"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Keyfini bozarım!”

Mikail YAPRAK
05 Eylül 2024, Perşembe
Duayen gazeteci, edebiyatçı yazar merhum Ahmet Kabaklı’nın; hilâfetin kaldırılması ile ilgili 15.08.1990 tarihli ilginç bir yazısı e-mail adresime iletildi.

Burada ilginç olan hilâfetin kaldırılması meselesi değil. Cumhuriyetin ilânına kadar, önce saltanatın, daha sonra da hilâfetin kaldırıldığı tarihe mal olmuş hadiselerdir. Bunun üzerinde duracak değiliz. Merhum Kabaklı’nın bu yazısında asıl dikkat çekici olan Diyanet teşkilatının bu meseledeki rolüdür. Diyanetin bu meselede üstlendiği role bakarak; o günden bugüne devlet-diyanet ilişkisinin devamı hususunda gerçekçi bir olguya sahip olmak mümkündür.

*

M. Kemal Paşa’nın has adamlarından Falih Rıfkı Atay, hilâfetin kaldırılması kararının alınışının şahidi olarak şunları anlatmaktadır:

“Atatürk, o akşam biz devrimcileri sofraya çağırdı. Yemeğin bitimine doğru, ‘Çocuklar, yarın hilâfeti kaldırıyoruz’ dedi. Çılgınca alkışladık, sevinç içinde ‘Bunu sizden başkası yapamaz Paşam!’” dedik.

“Peki öyleyse, dedi Atatürk. ‘Geçin öbür odaya, yazın bir takrir. Ben onu hocalara imzalatayım. Yani Hilâfetin kalkmasını hocalar istemiş olsun.’ Geçtik yazdık. Sabah Atatürk, eliyle Meclis’e getirdi, odasına çıktı. Hocaların kendi aralarında toplanarak, bu ‘Hilâfeti ilga takriri’ne ateş püskürdüklerini Atatürk’e biz haber verdik.”

“Hocalar aşağıda hâlâ bağırışıp çağırıyorlardı. Gazi, bunun üzerine öfkelenerek: 

‘Çağırın bana aşağıdan Rıfat Hoca’yı!’ dedi.

Çağırdılar. Hoca hem öfkeli, hem sıkılgandı.

M. Kemal onun yüzüne bile bakmaksızın: ‘Hoca şu takriri imza et’ dedi.

‘Ama paşam, Hilâfetin ilgası gibi ciddî bir konuda, müzakere filân olmaksızın… Sonra biz, din adamları bunu ister mi?..’

‘Hoca imza et dedim, keyfini bozarım sonra...’”

“O günlerde İstiklâl Mahkemeleri, her gün birçok kişiyi sallandırmakta zaten… 

Sonradan Diyanet İşleri Başkanı olan Rıfat [Börekçi] Hoca biraz yutkundu, ama mecburen imzaladı.” 

“Üzgün, öfkeli bir hâlde aşağı inince hocalar etrafını sardılar. Onun; ‘Şöyle bağırdı, böyle zor kullandı’ demesine vakit bırakmadan:

‘Neee? Yoksa takriri imzaladın mı?’ diye bağırdılar.

Hoca: ‘Canım, imza değil de, ne yaparsın! Şöyle bir “b…tan” Rıfat attık işte.’”

Bu anekdotu nakleden Ahmet Kabaklı 15 Ağustos 1990 tarihli Tercüman’daki köşesinde şu ilâveyi ve yorumu yapmaktadır:

“Falih Rıfkı, bu olayı kahkahalarla anlatırken: ‘Bu mürteci heriflere, ne demokrasisi be! Dermiş. Nitekim öbür mebus hocalar da birer birer Gazi’nin odasına çıkarak, Hilâfeti kaldıran o takrire ‘b…tan’ imzalarını attılar.”

Unutulmaması gereken nokta:

Bu hocalar da Falih Rıfkı gibi “devrimci” de, tayinle gelmiş olan 2. TBMM’nin mebusları idi. Tayinle gelen milletvekilleri ancak o kadar demokrasi               yapabilirler.

Şimdi milletvekiline “İmza et. Yoksa keyfini bozarım!” diyen birisine demokrat denilebilir mi? 

Devrimci mahkemelerinin düzinelerle adam astığı bir vasattan istifade ile kafasındakileri gerçekleştirmeye çalışana Cumhuriyetçi denilebilir mi?

Şu “keyfini bozarım” tehdidi, o devirdeki cumhuriyetin ne biçim bir cumhuriyet olduğunu ortaya koymaya kâfidir.

Kaynaklar:

3 Mart 1924 hilâfetin kaldırılması Ahmet Kabaklı, Tercüman gazetesi. 15.08.1990 http://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmet_Kabaklı

Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşı Falih Rıfkı Atay

Okunma Sayısı: 2703
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    7.9.2024 20:01:24

    Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Böyle dehşetli bir ortamda siyasilere boyun eğmemek, mecliste kendisine verilen teklifleri reddetmek ve yüzüne karşı savrulan tehditlere ehemmiyet vermemek her yiğidin harcı değildir.

  • Abdullah tunç

    5.9.2024 23:22:11

    Demokrat bir zihniyete, cumhuriyetçi bir anlayışa sahip olan bir kişi "Keyfini bozarım" tehdidinde bulu nabilir miz?.Hürriyetçi bir kafa böyle bir davranışta bulunabilir mi? Kemalist ler gelsinler bunun makul bir izahını yapsınlar.O' za manın şartları öyle gerekti riyordu mazeretine sığın masınlar.Hirbir zaman ve şartlarda bir idareci halkı na baskı yapamaz, asla tehdit edemez.Ederse ona normal bir idareci dene mez.İdaresine cumhuriyet denemez.Tek kişi ve keyfi idare denilir.

  • selma

    5.9.2024 16:18:01

    Keyfimizi bozacak böyle tarihi gerçeklerin , daha çok ortaya çıkması dileğiyle...

  • Mehmet Ali Aslan

    5.9.2024 11:07:20

    Keyfinin bozulmasına aldırmayan biri çıkmış ve adamın yüzüne “..namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur” demiş. Ser verip, inancından taviz vermeyen serdengeçtilere selam olsun 🌹

  • Şerafettin Birol

    5.9.2024 10:55:54

    Allah razı olsun Mikail Abi. Bugün maddi ve manevi sıkıntıların önemli bir sebebi atanmış siyasiyyunun varlığı

  • A. Yılmaz

    5.9.2024 09:05:49

    Diyanet bu şekilde kurulmuş olsa da Bediüzzaman için kıymetli ve değerli bir kurumdur.

  • Müjdat Bayar

    5.9.2024 08:46:28

    Hâlimizi tasvir eden güzel bir yazı olmuş. Tebrik ederim.

  • Necati

    5.9.2024 01:33:03

    Şimdiki iktidar milletvekillerinin hepsi de atama ile meclise gitmediler mı. Şimdiki Cumhurbaşkanının keyfini bozarım ha demesine karşı çıkabilecek bir tek AKP milletvekili gösterilebilir mi? Maalesef bunca yıllık demokrasi mücadelemizde yine 1930 ların sözde Cumhuriyetine döndük. Bu da akp sayesinde oldu. Demek akp M.Kemal'in partisi CHP den daha çok CHP zihniyetine hizmet etmiş oldu. Bu gerçeği göremeyen bir çok ehl-i iman da destek vererek bu vebale ortak olmuş oldu. Ahir zaman çok tehlikeli Allah korusun çok samimi müslümanlar dahi münafıkhane yapılan siyasetin tuzağına düşerek ehl-i delalete taraftar olmak gibi büyük günahlara giriyorlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı