Ekonomist Başkan ve yanındaki ekipler, ekonomiyi gerçekten takip edebilselerdi, küçük miktarlardaki döviz alım taleplerinin bile karşılanamayıp, bu küçük taleplerin, döviz kurlarını talebin çok üzerinde yukarı hoplattığını görebilirlerdi.
Evet son dönem dolar sun’î yükseliyor. Fakat bu sun’î yükseliş, çok küçük miktarlardaki günlük döviz taleplerinin bile karşılanamamasından kaynaklanıyor.
Çözüm var. Dalgalı kuru, dalgalar sükûnet buluncaya kadar terk etmek. Bu 3 ay da olabilir 3 yıl da. Şu anki gidiş gidiş değil.
‘Düşük faiz’ politikasına yanlış diyemeyeceğim. Çünkü yüksek faiz - yüksek döviz-yüksek enflasyon dönemlerini de yaşayanlardanız. Ama tek başına faizi baskılamak hiçbir zaman çözüm olmaz. İnsan kendi menfaatini düşünür. Düşük faizle kredi çeker, gider döviz alıp dövizi zıplatır, yine enflasyon oluşur. Doğrusu döviz ve faizi beraber kontrol altında tutabilmektir.
Dolar geçen sene 1 Ocak 2021’deki değerinde kalsaydı ve asgarî ücrete hiç zam yapılmasaydı, asgarî ücretliler için daha iyi olurdu. Geçen seneden bu yana asgarî ücret % 50 arttı, dolar ise son bir ayda yüzde 50 arttı. Geçen sene 1 Ocakta dolar 7,43 idi şu an itibarıyla 16,89. Yani net asgarî ücret, dolar kadar artsaydı şu anda 6.425 TL olması gerekirdi. Asgarî ücret şu anda ne kadar, 4.253 TL. Buna net fakirleşme denir.
Hani biz kötünün dibi yoktur, daha aşağı gidebiliriz derken, sık sık tünelin ucundaki ışığın göründüğünü söyleyen bir eski ekonomi bakanı vardı, dolardan sana ne dolarla mı maaş alıyorsunuz diyordu. Hani güya 6 TL’den alacak 10-15 TL’den dolarları satacaklar diyordu ya, dedikleri gerçek oldu. Ama en azından eski bakan şunu öğrenmiş oldu: Dünya artık global. Artık satılabilir olan her şeyin bir global değeri var. Piyasalarınızı dünyadan soyutlayamayacağınız için, dövizdeki her değişim ekonominizi etkiler. Meselâ dolar 10 tl’den 15 tl’ye yükseldiğinde, artık buğdayın kilosunu 4 liradan alamazsınız, 6 TL yapmanız gerekir. 4 TL’den almak için ısrar ederseniz, bir ihracatçı gelir 5 tl’den buğdayı toplar 6 tl’ye dışarı satar. Siz de vatandaşınızın ekmek ihtiyacını karşılamak için dışarıdan 6 TL’ye buğday ithal edersiniz.
Keza ithalat da böyledir. 300 binlere aldığınız bir aracı 450 bine almanız gerekir ki bu da bir vatandaşınızın bir araba için 6 sene çalışması gerekirken 9 sene çalışması anlamına gelir. Kısaca; “dolardan sana ne dolarla mı maaş alıyorsunuz?” sözü, TC tarihinde bir ekonomi bakanının söylediği en cahilce sözdür.
Dövizdeki değişimin fiyatını etkilemediği tek ürün ise sanırım fındık. Bunun sebebi ise, fındık üretiminde Türkiye’nin tekel durumunda olması ve bir global piyasanın oluşmaması. Piyasanın Ferrero ve içerideki birkaç ticarî ve siyasî işbirlikçisi tarafından belirleniyor olması.
Eskiden döviz yükseldiğinde herkes ağlar, bir tek fındıkçının yüzü gülerdi. Bu hükümet bunu dahi başaramadı. Son 30 yıldır 3 dolar altına hiç düşmeyen fındık fiyatı bu sene her ne hikmetse 2 dolardan işlem görüyor. Yani koca dünyada şu anda fiyatı düşen tek şey fındık. Bütün girdilerin yukarı fırladığı tarımda fındık fiyatları neredeyse 2 dolara çakılmış durumda. Diğer tarım ve hayvancılık ürünleri için de farklı bir durum olduğunu düşünmüyorum. Çiftçinin malı her zaman elinden yok bahasına alınıyor. Giderek artan maliyetler sebebiyle, giderek daha az yer ekiliyor üretim düşüyor. Bu da daha fazla ithalat ve döviz açığı demek.
Dövizin yükseliş sebebi çok açık ve net. İhracatın ithalatı karşılayamaması sebebiyle verilen cari açık ve yapılan fazladan fuzulî harcamalar sebebiyle millî bütçenin sürekli açık vermesi. Kısacası gelirinden fazla para harcamak.
Kısa vade çözüm sabit kura geçiştir. Ekonomiye biraz nefes aldırır. Fakat gider ve gelirler kontrol altına alınamazsa kısa süre sonra sabit kur rejimi de patlar. Dolar kurunun 12-14 aralığında bir yerde bir süre sabitlenmesi gerektiğini düşünüyorum.