Bir önceki yazıda “Hürriyet kahramanı” olarak bilinen Namık Kemâl ile Üstad Bediüzzaman’ın benzer taraflarına ağırlık vermiştik.
Bu bölümde ise, vefat yıldönümünde bir kez daha rahmet andığımız “Meşhûr Kemâl”in tavizsiz fikriyatından ve tarih önünde destanlaşan bazı eserlerinden söz edelim.
★
1840 Tekirdağ doğumlu olan Namık Kemâl, vefat ettiğinde henüz 48 yaşındaydı. Ama, o, bu kısacık ömrüne pek büyük hizmetler sığdırmış hem bir fikir öncüsü, hem de hürriyet-meşrutiyet sahasında bayraktar olmuş bir şahsiyettir.
Evet, Namık Kemâl, hakikaten hürriyete aşk derecesinde bağlı, meşrûtiyete meftun, istibdat ve mutlakıyete ise bütün benliğiyle muhalif olmanın yanı sıra, kuvvetli bir iman sahibi, aynı zamanda vatanperver olup inandığı dâvâ uğruna hayatı hakir gören ender şahsiyetlerden biridir.
Nitekim, taviz vermediği dâvası uğruna kısacık ömrünün yarıdan fazlasını hapis, sürgün ve zindanlarda geçirmiştir.
Buna rağmen, o yine de boş durmamış, en zor şartlara rağmen velûd kalemiyle tarih ve edebiyat sahasında şâheserler vücuda getirmeye muvaffak olmuştur.
★
Namık Kemâl, daha çok İslâm’a, İslâmî şahsiyetlere ve Osmanlı’ya karşı menfi fikirler öne süren Avrupalı yazarlara karşı, İslam’ı ve Osmanlı’yı müdafaa gayesi ile kaleme aldığı “Evrak-ı Perişan” isimli eserinde üç büyük kahramanın hayat hikâyesini anlatır. Bunlar sırasıyla şöyledir: Selâhaddin-i Eyyubî, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim.
Bunların içinde Selâhaddin-i Eyyubî isimli biyografik eseri okuduğumda, gerek anlatım tarzı, gerekse o “Kudüs Fatihi”ni olduğu gibi tanıtma noktasındaki kabiliyet ve hassasiyete cidden hayran kaldım. Hakikaten, öyle harikulâde bir üslûp ve ifade kudreti ile anlatılıyor ki, takdir etmemek elde değil.
Namık Kemâl’in bir de “Celâleddin Harzemşah” isimli bir eseri var.
İslâm kahramanlarını tanıtmada büyük
emek ve gayret sarf eden Namık Kemâl’in bu eseri 15 perdelik tarihî bir tiyatro eseri gibi görünüyor. Ne var ki, ağır bir üslupla kaleme alınan bu eser, müellifinin ifadesine göre oynanmaktan ziyade okunmak için kaleme alınmıştır.
★
Namık Kemâl’in diğer eserlerini araştırdığımızda, edebiyat sahasında dikkat çeken iki adet roman ile karşılaşıyoruz: Cezmi ve İntibah.
Oyun tarzındaki eserlerin başında ise “Vatan Yahut Silistre” geliyor. Onu Gülnihâl, Âkif Bey, Zavallı Çocuk ve Kara Belâ isimli eserler takip ediyor.
“Evrâk-ı Perîşan Serisi” dışındaki diğer tarihî eserleri şunlardır: Bârika-i Zafer, Devr-i İstîlâ, Silistre Muhâsarası, Kanije Muhâsarası, Osmanlı Tarihi Medhali.
★
Son olarak, Namık Kemâl’in meşhur olmuş iki eserinden daha söz edelim. Bunlardan biri, ilk olarak Mısır’da basılan “Rüyâ” isimli uzunca bir makaledir. Kırk sayfa civarında bir broşür halinde neşredilen bu makalede, baştan sona “Hürriyet” hakikati anlatılıyor. Hem öyle bir anlatım tarzı ki, okuduğunuzda harikulâde bir destan ile karşı karşıya olduğunuzu fark ediyorsunuz.
Bu makalenin birkaç cümlesi şöyledir: “Ey gaflet uykusuna dalanlar! Sâni’-i kudret, âsâr-ı rahmetini temâşâ için nazar vermiş. Siz o maşrık-ı hakikati setr ediyorsunuz da, hayalinizle veya kulağınızla görmeye çalışıyorsunuz. Gözünüz açık iken uyuyorsunuz; kapandıkça, âdeta meyyit (ölü) haline geliyorsunuz… Uyuyun, uyuyun! Gaflet-i hayatı hâb-ı memâta tebdîl için bundan kolay tarîk yoktur.”
İkinci bir eseri ise, yine destansı bir şiir olan “Hürriyet Kasidesi”dir. O şiirin iki beyti ile nihayet verelim:
Hakîr olduysa millet, şânına noksân gelir sanma
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr û kıymetten
Ne mümkün zulm ile bid’âd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır, muktedirsen âdemiyetten