Yarım asırlık ömrünü tamamlayan Yeni Asya gazetesinin ilk nüshası 21 Şubat 1970’te yayınlandı.
Bir tevafuk eseri olarak, Avrupa’yı Asya’ya ilk kez bağlayacak olan Boğaziçi Köprüsünün temeli de o gün atılmıştı. Nitekim, kupürde de görüldüğü gibi, Yeni Asya’nın ilk manşet haberi bu konuyla ilgiliydi.
* * *
1977 Yıllığı’nda da ifade edildiği üzere, “Yeni Asya bir siyasî buhran içinde doğdu.”
Bu siyasî buhranın ne demek olduğunu biraz daha yakından anlayabilmek için, o dönemde “siyaset ve neşriyat” yönü itibariyle ortaya çıkan ve kitleleri etkilemeye başlayan hadiseleri ve gelişmeleri şöyle kısaca hatırlamaya çalışalım.
* * *
Darbeciler tarafından kapatılan Demokrat Partinin devamı mahiyetinde kurulan Adalet Partisi, 1965 ve 1969 seçimlerinde tek başına iktidara geldi.
69 genel seçimleri öncesinde bu siyasî hareketten ayrılan Necmettin Erbakan ve siyaset arkadaşları, muhtelif merkezlerden “Bağımız aday” olarak seçilip Meclis’e girdiler.
İlk etapta “Bağımsızlar Hareketi” şeklinde isim yapan bu siyasî yapı, 26 Ocak 1970’te kurulan Millî Nizam Partisi bünyesinde bir araya geldiler.
Bu siyasî parti, doğrudan doğruya Adalet Partisini hedef aldı; yani, AP’yi bölmeye ve onu iktidardan düşürmeye yönelik olarak faaliyetlerine devam etti.
Millî Nizam’ın isim babası Eşref Edib Beydir. Partinin “Kuruluş Beyannâmesi”ni ise, Necip Fazıl kaleme aldı ve bilahare B. Doğu mecmuasında neşretti.
Partinin 18 kişilik kurucular listesinde “Nurcu” kimliğiyle dikkat çeken iki önemli isim vardı: Ahmet Tevfik Paksu ve Hüsameddin Akmumcu.
Partinin çekirdek kadrosu içinde, Nurculara yakın duran başka isimler de vardı. Bunların marifeti ve teşvikleriyle “Risâle-i Nur dersleri”nin müdavimi olan kimseler MNP’ye üye olarak kaydediliyordu. Bu üye kayıtları, hatta ders arasında bile yapılıyordu. Öyle ki, Süleymaniye’deki meşhûr Kirazlı Mescid Sokağında bulunan derhaneye parti rozetini bile takıp gidenler oluyordu. (Bilâhare, bazı tedbirler alınarak bu halin önüne geçilmeye çalışıldı.)
* * *
Dini siyasete alet etme eğilimindeki MNP’nin vermiş olduğu manevi zarar, Süleymaniye’deki veya İstanbul’daki dershaneler ile sınırlı değildi. Ülkenin her tarafında benzer sıkıntılar başgösterdi. Zihnî ve fikrî kargaşa başını aldı yürüdü... Bu durum karşısında tedbir alma cihetine giden Zübeyir Gündüzalp ve beraberindeki Nur Talebeleri, 2-3 senedir haftalık olarak neşredilen İTTİHAD gazetesini günlük hale getirmek istediler. Ne var ki, o tarihte maddî gücü ve hisselerin yüzde 51’ini elinde tutan Salih Özcan buna razı olmadı. Bunun üzerine, yeniden istişareler yapıldı ve sonunda yeni bir “günlük siyasî gazete”nin çıkarılmasına karar verildi.
İşte, Yeni Asya, o kış-kıyamette ve bir dizi yokluklar içinde yapılan bu istişarî kararın sonucu olarak 21 Şubat 1970’te yayın hayatına başlamış oldu.
* * *
Meselenin “illiyet bağı”na dikkat ettiğimizde görüyoruz ki, Millî Nizam Partisinin siyaset sahasında aktif rol almasıyla birlikte, “Demokratlara istinad noktası” olan Nur Talebeleri de hemen harekete geçerek inisiyatif kullanmışlar ve bir “günlük siyasî gazeteyi” yayın hayatına kazandırmışlar. Özetle: 1970’in Ocak ayında MNP’nin kurulmasının üzerinden daha 30 günlük bir süre bile geçmeden Yeni Asya’yı kurma ihtiyacı duyulmuş.
Gariptir, Yeni Asya’nın yayın hayatına başlamasının üzerinden iki aylık bir süre geçtikten sonra, yine MNP’ye yakın duran bir gazete daha çıkarıldı: Hakikat... Enver Ören tarafından 22 Nisan 1970 tarihinde kurulan bu gazete, 29 Mart 1972 tarihinden itibaren Türkiye ismini aldı
Bu arada, aynı siyasî hareketin en ateşli savunucu olacak olan Millî Gazete, 12 Ocak 1973’te Hasan Aksay tarafından çıkarılmaya başlandı.
(Devamı var)
@salihoglulatif: Hayat-ı içtimâiye medresesinde ders ve tâlim gören Kurân şâkirdlerinin hâlisane-sâdıkane hizmetine en çok zarar verenlerin başında, daima sûret-i haktan görünebilen fenâ zekiler gelir. Bunlar, sezdirmeden-çaktırmadan her türlü saptırmayı tedrîcen yapabiliyor veya yaptırabiliyorlar.
Buna mukabil alınması gereken en tesirli tedbir ve çare, müteyakkız olmak, her söyleneni mihenge vurmak, tahkik etmek ve en mühimmi meşveret ve şurâ sistemini en âlâ bir şekilde çalıştırmaya gayret göstermek.