"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur ve Gül Fabrikası: İkiz göz gibiler; bir görürler

M. Latif SALİHOĞLU
06 Eylül 2024, Cuma
Risâle-i Nur’un ilk telif ve intişar ettiği Isparta’da iki mânevî fabrika tesis olundu: Nur ve Gül fabrikaları.

Nur fabrikasının hademe ve sahipleri, İslâmköylü Hafız Ali’nin (1898-1944) şahsında temsil edilirken, Gül fabrikası ise, Isparta Senirceli Hüsrev Altın-başak’ın (1899-1977) sahipliliğinde zikrediliyor.

Hüsrev Efendi, Nurları yazmakta ve bilhassa hat sanatında efsanevî bir kabiliyete sahiptir. Hat sanatında nisbeten geride olan Hafız Ali ise, Nur dâvâsına sadâkatte, gayrette ve rûhunu fedâ etmede birinci sırada gelen kahraman bir bayraktardır. 

Bir sabah dersinde okunan ilgili bahis, bize apayrı bir feyiz ile nazarımıza yeni ufuklar açtırdı. Kastamonu Lâhikası’nda geçen o bahsin iki cümlesi şöyledir: “Nur ve Gül fabrikalarının hademe ve sahipleri, insanın başında iki göz gibidir; zahiren ikidir, fakat bir görürler. … Lillahilhamd, bu iki cereyan-ı nuranî kemâl-i ittihatdadırlar.” (Age, 22)

*

Teşbih, temsil, benzetme ne kadar da yerinde, değil mi? Hakikaten, insanın başındaki iki göz ayrı ayrı olmasına rağmen, bu ayrılıkta bir gayrılık yoktur. İki göz, hiç hilâsız şekilde birlikte bakıyorlar ve bir görüyorlar.

İşte, bu hakikatten çıkarılan hikmetli ders şudur ki: Aynı vücudun âzâları gibi olan hakiki, sâdık Nur talebeleri de birlik ve beraberlik içindedirler. Birbiriyle hem ittifak ediyorlar, hem de imtizaç edip bir güzel kaynaşıyorlar.

Kezâ, bir fabrikanın çarkları gibi, birbiriyle rekâbet etmiyorlar; belki, tam bir uyum ve kemâl-i âhenk ile çalışıp bereketli mahsüllerin istihsâline çalışıyorlar.

Aynı zamanda, birer temenni ve duâ hükmüne geçen birlik-beraberlik hâline dair Nur’daki bu ve benzeri bahislerin bolca zikredilmesinin sebebi şu olsa gerektir: Tâ ki, öyle olmayanlar da öyle olsunlar ve birbiriyle rekabete, çekişmeye girmesinler. Herkes kendi kabiliyet ve maharetiyle mesajisine kuvvet vererek, müşterek hizmette koştursunlar.

*

Nur dairesi için çalışan hademe ve sahipler, aynı zamanda muhabbet fedâileridirler. Husûmete vakitleri yoktur. Birbirleriyle muhabbetdarane ve uhuvvetkârâne bir irtibat, münasebet ve hizmet etme gayreti içindedirler.

Böylesine uyumlu, âhenkli bir çalışmanın içine girmeyenler, genel havayı bozmakla birlikte, aslında en büyük zararı kendilerine vermiş olurlar. Bir nevî umumun hakkına-hukukuna hürmetsizlik etmiş sayı-lırlar. Bundan dolayı da, ileride vicdan azabı çekmeleri kaçınılmaz olur.

İşte, böylesi bir azaba düçâr olmamak için, Hz. Bediüzzaman, pek mühim bir “uhuvvet düsturu”nu talebelerine hatırlatma gereğini duyuyor. Barla Lâhikası isimli eserinde yer alan o düstûr şu şekilde ifade ediliyor: “Uhuvvet için bir düsturu beyan edeceğim ki, o düsturu cidden nazara almalısınız: Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit, mânevî hayat da gider.” (Age, 87)

Bu düstûr, umum Nur talebelerine mâtuf ciddi bir uyarı mahiyetindedir. Üstad, bir bedenin azaları gibi olması gereken o talebeleri kaynaştırarak bütünleştiren ruh ve şuur zayıfladığı, yahut zedelendiği vakit, aralarındaki mânevî hayatın da gideceğini tesirli bir sûrette hatırlatmış oluyor.

Ne mutlu, o nûrânî düstûrlara riayet etmede hissesi ziyade olanlara.

Okunma Sayısı: 1324
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin Şahin

    7.9.2024 00:21:47

    Tebrikler..Teşekkürler.. Günümüzde ve özellikle son zamanlarda ne kadar çok ihtiyacımız olan bir konu ve ne kadar da güzel izah edilmiş.. Allah razı olsun.. Rabbimiz cümlemizi hem anlamaya, hem de özellikle yaşamaya muvaffak eylesin... Âmiiiiiinnn elfü elfi âmiiiiiiiiin .....

  • Ayhan Aydın

    6.9.2024 15:41:18

    Allah İstikametten ayırmasın, tebrikler.

  • Abdullah tunç

    6.9.2024 14:07:06

    "İttihad,Cehl ile olmaz. İttihad, imtizâc-ı efkârdır. İmtizâc-ı efkâr mârifetin şua-i elektiriyle olur." İttihad'ın formulu bu.Esası ,zembereği bu.Bir kere ce halet olmayacak.İkincisi fikirlerin imtizâc-ı,yani kay maşması, birleşmesi ola cak.Detayde farklı fikir ve düşünceler olur ama esas ta asla olmaz.Olsa orada bir inhiraf, bir sapma var demektir.Bir de marifetin şua-i elektiriği, yani mari fet nuru olacak.Eğer akıl ve kalb nuraniyet kazan mamışşa , imtizâc-ı efkâr olmaz.Çünkü bu iki cihaz, aza, karanlıkta demektir. Onnun için kuru kuruya, hevesi ittihad olmaz.For mulunu, özünü Üstad'ımız ortaya koymuştur.İttihad bu tarzda olur.Başka türlü olamaz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı