"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Lâiklik ve Risâle-i Nur’un zuhuru

Mikail YAPRAK
10 Ekim 2024, Perşembe
Bu başlık hemen ilk bakışta “alâkasız” gibi algılanabilir. Fakat Risale-i Nur’un yazılmaya başlanıp el yazısıyla ve el altından intişarı zamanındaki ahvâl-i memleket ve siyaset nazara alınırsa, bu “alâkasızlık” ortadan kalkar.

Siyasetin dinsizliğe alet edildiği, Kur’ân hükümlerinin ve sünnetin rafa kaldırılmak istendiği, nerdeyse Allah demenin bile yasaklar ağına takıldığı manevî karanlığın ülke üstüne çöktüğü günlerde ve Bediüzzaman sürgünde iken Risale-i Nurlar bir güneş gibi Barla’dan doğmuştur.

Yani lâikliğin tepeden “lâdinî” formatta uygulamaya konulduğu bir devirde Risale-i Nurlar imdada yetişmiş; rejimin dayatmasını “reddetmeden,” ama ilmen ve kalben kabul etmeyerek orijinal din ve iman hizmetinin yolunu açmıştır.

 Serbest üniversite tarzındaki bu hizmet yolunu engellemeye çalışan rejimin ihdas edicilerine de Bediüzzaman mahkemelerde şöyle haykırmıştır:

“Eğer faraza, lâik Cumhuriyetin mahiyetini bilmeyen bir dinsiz dese: ‘Senin risalelerin kuvvetli bir dinî cereyan veriyor, lâdinî Cumhuriyetin prensiplerine muâraza ediyor.’

Elcevap: Hükûmetin lâik Cumhuriyeti, dini dünyadan ayırmak demek olduğunu biliyoruz. Yoksa, hiçbir hatıra gelmeyen dini reddetmek ve bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu, gayet ahmak bir dinsiz kabul eder. Evet, dünyada hiçbir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi, Türk milleti misillü [gibi] bütün asırlarda mümtaz olarak, bütün aktâr-ı cihanda nerede Türk varsa Müslümandır. Sair anâsır-ı İslâmiyenin, küçük de olsa, yine bir kısmı İslâmiyet haricindedir. Böyle pek ciddî ve hakikî dindar ve bin sene kadar hak dininin kahraman ordusu olarak zemin yüzünde, mefahir-i milliyesini milyonlar menabi-i diniye ile çakan ve kılıçlarının uçlarıyla yazan bu mübarek milleti, ‘Dini reddeder veya dinsiz olur’ diye itham eden yalancı dinsizler ve milliyetsizler, öyle bir cinayet işliyorlar ki, Cehennemin esfel-i sâfilîn tabakasında ceza görmeye müstahak olurlar.”1

“Evet, evvelâ başta ‘Dinde zorlama yoktur; doğruluk sapıklıktan, îman küfürden iyice ayrılmıştır.’1 cümlesi, makam-ı cifrî ve ebcedî ile bin üç yüz elli (1350) tarihine parmak basar ve mana-yı işarî ile der:

Gerçi o tarihte, dini, dünyadan tefrik ile dinde ikrâha ve icbara ve mücahede-i diniyeye ve din için silâhla cihada muarız olan hürriyet-i vicdan, hükümetlerde bir kanun-u esasî, bir düstur-u siyasî oluyor ve hükümet, lâik cumhuriyete döner. Fakat ona mukabil manevî bir cihad-ı dinî, iman-ı tahkikî kılıcıyla olacak. Çünkü, dindeki rüşd-ü irşad ve hak ve hakikati gözlere gösterecek derecede kuvvetli bürhanları izhar edip tebyin ve tebeyyün eden bir nur, Kur’ân’dan çıkacak diye haber verip bir lem’a-i i’caz gösterir.”2

“Hem madem lâik cumhuriyet, prensibiyle bîtarafane kalır ve o prensibiyle dinsizlere ilişmez; elbette dindarlara dahi bahaneler ile ilişmemek gerektir.”3

“Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik manası, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ederim.”4

Ve.. Bediüzzaman’ın; bütün dayatmalara rağmen sarığını çıkarmaması, cübbe ve sarıkla dolaşması; Osmanlıca yazıyı devam ettirmesi birer sivil itaatsizlik örneği olarak tarihe geçti.

Dipnotlar:

1-Tarihçe-i Hayat, s. 246.

2-Bakara Suresi: 256.

3-Şualar, s. 243.

4-Tarihçe-i Hayat, s. 423.

Okunma Sayısı: 2982
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer

    10.10.2024 12:41:50

    Hükûmetin lâik Cumhuriyeti, dini dünyadan ayırmak demek olduğunu biliyoruz. Yoksa, hiçbir hatıra gelmeyen dini reddetmek ve bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu, gayet ahmak bir dinsiz kabul eder. Evet, dünyada hiçbir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi, Türk milleti misillü [gibi] bütün asırlarda mümtaz olarak, bütün aktâr-ı cihanda nerede Türk varsa Müslümandır. Sair anâsır-ı İslâmiyenin, küçük de olsa, yine bir kısmı İslâmiyet haricindedir. Böyle pek ciddî ve hakikî dindar ve bin sene kadar hak dininin kahraman ordusu olarak zemin yüzünde, mefahir-i milliyesini milyonlar menabi-i diniye ile çakan ve kılıçlarının uçlarıyla yazan bu mübarek milleti, ‘Dini reddeder veya dinsiz olur’ diye itham eden yalancı dinsizler ve milliyetsizler, öyle bir cinayet işliyorlar ki, Cehennemin esfel-i sâfilîn tabakasında ceza görmeye müstahak olurlar.”1 Böyle bir cevap ancak Bediüzzaman verebilir. Kaleminize sağlık tebrikler hocam.👏👏👏🌅

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı