Türkiye’de son 3-4 haftadır gerek bir mafya liderinin ifşa ve iddialarıyla ortaya çıkan gerekse Marmara Denizi’nde birdenbire ortaya çıkan bir müsilaj hadisesi yaşanıyor.
Aslında bu Türkiye’de ha patladı ha patlayacak kabilinden son yıllarda oldukça beklenen bir şeydi. Denizler bilhassa Marmara Denizi çok uzun yıllardır Marmara Bölgesi Sanayii’nin ve evsel atıklarının gizli gizli usûl usûl arıtılmaksızın vardığı son durak olarak kullanılıyordu. Atıklar sebebiyle deniz bir yere kadar dayandı sonrasında güç yetiremeyerek bir lâğım gibi patladı ve müsilaja yol açtı. Ülkede ise, bilhassa Başkanlık Sistemi’nin getirdiği denetlenmezlik ile içe akıtılan ve içte biriken atıklar, bir mafya liderinin ifşa ve iddialarıyla aniden yüzeye çıkarak ülkede geniş bir siyasî müsilaja yol açtı.
Mafya yapılanmaları, devlet içinde adamları olma, ortak konularda devletin bir bölümüyle beraber hareket etme, bir kısım devlet görevlileri ile beraber iş tutma yönüyle, çeteler ve terör örgütleri gibi diğer illegal yapılardan ayrılır. Mafyalar kanun yönünden illegal yapılar olsa bile, pratik ve uygulama da devletin bir bölümü tarafından faaliyetlerine izin verilen yapılardır.
Son dönemlerde muhalefet siyasetçilerinin bile miting yapamadığı yerlerde miting yapan, iktidar tarafında olmayan her kesime gözdağı veren hükümet holiganı olan bir mafya lideri nasıl oldu da bir anda iktidarla kanlı bıçaklı oluverdi?
Bununla ilgili olarak mafya liderinin bazıları ifşaat hükmünde olan bazısı iddia düzeyinde kalan beyanları mevcut. Ülkemizde adalet kurumları iktidar kontrolünde olduğu için iddiaların üzerine gidebilecek sağlıklı işleyen bir adalet mekanizması yok.
Mafya Liderinin iddialarının iktidar cenahına darbe vurduğu çok açık. Cinayet iddialarından, malvarlıklarına çökme iddialarına, kokain ticareti iddialarından siyasetin finansmanı iddialarına kadar ortaya atılanlar oldukça vahim. Suçlamalara iktidar cenahının bunlar iftira ve yalandır diyerek verebildiği cevaplarla, müsilajın sadece yüzeyden temizlenmesinin amaçlandığı görülüyor. Aslında şu anda iktidarın en çok ihtiyaç duyduğu şey, müsilajı derinlemesine temizleyebilecek bir adalet mekanizması. Şayet adalet mekanizması sağlıklı işliyor olsaydı iddialar araştırılır, devlet tarafında ihmal, hata, suç, suçlu varsa gereği yapılır, kalan sağlarla yola devam edilirdi. Fakat böyle bir ortam ve imkân bulunmadığından, bu tip her hadise, iktidarın sırtında kambur olarak kalıyor ve giderek daha büyük bir müsilaja yol açıyor.
İktidarın içinde ise; durum içinden çıkılabilecek gibi değil. Herkesin birbirinden çekindiği çok açık. Bir yandan mafya liderinin surlarda açtığı delikler onarılmaya çalışılırken, diğer yandan kimse birbirine arkasını dönmemeye çalışıyor.
Bir İngiliz atasözü şöyle der: People who live in a glass house shouldn’t throw Stones. Yani; Cam bir evde yaşayanlar etrafını taşlamamalıdır. Şimdilik kimse birbirini taşlamıyor. Ama her şey tek bir taşa bakıyor. Çünkü orası Cam Evde Yaşayanlar Mahallesi.