"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mesleğe sadâkat yemini (1)

M. Latif SALİHOĞLU
04 Haziran 2014, Çarşamba
Kànun gereği yapılan türlü yeminler var: Milletvekili yemini, cumhurbaşkanı yemini, mahkemede yemin, doktorların hipokrat yemini, vesâire...
Bunların dışında, ayrıca emin olmak, emin kılmak, inandırıcı olmak, şüpheyi-tereddüdü bütünüyle izâle etmek için yapılan/yaptırılan yeminler, kasemler var.
Bütün bu yeminlerin öncelikli gerekçesini şu şekilde sıralamak mümkün:
1) Dâvâya ihanet etmemek;
2) Sadâkattan ayrılmamak;
3) Yalan söylememek;
4) Hizmetini aksatmamak, vazifesini terk, yahut ihmal etmemek için.
* * *
Son Şahitlerin hatıralarından ve daha birçok kaynaktan öğreniyoruz ki, Üstad Bediüzzaman da talebelerine zaman zaman Kur’ân’a el bastırarak onlara “sadâkat yemini” ettirmiştir.
Bilhassa Bayram Yüksel Ağabeyin bizzat kendisinden ve yazılı hatıralarından, ayrıca Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Sungur, Salih Özcan, Ispartalı Vahşi Şaban, Ali İhsan Tola ve Eyüp Ekmekçi gibi muhterem ağabeylerin yazılı-şifahî hatıralarına istinaden biliyoruz ki, Hz. Üstad, birçok talebesine ciddi mânâda ve mükerreren Kur’ân üzerine el bastırıp “Vallahi, billahi, tallahi...” tâbirleri ile başlayan “sadâkat yemini”ni yaptırmıştır. Ayrıca bakınız:
Şahiner; Son Şahitler-III, s. 235
Son Şahitler-IV, s. 344, 371
www.nur.org/risale/makaleler/bayramagabey02.htm
Atasoy, İhsan; Ali İhsan Tola
http://www.yeniasyaforum.com/nurculuk-ve-risale-i-nur/11851-risale-i-nurda-sadakat/?l=2
www.yeniasya.com.tr/haber_detay2.asp?id=73059
* * *
Burada sıraladığımız kaynakların dışında, benzer mahiyetteki daha bir çok bibliyografyada, Üstad Bediüzzaman’ın bu “sadâkat yemini” meselesinde şunları söylediği naklediliyor: “Getirin Kur'ânı! Benim mesleğimden ayrılmayacağınıza, geri dönmeyeceğinize yemin edin!"
(1935 Eskişehir Hapsinde/Mahkemesinde tarikate girerek sadâkatini bozduğu ve Hz. Üstad’ı azap içinde bıraktığı için, bir daha daireye kabul edilmeyen bîçare “Bir buçuk” kişinin vaziyetini tahattur edelim.)
* * *
 “Benim mesleğim Sahabe mesleğinin cilvesidir. Bu meslekte aç kalmak var, hapislik var, sıkıntı var... Eğer Abdülkadir Geylânî gelse, ‘Said, mesleğini bırak benim mesleğe gel; bir günde bir milyon müridin olacak’ dese, ben diyeceğim: ‘Ya Üstad! Bu dersimi, bu mesleğimi Üstad-ı Hakikimden aldım. Bu mesleğimden geri dönmem.” Kur’an’ı getirin! Siz de benim meslek ve meşrebimde gideceğinize, bundan ayrılmayacağınıza yemin edin!”
(Eyüp Ekmekçi diyor: Üstad, Ağabeylere Kur'âna el bastırarak sabaha kadar, belki on def'adan fazla yemin ettiriyor. Onlar da yemin ediyor. www.nur.org/tr)
Bu yemin ettirme meselesini, halen hayatta olan M. Fırıncı, M. Kutlular, S. Aksakal Ağabeylerden de—naklen—bizzat duyduk, dinledik.
* * *
Evet, Üstad Hazretleri—birçok şahidin naklettiğine göre—talebelerine ciddî ciddî sadâkat yemini ettiriyor.
Zaman zaman da, diğer ağabeylerin bulunduğu bir ortamda “Keçeli” diye başlayarak, lâtife yollu “Beni âlet edersiniz diye hepinizden korkuyorum. Ama, bu taş kafalı Zübeyir, bu beni âlet etmez” diyerek, câlib-i dikkat sözler sarf ediyor.
www.yeniasyaforum.com
http://risaletalimhaber.com
Çokça yemin ettirmenin, bu dehşetli zamanda sadâkati muhafaza etmenin ehemmiyetinden ve bunun bozulması, kırılması tehlikesinden kaynaklandığını pekâla düşünebiliriz.
* * *
Iparta’da Bayram Yüksel Ağabeyin bulunduğu meşhûr Medrese-i Nuriye’deki hatıra eşyalar arasında “kulunç sopaları” var.
Bunlarla ilgili hatıraları bizlere naklederlerken (1995), Üstad’ın bazan bu çubuklarla yanındaki talebelerin sırtına, kafasına hafiften vurarak, yahut dürterek şöyle takılırmış: “Keçeli, beni âlet edersiniz, yemininizi bozarsınız, bana ihanet edersiniz diye korkuyorum. Ama, bu câmid, bu taş kafalı Zübeyir hariç.”

Onu kâinata değişmem


Şimdi de,  Zübeyir Gündüzalp’ın bu kabil üstün meziyetlerine dair diğer bazı bilgileri aktarmaya çalışalım. Isparta Kahramanlarından Vahşi Şaban anlatıyor:
“Bir gün sadece Zübeyir Ağabey ve Üstad vardı. Üstad bana sordu: ‘Kardeşim, sen Zübeyir’i iyi bilir misin?’ Ben de ‘Biliyorum Üstadım’ dedim.
“Üstad değneği aldı, Zübeyir Abiye vuruyor: ‘Bu taş. Bak, kaya. Hiç de konuşmaz. Câmid bu. Kardaşım Şaban! Bu öyle ahmak ki, 30 lirayı bıraktı, 30 kuruşa burada çalışıyor.’
“Zübeyir Abi de hiç ciddiyetini bozmadan kuzu gibi öyle duruyor. Hiçbirşey anlamadım durumdan. “Neyse... Aradan epey bir zaman geçti. Yine bir gün gittim kapıyı açtım. Üstad yine sordu: ‘Sen benim Zübeyir’imi tanır mısın?’ Tanırım Üstadım dedim. Üstad, bu kez ‘Ben Zübeyir’imi kâinata değişmem’ dedi.
“Gerçekten, Zübeyir Abideki feraset, sadâkat ve bağlılığı hiçbir ağabeyde görmedim. Cenâb-ı Hak, bütün güzel meziyetlerin toplamıştı onda.”
* * *
Hâlen hayatta olan birkaç şahitten bizzat dinledim. Zübeyir Abi, M. Kutlular, S. Aksakal gibi yanında olanlara şunu söylemiş: “Kardeşlerim! Bir gün farkında olmadan hizmete zarar verecek olursam, vasiyetim olsun, bana bir iğne vurun hayatıma son verin gönderin. Size hakkımı helâl ediyorum.”
* * *
Muhterem İhsan Atasoy, Nur’un Büyük Kumandanı isimli kitabın 162. sayfasında şunu naklediyor: “Mehmet Çalışkan Ağabey ‘Üstad bütün gazeteleri aldırtırdı. ...Yalnız, Zübeyir Ağabeyin dışındakilere okutmazdı. Derdi ki: ‘Siz tesir altında kalırsınız. Bu taş kafalı Zübeyir var ya, bu tesir altında kalmaz.’ Onun için, ona okuttururdu.’’
* * *
Şu helâket ve felâket asrında rey sahibi olan Bediüzzaman Hazretlerinin ayrıca muhtelif sahalarda ciddî vazifeleri var. Şuâlar’da ifade edilği üzere “Siyaset âlemi, diyanet âlemi, saltanat âlemi, cihad âlemi” gibi çok dâirelerde icraatları olmuş. (Age, s. 509)
Bu sahalardan herhangi birine bilmeyerek de olsa ihanet etme riski, yahut sadakatsizlik gösterme ihtimali var.
Keza, bir sahadaki sadakatsizlik, meslek ve meşrebinin, yahut hizmet sahalarının tamamına sadakatsizlik göstermek anlamına gelmez.
Önemli bir başka nokta: İhanet ayrı, hıyânet ayrıdır. Biri, bilerek/bilmeyerek sadâkatin kırılması; diğeri ise, bilerek arkadan vurma mânâsını taşır.

(Devamı var)

Okunma Sayısı: 7923
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Reis68

    16.10.2015 15:07:19

    Çok güzel bir yazı ... Allah razı olsun. Rabbim ağabeylerimize nur dairesinde sadakat ihsan eylesin.

  • ali yeşilkaya

    4.6.2014 13:50:00

    salisen:nur talebeleri arasında 35 senedir yaşanan bütün ayrılıkların temelinde siyasi-içtimai hadiseler yatıyor.üstada talebelik ve hizmet etme şerefine nail olmuş abilerimizden beklentimiz tahiri abi gibi davranmalarıdır. son otuzbeş senede kendileri her hadisede yanlış basarken;zamanın kaydını izhar etmesiyle doğru hareket ettiği ispat olunan gazetemizle artık istişare etmeleri büyüklüklerinin şanındandır. tahiri abi de yaşça ve hizmetçe zübeyir abiden çok ileriydi ve eskiydi.ama o,tevazu içerisinde hizmetin hatırını muhafaza etmeyi esas tutmuştu.
    rabian:sosyal hayatı her nevi istibdaddan muhafaza etmek vazifeleri olan nurcuların,din adına yapılan bir istibdaddan memnun olması ve ’bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ der gibi hareket etmesi risale-i nurların içtimai ve siyasi hayattaki vazifelerinin önündeki en büyük engeldir.artık siyasi islamcı olmuş diğer gruplardaki kardeşlerimizin vazife-i ilahiyeye karışmamak düsturunu hatırlamalarını istiyor ve dua ediyoruz.

  • ali yeşilkaya

    4.6.2014 13:39:00

    evvelen:ben de sayın fıratın yazdıklarına katılıyorum.ihanet vb. kelimeler ağır kaçtığı gibi daire içerisinde muvazzaf olduğumuz muhabbeti zedeleyici oluyor.bizler,değil nur-ahiret kardeşlerimizi,bütün ehl-i imanı kucaklayan ve kırmamayı düstur edinen bir dille hareket etmeyi üstadımızdan ders almışız.
    saniyen:üstadın gazeteleri sadece zübeyir abiye okutmasına bir ek olması babından tahiri abinin hatt-ı hareketi çok ehemmiyetli.
    siyasi ve içtimai meseleler sorulduğunda tahiri abi kendisini geri çekerek zübeyir abiyi gösterirmiş.’o meseleleri ona sorun.üstadın o tarzdaki konularda sır katibi odur’ mealinde konuşurmuş.

  • Seyda AKÇAY

    4.6.2014 12:21:00

    bu ahirzamanda size bu hakikatleri tekrardan dile getirdiğiniz için çok vuranlar karşı çıkanlar hakaret edeler olacaktır fakat siz doğru bildiğinizden her zaman ki gibi şaşmamışsınız ve inanıyoruz ki şaşmayacaksınızda allah kaleminize zeval vermesin allah razı olsun

  • Mehmet FIRAT

    4.6.2014 11:17:00

    Latif Bey yazarın içeriğine katılıyorum, yalnız son kısımda vurgulama ihtiyacı duyduğunuz ’’ihanet, hıyanet’’ sözü bana ağır bir ifade olarak geliyor. Ben o sözlerden ziyade ’’aldanma’’ ifadesini hatırlıyorum ki bence duruma daha uygun geliyor. Bahsettiğiniz anlamda ’ihanet’’ sözü (sadakatin kırılması) kabul edilse bile, hürmetsizliği çağrıştırdığı için kullanımı ve kabulu zor bir ifade. Zaten sosyal medyada bu konu ile bir konuşmanızdan dolayı ağır ifadeler var. Yazınız bu açıdan da faydalı olmuştur. Tekraren içeriğe katılıyorum, ama bazı ifadeleri kabul etmek/ veya kabullenmek zor oluyor. Selamlarımla.

  • Garib Doğu

    4.6.2014 09:42:00

    Bu yazılanlara bakıyorum,birde bugün kü manzaraya...O kadar farklar var ki ne yazacağımı şaşırıyorum.Davaya ihanet etmemek;Sadakattan ayrılmamak;Yalan söylememek;hizmetini aksatmamak,vazifesini terk veya ihmal etmemek.Meslek ve meşrebe bağlı kalmak,bundan hiç taviz vermemek...Bunları okuyunca içime bir hüzün çöktü.Vücudumun bütün zerreleri ağlar hale geldi.İçimdeki sessiz bir çığlık dergahı ilahiyeye yükseldi;hazin,hazin yalvarıp yakardı;ya Rab bu içine düşülen derin kuyudan, gaflet uykusundan,meslek ve meşreb sapmalarından bizleri kurtar diye içim yanarak feryad eyledi.Sadakat yeminine ne kadar sadık kalındı.Ne kadar sadık kalanlar var?Meslek ve meşreb konusunu çok ciddi bir şekilde gözden geçirmemiz gerekir diye düşünüyorum.Çünkü Üstadımız bu mesleği, Üstadı Hakikiden aldım diyor.Artık bu meslekten inhirafın ne kadar büyük bir kabahat olduğu açıkça görülüyor değil mi?Allah-u âlem belkide başımıza gelen bu sıkıntıların,belaların,keşmekeşliklerin bir sebebi de bu olsa gerek...

  • Mustafa Yaprak

    4.6.2014 01:29:00

    Risale-i Nur mesleğimize ve zübeyiri çizgiye sadakat konusunda,duygu ve düşüncelerimize tercüman oldunuz. Anlayabilen insan için, bu sözler pırlanta kıymetindedir. Evet, konuşan yalnız hakikattir.Sadakat,metanet sebat ve ihlas hayatımızın yegane prensibi olmalıdır.Yeni Asya sadakatle çıktığı günden beri,yerinden hiç ayrılmayarak Zübeyir ağabeye sadakatini de göstererek, bir anlamda Hazret-i Üstada da.sadakatini göstermiştir.Yeni Asya limanlarda bulunan (baba)lar gibi...duruşumuzu en güzel şekilde ifade etmektedir.Gemiler gider dolaşır ve gelir,babaya yine bağlanır. Baba : Gemi limana bağlandığı zaman yada yedeklendiği zaman halat(ların) bağlandığı sağlam direk yada sistem.
    Harika bir yazı olmuş.tebrikler Latif abim.SELAM VE DUA İLE…

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı