"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Nur şakirtleri kâğıdı bitirdiler”

M. Latif SALİHOĞLU
18 Eylül 2024, Çarşamba
Cahilliği ortadan kaldırmak için, okuma-yazmayı yaygınlaştırmaya çalışmak, devletin ve hükûmetlerin en mühim vazifelerinden biridir. Medenî dünyadaki genel teamül de bu yöndedir.

Devlet, dünyanın hemen her yerinde vatandaşını okumaya, ilim sahibi olmaya teşvik ediyor. Bu sayede, toplumdaki “toplam kalite”yi yükseltmeye çalışıyor.

Ne var ki, 1930-40’lar Türkiye’sinde durum tam tersine olmuş. Bilhassa Said Nursî’ye ve Nur Risâlelerini okumaya, yazmaya çalışan vatandaşlara karşı, dönemin hükümetleri adeta cephe açmış durumda. Öyle ki, birçok yerde kâğıt ve mürekkep gibi bilginin temel unsurlarına yasak konulmuş. Yasak-lamanın mümkün olmadığı yerlerde ise, mânevî baskı yapıl-mış, günümüz tabiriyle mobbing uygulanmış.

Bu baskıcı durum karşısında, Nur Talebeleri yine pes etmemiş, risâle yazmak ve çoğalt-mak için ellerine geçen paralarla kahramanca kâğıt-mürekkep almaya devam etmişler. O kahramanlardan biri de Isparta İslâmköylü Hafız Ali’dir. 

(NOT: Bir zehirlenme vakasında komaya giren Hz. Bediüzzaman’ın yerinde vefat eden Hafız Ali, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in hem dayı tarafı, hem eşi Nazmiye Hanımın akrabası, hem de onun Kurân hocasıdır.)

O tarihlerde, bir taraftan “Halk cahil kalmasın, okusun” diye caka satan devletlûler, bir taraftan da Hafız Ali gibi sırf iman-Kurân ilmiyle meşgul olan itibarlı zâtların aleyhinde kara propagandalar yaptırmayı adeta vazife edinmişler.

İşte, bu acı gerçeğe işareten, Üstad Bediüzzaman, bir lâhika mektubunda şunu ifade ediyor: “Hafız Ali’nin tahkikatına gelenlerin, ‘Mağazalarda kâğıt kalmadı. Risâle-i Nur şakirtleri kâğıdı bitirdiler’ demeleri, ...Risale-i Nur şakirtlerini müftehirane teşci ve       teşvik eden bir hadisedir.” 

(Kastamonu Lâhikası: 105)

Bu meselede cân alıcı bir soru şudur: Risâle-i Nur şakirtleri kâğıdı ne için kullanıyor?

Aşağıdaki paragrafı okuyunca, mesele aslında tamamıyla açıklığa kavuşuyor. O zamana bugünden bakınca, belki şunu demek gerekiyor: Hz. Bediüzzaman ve talebeleri, kâğıdı öyle ulvî-kudsî bir hizmet için kullanıyorlar ki, Diyanet Dairesi, onlara bütün imkânlarıyla yardımcı olması gerekiyor.

İşte, o günlerde âcilen ihtiyaç duyulan “on beş tabaka kâğıt” ile ilgili meselenin izahına dair bilgi notu: “Hazret-i Zât-ı Ahmediye (Aleyhisselâm) nasıl bir şecere-i tûbâ olduğunu ve asfiya ve evliya ve sıddıkîn, o şecere-i nuraniyenin meyve-leri ve mesâlik ve turûk onun dalları olduğunu gösterir bir silsile-i azîme, eskiden kalma ve eskimiş bir silsilenâme yanımda var. Onu güzelce tebyiz etmek (temize çekmek) için hattı güzel, cetvelde mehareti bulunan zatları istiyorum. Şimdilik Hüsrev İle Tenekeci Mehmed Efendi, Bekir Ağada bulunan ölçüyle on beş tabaka kâğıtla beraber, Hâfız Ali’nin haber gönderdiği vakit gelsinler. (BSN; Barla Lahikası: 167)

Demek ki, söz konusu kâğıt ihtiyacı, Hz. Peygamberin (asm) şeceresi ve silsilesi, yani “soy ağacı”nın çizelge şekilde kayda geçirilmesi için imiş...

Konuya dair bir başka suâl, hâsıl olan kâğıt ihtiyacı için kim veya kimler yardımcı oluyor?

Yazının finali bu suâlin cevabı olsun. Emirdağ Lâhikasında, bu noktaya dair şu ifadeleri okuyoruz: “İki defa Nurun hizmeti için buraya kadar gelen kıymetli hemşiremiz Zehra’nın, Medresetü’z-Zehranın kağıt masrafına iki yüz lira vermesi, hanımlar kısmında da Hüsrevler, Feyziler, Ahmedler bulunduğunu gösteriyor.” (Age: 196)

Okunma Sayısı: 1049
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Emin

    18.9.2024 14:47:17

    Şu fıkra-i Gavsiyede bir îma var. Buradaki "Said" lafzında, meşhur kasidesindeki  تَعٖيشُ سَعٖيدًا (1) kelimesine hafî bir işaret olduğu gibi;  ذُو الْهَلَاكِ هُوَ الشَّقِىُّ الْمُبَعَّدُ (2) fıkrasıyla kendisinden sonra vuku'bulan ve ulûm-u İslâmiyeyi mahvetmek niyetiyle kütübhaneleri Dicle ve Fırat nehrine atan Hülâgu felâketini haber vermekle beraber; Hülâgu gibi ulûm-u İslâmiyeye perde çeken şakîleri dahi, mezkûr âyete istinaden haber veriyor. (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 159) 1- Geçiminde mesud olacaksın. 2- Helâk olanlar ise, Allah'ın hayırdan uzaklaştırdığı azaba atılacak olan bedbaht (şâki) kimselerdir.

  • Ayhan Aydın

    18.9.2024 11:50:55

    Okumayan toplum, hala demokrasi istemi geri planda.... Binler tebrik.

  • Oğuz Yiğiter

    18.9.2024 09:30:02

    Adeta intikam alır gibi demokratların kurduğu kâğıt fabrikalarını kapatıp, moğol çapulcuları gibi anadoluyu bir uçtan bir uca neyi var neyi yok yabancılara satan, hatta vatandaşlığı bile satan, altmış senedir iktidar hıtsıyla yanıp tuutuşan, iktidara geldiklerinde "nurcuları maden ocaklarına süreceğiz" diyen demokrat ve nurcu düşmanı,militanişt görgüsüz ve açgözlü aşağılık komplekslerini bir türlü aşamamış bir siyasal islam zihniyetinin 30'ların bugünki versiyonu olduğunu da nazardan kaçırmamak lâzım....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı