelliğini(!) ballandırarak anlatmakta olan zât, gösterdiğim yere baktı. İlk önce intikal edemedi, sonra cevapladı:

-TAYİNAT SENEDİ, diyor ya Üstad.

-Kardeşim, oradaki “tayın”! Senin sandığın “atama” değil!

Açıkladım; mosmor oldu.

* * *

Nurların diline ilişmemek hakikati, her zaman ve her fırsatta ifâde edilmelidir. Çünkü hiç bitmeyen bir bühtandır bu:

-Anlaşılmıyor, sâdeleştirilmeli.

Kardeşim, anlaşılmıyorsa alırsın kalemi eline, sâde bir eser yazarsın. Görürsün o zaman, ne kadar okunuyor, ne kadar anlaşılıyor. Başka bir yazarın eserine rızâsı yokken müdâhale edemezsin.

Nurları sâdeleştirmeye(!) kalkmak, Nurlara ihânettir, Üstadın ifâdesiyle “NURLARI TENZÎL”dir vesselâm.

* * *

Geldik şapka ile hitâma.

Düzce’nin, Barla okuma programında (21-27 Temmuz) bir kardeşimiz, ders okuyor:

“O zât-ı zîhavârık, daha hadd-i bülûğa ermeden bir allâme-i BÎÂDİL hâlinde bütün cihân-ı ilme meydan okumuş, münâzara ettiği erbâb-ı ulûmu ilzam ve iskât etmiş, her nerede olursa olsun vâki olan bütün suâllere mutlak bir isâbetle ve asla tereddüt etmeden cevap vermiş...”

Aman Allah’ım! Yoksa kitapta kardeşimizin okuduğu gibi mi yazıyor? Sessizce kürsüye gidip sayfaya baktım.

Oh, şükür! Kardeşimiz okurken şapkaların yerini değiştirmiş; “BÎADÎL/ eşsiz, benzersiz” Üstadımızı, sehven “BÎÂDİL/adaletsiz” yapmış!

Boşuna mı diyoruz: Şapka deyip geçmeyin!

Okunma Sayısı: 3876
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Murat

    5.9.2024 21:37:05

    15 Temmuz çok karanlık. Bunun aydınlanmasını en başta muktedirler istemiyor. Bunu Yeniasya cemaatide biliyor köşe yazılarından bunu görüyoruz. Senin ile aynı meşrebi taşımayan insanlara 4 şahit getiremeden iftira olacak suçlamalarda ahirette altından kalkılmaz. Sadeleştirme veya tercüme her ne ise bir insanın imanını arttırıyor ise bırakın tartışmayı herkez kabre yanlız girip yanlız hesap verecek. Benim meşrebimden bir insan değilse de bu ağır defineyi kaldırmaya bir parmak kaldırmak ilede yardım etse benim kardeşimdir. El insaf aynı risaleleri okuyanlar bir değil yuzbinlerce insanin imanının kurtulmasına vesile oldumu oldu bundan büyük güzel haber mi olur. Toplumun her kesimine de faydası oldu. Şimdi Barlaya gidiyoruz bomboş oradaki kitapçıların bir kısmı kapandığını bir kısmı ise geçim derdine düşmüş. Bu zamanda şeytan zil takmış hale oynuyor. Onca dinsiz imansız munafik var iken kardeş kardeşe düşmanlık niye. (Vesselam)

  • Mehmet Bey

    31.8.2024 21:07:43

    2000 dersane açtınız da ne oldu? Dünya üzerinde bir gram itibarınız mı kaldı? Müslümanların nazarında amerikan istihbaratının kullanışlı bir aparatı olarak görülüyorlar. Bundan da akıllı bir Müslüman gurur duymaz hatta utanır!

  • Mustafa Said Kara

    31.8.2024 21:04:14

    Gülencilerin suçlu olanları, haksız yere işe girenleri cezalandırılsın diyoruz işte. Ceza alanların hepsi de suçsuz değil. İşte soru çalanlar, hak yiyenler de cezasını çekiyor. Biz diyoruz ki bu arada masumlar kaynamasın. İyi araştırılsın. Adil Öksüz ile soru çalıp memur olan bir gülencinin ne farkı var ki?

  • Mustafa Said Kara

    31.8.2024 20:59:24

    Hâlâ göz ile görmekten bahsediyorsunuz. İşte bu yalancılık bile değil. Bu göz göre göre insanları ahmak yerine koymanın adıdır. Soruların gülen ve ekibi tarafından çalınmadığını bilmeyen var mı? Dağdaki çoban bile bilirken siz neyin kanıtını istiyorsunuz. Soruları çalıp kadroları ele geçirerek yapılan hizmetin sonu böyle bataklığa çıkıyor işte. Yeni Asya sizi yıllardır uyardı ama siz dinlememekte ısrar ediyorsunuz. Siz bilirsiniz.

  • Mehmet

    31.8.2024 17:33:13

    Yorumlar sizin tabirinizle Dedinizki Gulenciler soruları çalmış,insanların hakkını gasbetmiş,devleti ele geçirmeye çalışmış.. Pekala neden hizmet hareketi 2000 dershane, 1500 okul açtı sadece Türkiye'de.Ve dahi 180 ülkeye okullar açtı.Diger ülkelerdede mi sorulari çaldı. Pekala bunu gözüyle gören varmı. Görüp suç duyurusunda bulunan var mı? Peki ceza alan var mı soru çaldı diye.Ve diğer suçlamalar ile ilgili.Peki bu insanlar hakkında hiç taciz yada hırsızlık duydunuz mu? Ulusalcılar,akp'liler suç bulamayınca sizin soylediklerinizi söylüyor.Hatta siz ler onların günahına ortak oluyorsunuz. “Gıybet, Kuran nazarında gayet menfur ve ehl-i gıybet, gayet fena ve alçaktırlar. Gıybet haset, inat ve husumet ehlinin en çok istimal ettikleri alçak bir silahtır. İzzet-i nefis sahibi, bu pis silaha tenezzül edip istimal etmez. Nasıl meşhur bir zat demiş; düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet zayıf, zelil ve aşağıların silahıdır...”Mektubat

  • Yasin DABANCALl

    30.8.2024 16:34:46

    Okumaya devam edin. Sadece okuyun. OKoyun. Okuyun. Hayata tatbik etmeyin. Üstada sahip çıkmak bu müdür. Eserleri farklı dillere çevirin ama Türkçe olmaz. Edebiyatcisiniz dilin canlı olduğunu ger gün yeni kelimeler in dile girdiğini bilirsiniz

  • Mehmet Bey

    30.8.2024 15:44:29

    Ali Cem bey risalelrrin sadeleştirilmesi konusunda öne sürdüğünüz "gençler anlamıyor" argümanı tamamen yanlıştır. Bahane olarak uydurulmuştur. Bugün 1. Sözü, küçük sözler eserini, 1. Lemayı ilkokul seviyesindeki öğrenci okuduğunda dahi ne okuduğunu idrak edecek kadar bir anlam çıkarmaktadır. Gençler anlamıyor lafı bir kılıftır. Öyle bir kılıftır ki risaleleri kırpıp kuşa çeviricez diyemenlerin dilinden dökülen batında fesatçı sadece zahir sözlerdir.

  • Mehmet Bey

    30.8.2024 13:41:37

    Toygar bey sözde itidal çağrısı yapıyorsunuz, iman hizmeti varken böyle şeyler tâli meseleler diyorsunuz. Ama bir önceki yorumunuzda Yeni Asya'nın meşveret sistemi ile alay ediyorsunuz. Biz hangi size inanalım? Edep ya hu!

  • Mehmet Bey

    30.8.2024 13:34:34

    Risale-i Nurlar sadeleştirilsin diyen babamın oğlu da olsa haindir. Hainin hükmü de merduttur.

  • Ali Cem

    30.8.2024 12:11:26

    Ancak Risalelerin tanzimi Risale hizmet felsefesine sıkı sıkıya bağlı, eserleri kendi malı gibi gören, İslami ilimler ve hem Türkçe hem de Osmanlıca’ya vakıf ehl-i ilim bir heyet tarafından yapılmalıdır. Aksi taktirde her önüne gelen Risaleleri sadeleştirmeye kalkacaktır. Özellikle 6 yıl sonra yani 2030’da Müellif-i Muhterem’in vefatı üzerinden 70 yıl geçince Telif hakkı şartı da ortadan kalkacağı için bu büyük bir sıkıntıya yol açacaktır. Bu düşüncelerimi Risaleleri yıllardır, orijinalinden okuyan ve kelimelerin anlamı konusunda sıkıntısı olmayan biri olarak yazıyorum. Ayrıca sadeleştirilen Risaleleri tatsız, tuzsuz, Risalelerin o büyüleyen üslubunun kaybolduğu metinler gördüm. Ama “zaruretler zaruret nisbetinde haramı helal kılar” kaidesince gençlerin fevc fevc ateizme ve deizme koştuğu son yıllarda, bir gence hediye edilen risaleyi yardımsız zorlanmadan anlayarak okuması çok önemlidir. Tabii ki ne olursa olsun bizim gibiler Risaleleri orijinalinden okuyacaktır.

  • Ali Cem

    30.8.2024 11:57:23

    Risaleler dili yazıldığı döneme göre en kolay anlaşılır ve sade bir ilmi dildir zaten. Çünkü o dönemde yazılan diğer ilmi ve dini eserlerin ne kadar ağdalı bir Osmanlıca ile yazıldığı bilenlerce malumdur. Risalelerin ana eserlerinin telifi 1940' larda tamamlandığı için üzerinden 80 yıl geçtiğini görüyoruz. Bu arada Türkçe'de yapılan değişikliklerle günlük konuşma dilinin 80 yıl öncesi ile ilgisi kalmamıştır. Dolayısıyla 30 yaş altı gençlerin Risaleleri eline alıp kendi başına anlaması imkansızdır. Bir araya toplayıp dinletmek de bu günün şartlarında muhaldir. O nedenle Risalelerdeki dini terimlere asla dokunmadan (Mesela, rububiyet, uluhiyet, haşir, tevhid, Sani-i Hakim vb.) bunların anlamını sayfanın kenarına yazarak ve fakat günlük konuşma dilindeki, kutsiyeti olmayan kelimelerin (Temsilat, avam, şaki, seyyah, ahali, matbah, nebat, hararet, şak etmek, belahet vb. ) günümüz Türkçesi’ne çevrilerek Risalelerin tanzim edilmesi bir zarurettir.

  • fatih

    30.8.2024 11:38:48

    haklısın abi ne diyelim .haklısın

  • Garib

    30.8.2024 10:50:37

    Konuyla ilgili Mansur Turgut'un Sadeleştirme Polemiği konuşmasını izleyebilirsiniz

  • A. AYDIN

    30.8.2024 02:06:59

    Üstadımız: "Îmânî konuda bundan başka bir eser yazılmasın!" dememiş ki! Eserinden alıntı yapan ama kaynağını vermeyene bile hakkını helâl etmiş. Yazan yazar, yazıyor, biz hepsini tebrik ederiz. Yazdığınız İslâmî/Îmânî eserlerle fethedin dünyayı! Sevinmezsek münafığız, en azından mürâîyiz! Ama "R. Nurlar'ı sadeleştirerek yazacağız" diyenlere karşı Hz. Üstad izin vermemiş. Bunun yerine "şerh ve izah" yapılmasını istemiş. Artık imanı kurtaran binlerce güncel Türkçe eser var, alın onları okuyun, okutun! Ama "Yoook, biz 'BEDİÜZZAMAN' MARKASINI KULLANMAK' istiyoruz" diyorsanız biraz DİKKAT ve EMEK ödemesi yapmanız gerekecek beyler! Hz. Bediüzzaman'ın nihâî derdi -evet- "İMANI KURTARMAK." Ve siz bunu doğru anlamışsınız. Ama bunun yolu için kurduğu sistemi ve metodu tam anlamamışsınız! Sanki anlamak da istemiyorsunuz!? SİZ ve ÖNDERLERİNİZ BEDİÜZZAMAN'I DİNLEMEDİĞİ SÜRECE ONU HER KONUDA ve SADAKATLE DİNLEYENLERE TERE SATMAYIN! Lütfen! Cerbeze de yapmayın!

  • A. AYDIN

    30.8.2024 02:05:19

    2) Çoğunun pustuğu yerde masumlar için hak ve adaleti savunurken, aslında Üstad'ı dinlemedikleri için bu tahribata bir cihetten yol açanlara da 40 günde 1 defa dönüp bazı kusurlarını söyleyiverince gücünüze gitmesin!

  • Serdal

    30.8.2024 00:50:36

    @Toygar bey tşk ederim . Nasihat için. Alevler göğe yükselirken verdiğimiz kavgaya bak ....

  • Murat

    30.8.2024 00:48:43

    Kastamonu Lahikası, 100. Mektup. Her baskısında yok. Malesef bazılarından çıkartılmış bu kısım. Y.Asya baskısı risalei nurdada yok. Orada " Risale-i Nur yirmi sene evvelki türkçe ile konuşur. O zamanı görmeyen gençlere teshilat olmak için bazı ta'biratı degistiriseniz iyi olur diyor. .Ustad daha ne desin.

  • Kerim Soyten

    29.8.2024 23:46:04

    Tenvir neşriyat Kastamonu 119. Mektup Demişki: ...Rİsale-i Nur 20 sene evvelki Trükçe ile konuşur. O zamanı görmeyen gençlere teshilat olmak için bazı tabiratı değştiririrseniz iyi olur. (şapka eksiklerimi mazur görürseniz) Bunu nasıl anlamak gerekir?

  • Kerim Soyten

    29.8.2024 23:30:55

    Anladığım kadarıyla yapılan çalışmanın altına yazar olarak Üstadın isminin yazılmış olması, kitabın isminde de kitabın orjinal isminin kullanılmış olması, bu anlaşmazlıkta asıl problemi teşkil ediyor.. Başka türlüsü nasıl uygun olurdu onu da bilecek ilimde değilim. Allah iyi niyetli tüm çalışmaları rızasının çizgisine muvafık eylesin. amin

  • Dursun Penekli

    29.8.2024 23:12:25

    Fetullah Gülen'den nakledilen bir söz vardır: “Risaleleri sıksanız tasavvuf damlar!” diye… Bazı beyanat ve eserlerinde de bunu destekleyen ifadeleri var. Misal “Kalbin Zümrüt Tepeleri” isimli eserleri için “Risalelerin gölgesi sayılan kalbin Zümrüt Tepeleri” tabirini Gulen bizzat kullanmıstır. Kalbin zümrüt Tepeleri ise yine Gülene bir sohbette sorulan “Anlamakta zorlanıyoruz. Nasıl anlamalıyız?” mealindeki bir soruya verdiği cevapta olduğu gibi “Belki, bugünün nesli, Kalbin Zümrüt Tepeleri’nin çoğunu anlayamayacak; lâkin yirmi beş sene sonrakiler onu çok iyi idrak edip yaşayacaklar; ihtiyaç doğduğu an, Kur’an ve Sünnet çizgisinde bir eseri hazır bulacaklar” şeklinde açıkladığı bir ufuk eserdir. Kendi eserinin sadelestirilmesine hayır diyen Gulen Risale-i Nurların Sadelestirilmesine evet diyorsa hatta teşvik ediyorsa iyi niyetli olması düşünülemez bile

  • Serkan

    29.8.2024 22:54:30

    "Aziz kardeşlerim! Üstadınız lâyuhtî değil. Onu hatasız zannetmek hatadır. Bir bahçede çürük bir elma bulunmakla bahçeye zarar vermez. Bir hazinede silik para bulunmakla, hazineyi kıymetten düşürtmez. Hasenenin on sayılmasıyla, seyyienin bir sayılmak sırrıyla insaf odur ki: Bir seyyie, bir hata görünse de sair hasenata karşı kalbi bulandırıp itiraz etmemektir."diyor Üstadımız. Şimdi sadeleştirilen o risalede 3-5 yanlış var diye sadeleştirilmiş kitabı ademe,yokluğa mahkum mu edelim?Kıymetini takdir etmeyelim mi? Okuyan zarar mı görüyor bu kitapları. Sadeleştirmeye topyekün karşı çıkmak ayrı,yanlış çeviriyi samimice uygun şekilde söyleyip yanlışın düzeltilmesini söylemek farklı.İkisini karıştırmayalım.Siz sadeleştirmede bulduğunuz 1-2 hatadan dolayı oranın düzeltilmesini istemiyor,topyekün sadeleştirmenin yapılmamasını istiyorsunuz. Doğru mantık olmalı. Niyetleri ise Allah bilir.

  • Nahit Topaloğlu

    29.8.2024 21:47:15

    3.Bazı kardeşlerimiz “Yâhu hallolmuş bir meseleyi niye tekrar servis ediyorsunuz ki” tarzında yorum yapmışlardı fakat gerek gazetede gerekse sosyal medyadaki yorum ve tartışmalar gösteriyor ki “Hallolmuş bir mesele” değilmiş. Hatta ifade etmiştim; bir yazı daha yazmak gerekecek gibi. Yorum gönderen herkese teşekkür ediyorum. Meselenin farklı zâviyelerden nasıl göründüğünü göstermiş oldular. Fî emânillah!

  • Nahit Topaloğlu

    29.8.2024 21:45:44

    2.Tenkid eden kardeşlerimiz,gıyâben ilettiler düşüncelerini. Sadece ihlâsına hayran olduğum bir kardeşimiz “ortaya karışık” bir şekilde takdir-tenkid karışımı telefon görüşmesi yaptı. Kutlular Ağabey’in bir ses kaydına dayanarak pek onay vermemiş havasında olduğunu ihsas etti. Samimiyet ve ihlasına hürmeten Kutlular Ağabey’in ses kaydındaki konuşmanın bizim yazımıza şumUlü olamayacağı noktasını dile getirmedim. Selam ve muhabbet teatileriyle kapattık telefonlarımızı. Sosyal medyada neler neler yazılmış. Fakiri MİT’in cemaat içine yerleştirdiği ajan olduğuma kadar. Mail ile hakaret eden, küfreden Gülen Muhibbânı üç beş kişi de tüy dikmiş. Bir yazı yazıldığında öven de olur yeren de. Yazılarımın eleştirilmesinden rahatsız olmam.

  • Nahit Topaloğlu

    29.8.2024 21:44:57

    1.Kardeşler, Sosyal medyadakiler de dâhil, Bütün yorumları okumaya çalıştım. Öyle anlaşılıyor ki bu konuda 3. bir yazı gerekecek; nasip olursa. Okuduğunuz 2 günlük yazı tam 41 gün, her gün tekrar tekrar okunup, her okuyuşta bir yerleri değiştirilip bazı ifâdeler ehl-i kalem kardeşlerle müzakere edilip en az 45 defa değiştirilmiş ve Düzce cemaatindeki kardeşlerimizin tamamının mânevî desteğini de arkasına alarak nazarınıza arz-ı endam etti. Yorumlara bakınca mecrâından sapmış pek çok yazı olduğunu gördüm. Yorumcular birbirine cevap yetiştirme telaşıyla konudan uzaklaşmışlar. Çook sayıda kardeşimiz, hararetle tebrik, takdir ve duâlarını ilettiler. Birkaç kardeşimiz “zamansız” olduğunu ifâde ettiler, bir nevi tenkitlerini yazdılar.

  • Hakkı

    29.8.2024 21:39:58

    Bende ilk okuduğum zamanlarda dil ile ilgili sıkıntılar yaşamış fakat okumaya devam ettikçe sadeleştirmenin büyük bir dil katliamı olacağını öğrenmiştim, görünen o ki, Gülen grubu müntesipleri yıllar geçmesine rağmen bu handikapı aşamamışlar çünkü düzenli olarak bir Risale-i nur okumuyorlar ve ekseriyetle itiraz edenler Risale-i nur okumayanlar. Zaten okusalar idi, üstadın en büyük prensibi olan istiğnaya bu kadar muhalif bir halde kapı kapı himmet toplarlarmıydı? Hasılı kelam çok zarar verdiler ve enkaz bize kaldı, canım dershanelerimiz onların hataları yüzünden boş ve ehli iman cemaatlere düşman. Kıymetli aziz kardeşim, bir şey yapmak istiyorsan önce sus ve kırmızı kitapların önünde diz çök, kadere razı ol, ve Risale-i nur meslek ve meşrebine uygun bir biçimde hizmetine devam et.

  • Said Yüksekdağ

    29.8.2024 21:27:59

    Ehl-i ilmin bir kısmında, bir enaniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enaniyetlidir. Çabuk enaniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da; nefsi, o ilmî enaniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde; nefsi ise, enaniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adavet besler gibi, Sözler'in kıymetlerinin tenzilini arzu eder tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Halbuki bilmecburiye bunu haber veriyorum ki: "Bu dürûs-u Kur'aniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehidler de olsalar; vazifeleri -ulûm-u imaniye cihetinde- yalnız yazılan şu Sözler'in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Bediüzzaman Said Nursî

  • HÇeşitcioğlu

    29.8.2024 20:38:58

    1- Yazıda geçen bu: “BÎADÎL/ eşsiz, benzersiz” Üstadımızı, sehven “BÎÂDİL/adaletsiz” yapmış!“ - Okur adlı okumazın yazdığı bu: " O zât-ı zîhavârık, daha hadd-i bülûğa ermeden bir allâme-i BÎÂDİL" 2-"Ama ben gülen cemaatindeki insanlarin sahip olduğu ihlası, fedakarlığı ve başkasının nefsini kendi nefsi üstünde gören insanlari hiçbir yerde görmedim." - Güle güle ; gülen' in hayrını gör mübarek Süleyman. Burda işin ve sorunun ne o zaman? 3- "Ama "dahilde" denilebilecek bir grup olmasa yorumcular, yorum da yazmazlar, yazıyı da okumazlardı" - Toygar fetullahçı dahilde bir gurup değil. Darbeci daallin fırka. 'Aymaz' sın hala.. 4- "Soruları çaldılar, devleti ele geçirmeye çalıştılar diyenlere bir sözüm var.." - Ömer Bal;Hükümetin hiçbir yanlışını kabul etmiyoruz.Fetullaçıların tarikat+ cemaat+ siyaset+ darbeciliğini de reddediyoruz.

  • Müjdat Bayar

    29.8.2024 19:30:49

    Hâlihazırda zaten sadeleştirilmis risale yok. Ben de sadeleştirmeye karşıyım ama bu konu başka bir noktaya taşındı. Kardeşliği zedeleyen ağır ifadelerden kaçınmak lazım.

  • Osman Okçu

    29.8.2024 18:41:39

    Polislik sınavı, üniversitelere giriş sınavı, kpss sınavı, askeri okul sınavları, adalet bakanlığı sınavları ve diğer onlarca sınav. Sorular alenen cemaat tarafından alındı mı alınmadı mı? Cemaat o soruları çalarak hak etmediği halde kendinden olanlara alan açtı mı açmadı mı? Çalınan soruların olduğu dönemlerde sınava giren, sınava hazırlanan garibanların, anadolulu herhangi bir inançtan çocukların, gençlerin hakkı yendi mi yenmedi mi? Cemaat bu kadar hakkı yedikten sonra ölse bir yudum su verirler mi? Cemaat kendi hakkı sözkonusu olunca kıyameti koparıyorken bu çaldıkları haklar için neden bir adım atmıyor, ve hatta ağzına dahi almıyor. Bunları düşünmeden cemaate yapılanlar haksız hukuksuz da olsa nasıl önlenebilir? Hiç mi düşünmüyor gülen cemaati bunları? Arkalarında bu kadar büyük bir enkaz varken insanlar sizin haklarınızı umursamaz, umursamıyor da..

  • Mustafa Said Kara

    29.8.2024 18:32:27

    Çok güzel. Bende öyle düşünüyorum sayın Mübarek Süleyman ağabey. Cemaat ne zaman çalınan soruların hesabını açık yüreklilikle verirse işte o zaman bu millet sokaklara dökülür haksız hukuksuz yere zulme maruz kalan cemaatçiler için. O zamana kadar neden bu millet sesini çıkarmıyor demeye hakkınız olmasa gerek.

  • Tahir Tarsuzlu

    29.8.2024 18:08:25

    Gülen cemaati sadece devlet tarafından zulüm görüyor da iktidar değişince her şey güllük gülistanlık olacak değil ki. Bediüzzaman devlet tarafından zulme uğradı ama halkta bir karşılığı vardı. Gülenciler de affedersiniz beş paralık itibar kalmadı. Halk yüzlerine bakmaz. Bir daha toparlanmaları mümkün değil. Bundan böyle amerika merkezli butik bir milenyum cemaati olarak yoluna devam ederler.

  • Ömer Bal

    29.8.2024 17:58:22

    Soruları çaldılar, devleti ele geçirmeye çalıştılar diyenlere bir sözüm var. Şu an artık sınav tamamen göstermelik yapılıyor, 1. olanlar bile eleniyor, 2.'si devlet son 200 yıldır kimin elinde ondan haberiniz var mı ? Sadeleştirme işine gelince, günümüzde insanlar risaleleri anlamıyor, özellikle gençlere ulaşılamıyor bu yüzden, insanlara ulasamadiktan sonra ne anlamı kalıyor, buna bir çare düşünmek gerekiyor. Bize gelene okuruz gelmeyen de kendi bilir diyebilirsiniz ha işte Gülenciler böyle demiyor bu işin ızdırabını yaşıyorlardı, bir kişiye daha nasıl ulaşabiliriz diye sancılanıyorlardı.

  • Mübarek Süleyman

    29.8.2024 17:40:53

    Hizmet Rehberini okuyan kuran şakirdleri şunu bilmeli. Üstadımız yaşasaydı bu yaşanılanlar karşısındaki tavrı ne olurdu? Üstad hazretleri kendisine sayısız zulümleri yapanlara bile beddua etmeyip hakkını helal etmiştir. O yüzden bende diyorum ki gülen cemaati kusursuz değildir ve küçük büyük sayısız yanlışları olmuştur. Ama çoluk çocuk demeden yapılan zulüm, adaletsizlik ve soykırımın değil bu insanlara hiçbir Allahin kuluna yapılmasını tasvip etmek hiçbir insana yakışmaz. Vesselam...

  • Ferdi

    29.8.2024 17:08:47

    Piyasadaki ekonomik krizin gülenin bedduası ile olduğunu iddia edenler, cemaatin başına gelenlerde sadeleştirmenin sebep olduğu tokada inanmıyor mu!

  • Yağmur Adalı

    29.8.2024 17:05:20

    Risale-i nurda tokat yiyen talebelerden bahsediyor. Onlar şefkat tokatlarım. Risale-i nura ilişenler ise zecir tokadı yedi. Sadeleştirme ye yeltenenler öyle bir tokat yediler ki 10 senedir akılları başına gelmez haldeler. Allah ıslah etsin. Risale-i Nur doğruda iman hizmetine bakar. Nurlara ilişene musamaha ile bakılmaz.

  • Enes Kökoğlu

    29.8.2024 16:53:26

    Yeni Asya'nın müdakkik okuyucularını tebrik ediyorum. Sadeleştirme cinayetin karşı hassas tavırları takdire şayan. Gülen grubunun nurculukla bir alakası yoktur. Bu konuda onlara söz hakkı düşmez. Üstadımızın ve onurların kıymetini düşürüp gülen kendini o makama çıkarmak istedi. Ama Allahın inayetiyle nurlar korunacaktır. Gülen bütün bu yaptıklarının hesabı ile başbaşa kalacaktır. Nurlara ilişen dünyada da belasını bulur ehli dünyaya maskara olur.

  • İ.UÇAR

    29.8.2024 16:50:19

    " Mübarek Süleyman" gerçekten mübarek bir insan olabilirsiniz.Bu durum yaşadıklarımızı, gördüklerimizi görmezlikten gelmemizi gerktirmez.Yazılan yorumların ekseriyeti Rislale-i Nur'daki ölçülere göre yazılmıştır.Mızrak çuvala sığmıyor...Mağdurıyetinizi yazıyorsunuz, iyi de bu durumda Yeni Asya' ne yapabilir ? İman hakikatlerini okuyalım diyen arkadaş Lahikaları rafa mı kaldıralım? Dün yorumuma yer vermediniz neden acaba?

  • Mübarek Süleyman

    29.8.2024 16:43:26

    Sayın Mustafa Said Kara, soru çalmak, ve sayılabilecek tüm yanlışları kabul ve tasvip etmiyorum. Ama bu yanlışların hiçbiri bu gruba yapılan adaletsizliği onaylamayı ve öcünü almayı gerektirmez.

  • Ömer

    29.8.2024 16:28:40

    Yeni Asya’nın ilmen,fikren ve hukuken çürüttüğü “sadeleştirme “ bir şahs-ı manevi olarak yapılmışken sizin tarafınızdan tekrar edilmesi🤔???!.En müthiş maraz (hastalık) ve musîbetimiz, cerbeze (doğru ile yanlışı ters yüz eden demagoji ve çarpıtma) ve gurura istinad eden (dayanan) tenkittir. Tenkidi eğer insaf işletirse hakikati rendeçler (parlatır); eğer gurur istihdam etse tahrip eder, parçalar.” (Eski Said Dönemi Eserleri, Hakikat Çekirdekleri-II, s. 631) Ayrıca Kazım beyin Cemaat ve iktidar kitabını okumanızı dilerim.

  • Hasan Muharrem Okur

    29.8.2024 16:08:46

    Mümin mümini sever ve sevmeli .Fenalığı için yalnız acır.Lütüfla islahına çalışır,buyuran üstadımızın emirleri işığnda hizmet önceliklerimizi belirleyelim.Yıllardır üzerimize gelen musibetlerin sebebini Üstadımızın gözlüğü ile görmeye çalışalım.Kominizmin Türkiye’ye girmesine mani olan,ikinci Dünya Savaşının tehlikesinden koruyan Risale i Nurları okuyarak okutarak yakın tarihimizden itibaren büyüyerek üzerimize gelen musibetlerden bir an evvel korunalım.Her türlü maddi manevi musibetleri önlemek,nimetleri üzerimize celb etmek bizim gayretleririmize bağlı.Allah hepimizi 21.Lema ölçülerinde hizmetlerimize koşturmayı nasip etsin.Allah bu günlerimizi aratmasın

  • Hasan Muharrem Okur

    29.8.2024 16:06:26

    Üstad Bediüzzaman’ın Eşref Edib’e verdiği mülâkattaki çok çarpıcı sözlerini biliyoruz: “Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!” (Tarihçe-i Hayat)

  • Yakup Çetiner

    29.8.2024 15:22:42

    Bediüzzaman Hazretlerine bazen bu konu açılırmış. üstad hazretleri bu konuda nettir. nasıl geldiyse öyle kalacaktır, dermiş. başka bir gün de, öyle kitap yazarsanız kitaba kendi isminizi verin demiş, yani izin vermemiş. başka bir gün, bunları değiştirmeye benim dahi yetkim yok dediği olmuş. sorusu olan son şahitler kitabına bakabilir. bu konuda yeniasyanın https://www.yeniasyakitap.com/kolektif/risale-i-nur-neden-sadelestirilemez-6825 kitabını okumanızı tavsiye ederim.

  • Arda Yıldız

    29.8.2024 15:11:03

    Suizan edecek bir şey söylemiyoruz ki. Herşey gözümüzün önünde oldu. Çalınan sorular, ele geçirilmeye çalışılan devlet, yapılmaya çalışılan darbe, toplanan paralar hepsi gözümüzün önünde oldu. Suizan bu işin neresinde acaba?

  • Mustafa Said Kara

    29.8.2024 15:08:53

    Sayın Mübarek Süleyman ağabey size tek soru sormak istiyorum: Soru çalarak devleti ele geçirmeye çalışmak doğru mudur, eleştirilmesi neden yanlış olsun? Çalınan sorular, yapılan kayırmacılıklar yüzünden atanamayan biri de sizin çocuğunuz olsa ne hissederdiniz? Bu zulüm değil midir?

  • Toygar

    29.8.2024 15:03:24

    Dün ve bugün yapılan yorumları okuyorum, hatta dün bir tane de ben yazdım. Salim kafayla bir daha tüm yorumları okumanızı ve hissetmenizi okuyuculardan rica ederim. Belki dank eder bir şeyler. Çünkü sadece bu yazı özelinde bile hala daha hır-gürle meşgul zihinler. Yunus idi-Tursun idi.. Herkes kendince haklı. "Hadi oradan biz Üstad'ı ve Riseleleri savunuyoruz" diyecekler de çıkacaktır eminim. Ama "dahilde" denilebilecek bir grup olmasa bu yorumcular, buraya yorum da yazmazlar, bu yazıyı da okumazlardı eminim ki. Alıp veremediklerinizi, her neyse artık bir tarafa bırakıp, iman meselesine odaklanmadığımızın ceremesini tüm dünya müslümanları çekiyor, bilesiniz. Vebaliniz büyük. Siz hala daha meseleyi anlamamış, küçük kafalarla olaylara bakmaya devam ediyorsunuz. Zorunuza gitmezse, durum budur! İnanmayan açsın haberleri, müslüman memleketlerinin haline bir baksın!.

  • ABİD

    29.8.2024 14:58:09

    İyi o zaman, nurlara ihanet edenlere dikkat edin

  • Ahmet YILDIRIM

    29.8.2024 14:15:08

    Hayırlı sabahlar. Bu halledilmiş zamanı geçmiş konular neden şimdi gündeme getiriliyor. https://www.aydinlik.com.tr/haber/yeni-asyada-feto-elestirisi-486888

  • suzan bedir

    29.8.2024 14:11:05

    insanların başlarına gelen musibetlerin şefkat tokadı olup olmadığını kimse biemez.Suizan etmeyin günahtır.Tamam sadeleştirme olmasın ama diyelim yeni müslüman olmuş bir japon diyelim onun yaptığı tercüme başüstünde tutuluyor hatta Risale i Nurlara vukufiyeti bile gözardı ediliyorsa bu bir çelişki değil mi.İnsanlar olur olmaz yorumlar yazıyorlar.yazilan her yorumun da vebali olacağı hepsinin hesabı verileceği muhakkak.Suizandan insanları yaftalamaktan uzak duralım.

  • Mübarek Süleyman

    29.8.2024 13:56:50

    Sadece şunu belirteyim okuyucu, yazıcı, meşveret grubu ve yeniasya cemaatlerinin hepsinde bulundum ve maddi manevi ilişkilerim oldu her grubun eksiği fazlası var. Hepsinden Allah razı olsun. Ama ben gülen cemaatindeki insanlarin sahip olduğu ihlası, fedakarlığı ve başkasının nefsini kendi nefsi üstünde gören insanlari hiçbir yerde görmedim. Bu tabi değildir ki onların yanlışları olmasın. Elbet var hemde sayılmayacak kadar fazla. Ama bu yapılanların hakkettikleri anlamına gelmiyor, gelmezde. Maalesef zamansız bu yazınız bu insanları derinden yaralamıştır.

  • Mübarek Süleyman

    29.8.2024 13:56:42

    Aziz ve Sıddık Kardeşim Nihat, Babam bildim bileli Yeniasya okuyucusu ve yılmaz bir Demirel sevdalısı olduğu için adımı Süleyman koyduğunu her ortamda göğsünü gere gere gururlanarak söyler. Bunları ailemin düşünce yapısı belli olsun diye belirttim ama bende muktedirlerin haksız adaletiyle yaklaşık 10 yıldır mücadele ediyorum. Yıllardır okuduğum ve bu dönemde adalet-i mahzanın cesur savunucusu Yeniasya camiasına maalesef yakışmayan bir yazı oldu. Kesinlikle sadeleştirmeyi savunmuyorum bilakis karşısındayım ama yok tokat yediniz yok hakketiniz kelamları hiç olmadı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı