Cumhurbaşkanı Erdoğan Ekim 2022’de 42 madencinin yaşamını yitirdiği Amasra Grizu Patlamasından sonra, on binlerce insanımızı enkazlara kurban verdiğimiz K.Maraş depremleri için de aynı sorumluyu buldu.
“Kader Planı”. Evet bizce de her şey bir kader planı içinde gerçekleşmektedir ama önemli olan bu kader planı içerisinde oynadığımız rolümüzdür. İyi tarafta yer alacaksınız, öncesinde ve sonrasında aklın, vicdanın, dinin emrettiğini yapacaksınız.
Erdoğan en basit şekilde “kader planı” diyerek, bir bakıma “bakın benim elimde bir şey yoktu, eğer beni eleştirir ve suçlarsanız, aslında kaderi suçlamış olursunuz” demek istemektedir. Ama hatalıdır ve bu yaklaşımda vebal vardır.
Normal bir ülkede Devlet Başkanının milletin karşısına çıkıp, “Sorumluluğun büyüğü icra makamı olarak bizdedir” demesi beklenir. Ama biz normal bir ülke değiliz. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da “Nevi Şahsına Münhasır” tuhaf bir ülke burası.
Depremle ilgili uzmanlar zaten her gün maddi doğruları aktarıyorlar. Tabanında 100 metreye kadar kayaya rastlanılmayan toprak ve çamur zeminlere 5-6-7+..+14-15 katlı binalar yapıp, bu binaların betonundan çimentosundan kırpıp çalan, bir de bu binaların kolonlarını kesenlerimiz var bizim. Dünyada en çok taşa binaya para yatıran bir ülkede ilk ölen mühendislik “İnşaat Mühendisliği”. Mezunlarının çoğu işsiz veya inşaat mühendisliği dışında başka işler yapıyorlar. Garip değil mi?
Türkiye’de depremlerin maddi sebeplerini kundaktaki bebeler hariç herkes biliyor. Vatandaşı anlarım çünkü adam hayatı boyunca çalışmış bir ev sahibi olmuş. Burada kabahatin büyüğü AKP hükümetinin. 1999 depreminin realitesini, acılarını yaşadı bu ülke. Toplanan deprem vergileri yerli yerinde harcanmalıydı. Ülkenin kaynakları gerekli gereksiz yatırımlar için kullanılmayıp, kentsel dönüşümler için kullanılsaydı, felaket belki de çok daha dar kapsamda kalabilecekti.
Biz işin biraz da manevi boyutuna da bakalım.
En’am Süresi 57-59 hükmünce Allah’ın (cc) bilgisi dışında bir yaprak bile düşmezken, koca koca depremler Allah’ın (cc) bilgisi ve izni olmadan elbette olmaz. 1999 depreminden önce yaşanan kadere fetva verdiren zulümleri hepimiz biliyoruz, 2023 depreminde kadere fetva verdiren sebepleri de hepimiz düşünmeli ve kendimizi düzeltmeliyiz. Hepimiz, “Ben yapmam gereken neyi yapmadım da bu deprem oldu, muhakkak ki bu depremde benim de bir hissem var” idrakinde olup kendimizi düzeltme yoluna gitmeliyiz.
Demirinden betonundan çalmayıp çok kuvvetli binalar yapsak bile, eğer insan hakkı çiğnendiğinde, zulmü yapanlara kalben taraftar olursak; ahlakımızı edebimizi düzeltmezsek, bu depremler vurur bizi.