Erzurum'da Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bölümünde bir öğrenciyken, değerli hocam rahmetli Bilge Seyidoğlu’ndan duymuştum "Güneşin altında değişen bir şey yok" cümlesini.
Bu cümle önceleri ne olduysa, yine olacak, önceden ne yapıldıysa, yine yapılacak anlamında her şeyin bir tekrardan ibaret veya tekrara yakın olduğunu anlatan bir cümledir.
İnsan hayatı kısa olduğundan her şeyi kendimiz tecrübe edip hatalarımızdan öğrenmek yerine, tarih bilgisine sahip olarak, o dönem yaşanmış olaylardan ders alarak geleceğimize yön vermemiz gerekir.
Yaşananlara hepimiz şahitlik ediyoruz, tarihin tehlikeli ve süratli bir dönüm noktasında olduğumuz dikkatli gözler tarafından görülüyor. Umarım Rabbimiz bizi insî ve cinnî şeytanlardan korur. Fakat korunmak için veya korunmayı hak etmek için harekete geçmekte, kısır döngüyü/fasit daireyi kırmak lazım.
Önce kendimizi sonra çocuklarımızı, gençliğimizi iyi yetiştirmek gerekli diye düşünüyorum. Maalesef hayallerinin peşinde giderken binlerce, milyonlarca hayalleri yok etmekten çekinmeyen Firavun ve Nemrutların ve onların peşinden gidenlerin yaşadığı çağların birinde yaşıyoruz.
Dünya hayatı ve hırsları gözlerini öylesine bürümüş ki, ağızlarının tadı bozulmasın diye milyonlarca kişinin hayalini kurduğu bir geleceği yok etmekte sıkıntı görmüyorlar. Öylesine bir bencillik ve enaniyet dönemi. Sözde batı (me)deniyetinin bir tek kendi varlığı ve refahını düşündüğünü diğer milletlerin ve kültürlerin dünyaya sadece kendi mutluluklarına hizmet etmeye geldiklerini düşünenler var.
Bu arada kendimiz de yakındığımız ve şikâyet ettiğimiz o Firavun ve Nemrutların küçük birer temsilcisi olmamaya ciddî gayret gösterelim. Meseleyi sadece milletler ve devletler bazında esas almadan küçük ölçekte ele alırsak bazen aile hayatımızda, en çok sevdiğimiz insanlara eşimize, çocuklarımıza, yakınlarımıza bilerek veya bilmeyerek ciddî bir baskı uyguluyoruz. Bu durumdan uzaklaşmak için kendimizi biraz uzaktan başkalarının bakışıyla seyredip neler yaptığımıza dikkat edelim.