(93 yıl önce bir Eylül ayında idamla şehâdete ermişti) Ömer Muhtar’dan İtalyan hâkime: Biz ya kazanırız, ya ölürüz!
Dünyaca tanınmış usta oyuncular marifetiyle filmleri de yapılan Ömer Muhtar; 1858’de Libya’nın dağlık bölgesi Cebel Ahdar’da dünyaya gelen, 16 Eylül 1931’de idam ile şehid edilen mümtaz, mümeyyiz, mücahid ve âlim bir kahramandır.
Stratejik savaş kaidelerini de çok iyi bilen ve savaşlardaki başarılarıyla “Çöl Aslanı” lakabını alan Muhtar, ilerlemiş yaşına rağmen (Fransız ve İngilizlere karşı olan mücadelesini komutanlık tecrübesi sayarak) sadece İtalyanlara karşı 20 yıllık mücadelesi boyunca birçok işgal valisini mağlûbiyetle ülkelerine geri göndermiştir.
Yavuz Sultan Selim’in, ordusuyla beraber Çaldıran’a doğru ilerlerken yılgınlık gösteren askerlerine haykırışının benzerini Ömer Muhtar da mücahidlerine haykırmıştı:
“-Vallahi, Ya zafer veya şehâdete ermeden bu dağları terk etmeyeceğim ve İtalyanlara karşı devam eden bu savaşı asla durdurmayacağım. Mısır’a gitmek isteyenler buyurup gitsinler, İtalyanlara teslim olup ölümden kurtulmak isteyenler de teslim olsunlar, hiç kimse onları tutmuş değildir.”
Onun filmlere ve kitaplara sığmayan şanlı mücahedesinin bir makaleyle anlatılamayacağı muhakkaktır.
Ömer Muhtar, yirmi yıllık kahramanca bir direnişin sonunda İtalyanlar tarafından yakalanıp sözde bir mahkeme ile idama mahkûm edilen âlim ve mücahid bir kahramandır.
Mahkemede sorulan sorulara verdiği cevaplar da tarihin şeref levhâlarında gelecek nesillere emanettir.
Hâkim:
-İtalyan Devletine karşı savaştınız mı?
Ömer Muhtar:
-Evet!
-İnsanları İtalyan Devletine karşı savaşmaya teşvik ettiniz mi?
-Evet!
-İtalya’ya karşı kaç yıl savaştınız?
-Yaklaşık 20 yıl.
-Yaptıklarından dolayı pişman mısınız?
-Hayır!
İdam edileceğinizi biliyor musunuz?
-Evet!
Hakim şaşırdı:
-Sizin gibi birisi için böyle bir son çok üzücü.
Ömer Muhtar:
-Tam tersi! Bu, hayatımın sonu için en güzel yol.
Hâkim daha sonra; Mücahidlere cihadı durdurmalarını emreden bir emirname yazması hâlinde, onun berâat ettirilip, ülke dışına sürgüne gönderileceğini söyledi.
Bunun üzerine Ömer Muhtar, o meşhur sözlerini söyledi:
-Her namazda Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in de (A.S.M.) O’nun resûlü olduğuna şehâdet eden parmaklarım, asla yanlış bir şey yazamaz! Bizler teslim olamayız. Ya kazanırız ya da ölürüz! Biz ölsek de kazanırız ve siz kaybedersiniz. Fakat acı olan siz bunu ancak öldüğünüzde anlarsınız ve bunun size bir faydası olmaz! Biz asla teslim olmayız. Ya kazanırız, ya ölürüz. Bizden sonraki nesillerle de savaşacaksınız. Bana gelince. Ben, cellatlarımdan daha uzun yaşayacağım.”
Muhakkak ki Ömer Muhtar’ın bu sözünü kâinat ve melekler alkışlamıştır.
Üstad Bediüzzaman da, mektepli gençlere imanın sonsuz gücünü anlatırken, bizce meçhûl olan tarihî bir hadiseye şöyle dikkat çekmişti:
“Hattâ bir bahtiyar mazlum idam olunurken, bedbaht zâlimlere demiş: ‘Ben idam olmuyorum. Belki terhis ile saadete gidiyorum. Fakat, ben de sizi idam-ı ebedî ile mahkûm gördüğümden, sizden tam intikamımı alıyorum.’ Lâ İlahe İllallâh diyerek, sürûrla teslim-i ruh eder.”