"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kibirli kralın sonu

Mikail YAPRAK
04 Temmuz 2024, Perşembe
Vehb b. Münebbih anlatmıştır:

Kralın biri bir yere gitmek ister. Giyinmek kuşanmak için elbiseler getirilmesini emreder, fakat hiç birisini beğenmez; ta ki hoşuna gideni bulana kadar elbise değiştirir. Sonunda hoşuna giden birisini giyer.

Ardından yağız atlardan getirilmesini emreder ve aralarından en hoşuna gidene biner. O esnada şeytan gelir, burun deliklerinden kibir üfürür ve bütün vücudunu gururla doldurur.

Sonra kral ardında askerleri ile birlikte halkın arasında kibirle yürümeye başlar, lâkin gururundan etrafındaki insanlara bakmaz bile..

O sırada üstü başı perişan, pejmürde kıyafeti ile birisi çıkagelir ve krala selâm verir, fakat kral onun selâmını almaz. Adam kralın kendisini dinlemesi için atının yularından tutunca kral:

-Bu ne büyük cüret! deyip yuları bırakmasını söyler. Adam:

-Benim senden bir isteğim var.

Kral:

-Sabret, ineyim öyle söylersin, deyince adam:

-Hayır, şimdi söylemem gerekiyor, der ve atının gemini iyice çekmeye başlar.

Kral:

-Söyle bakalım derdin neymiş, deyince adam:

-Bu sırdır ancak kulağına söyleyebilirim, der.

O zaman kral başını ona doğru yaklaştırır.

Adam kralın kulağına hafif bir sesle, “Ben ölüm meleğiyim” deyince kralın rengi değişir, dili dolaşır.

Bir ara kendini toparlar ve:

-O hâlde bana izin ver de aileme gideyim, ihtiyaçlarımı giderip onlara veda edeyim; sonra da canımı alırsın, der. Ölüm meleği:

-Hayır, Allah’a yemin olsun ki, bundan böyle aileni ve mal-mülkünü göremeyeceksin, diyerek oracıkta canını aldı. Kralın cesedi bir kütük gibi yere yuvarlandı.

SARAYIN EKSİĞİ

Rivâyete göre, hükümdarın biri, dillere destan muhteşem bir saray yaptırmıştı. Öyle ki, sarayın her odası ayrı bir güzellik sergisi, her köşesi ince tezyînatla işlenmiş ayrı bir sanat eseri gibiydi.

Hükümdar, bir gün ilim-irfan sahibi bir Hak dostunu saraya dâvet etti. Dâvete icâbet edip saraya teşrif eden misafirine sarayın her tarafını gezdirdikten sonra, sordu:

“–Efendim! Sarayı nasıl buldunuz? Görüşlerinizi almak isteriz.”

Hak dostu:

“–Sultanım! Sarayın dünyevî ihtişâmı gerçekten de göz kamaştırıyor. Her şey mükemmel!” dedi ve ilâve etti:

“–Sâde bir eksiği var!”

Bu cevâbı hiç beklemeyen hükümdar ise birden şaşırdı ve sonra hayretle:

“–Allah Allah! Efendim, bu sarayın eksiği nedir ki?”

O Hak dostu şu mânidar cevâbı verdi:

“–Bekası (kalıcılığı) yok!..”

“Yeryüzünde bulunan her canlı fânîdir. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî kalacaktır.”

(er-Rahmân, 26-27)

Okunma Sayısı: 1437
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Erhan

    4.7.2024 13:16:40

    Mağrurlanma padişahım senide benim hgbi yaradan var. Anlayana sivrisinek saz.anlamayana ne anlatırsan anlat onun için caz. Kralının sarayını eleştiren halka, o bizim gururumuzdur diyerek şeyhlerini uçurmaya hazır insanlar (müritler) olduğu sürece krallığın sonu gelmez.

  • Müjdat Bayar

    4.7.2024 12:25:50

    Dünyanın fani olduğunu bilmeyen yok lakin fenaya takılıp bekayı ihmal eden pek çok. Bu temsili hikâyeler, tefekküre vesile kabîlinden olduğu için değerli.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı