Her hukuk devleti evvela kanun devletidir. Zira kanun hâkimiyeti hukuk devletinin ön şartıdır.
Ama her kanun devleti hukuk devleti değildir. Zira kanunlar hukuka uygun değilse ve hukuku çiğnemek isteyenlerce kötüye kullanılabiliyorsa zulüm kanun kılıfı altında yapılır. O devlet bir kanun devletidir, ama hukuk hak getire…
Türkiye’de devlet, yeni muktedirlerce, neredeyse on beş seneden bu yana hukuk devletinden hukuksuz kanun devletine geriletilen ve adeta ayağı kaydırılıp küme düşürülen bir devlet.
Bu “kayyımla kaydırma” işi 17-25 Aralık sürecinde başladı ve 15 Temmuzla birlikte gelen 20 Temmuz KHK darbesi ile ayyuka çıktı.
O kadar ki koalisyon ortakları bir taraftan yumuşama ve barış derken öbür yandan şakır şakır kayyım kıyımı yapıyor.
Bu çelişki bazılarınca “ortaklar arası çelmece kaydırmaca mücadelesi” olarak, kimilerince de “iyi polis - kötü polis oyunu” olarak görülüyor.
Soyadı bile “Türk” olan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün kayyım kıyımından nasiplenmesi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi dahi kızdırdı ya da üzdürdü!
***
Herhalde ondan aldığı cesaretle MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız bir açılım yaptı:
“Yine her seçimden sonra adaylık konusunda 'Bu aday olmalıydı, olmamalıydı', 'Niçin aday yapıldı' tutuklamalar ya da son uygulamalarla kayyım atamalarının önüne geçmek için biz Seçim Kanunu'nu, Siyasî Partiler Kanunu'nu yeniden ele alıp soğukkanlılıkla, suçsuzluk karinesini unutmadan bu işi tartışmak zorundayız. Onun için de bu kanunlara ihtiyaç vardır.”
Bunun üzerine, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Yıldız’ın bu konuşmayla “Bir kanun yoluyla kayyım işinin ortadan kaldırılabileceğini” söylediğini varsayarak olayı hayra yordu ve şunları söyledi:
“MHP'nin o yaklaşımını kıymetlendirdiğimi ve dikkatle takip edeceğimizi, bu hafta içinde de kendileriyle temas kuracağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.”
Doğrusu biz bu görüşmeden çok fazla umutlu değiliz. Zira Feti Yıldız’ın konuşmasının hemen ardından, muhtevası belirsiz bir “yeni anayasa” vurgusunun gelmesi şüpheleri artırıyor. (Zira Yıldız’ın ucundan kıyısından bahsettiği ve 2021’den bu yana “merakla beklenen” anayasa teklifi ortada yok!)
Nitekim bu sebeple olsa gerek ki Özel MHP'ye şu cümlelerle çağrı yaptı:
“MHP’ye de diyoruz ki, bu sefer bu değerlendirme samimi ise ve eğer ittifak ortağınızın her yaptığına bugüne kadar verdiğiniz kayıtsız ve Meclis tarihi için takdire şayan desteğe, bu sefer iktidar partisinden bir seferlik istediğiniz bu yaklaşıma destek bulabilirseniz, Türkiye’yi büyük bir ayıptan demokrasimizi büyük bir cendereden kurtarmış olursunuz.”
***
Meseleyi çözmek aslında çok kolay. Belli suçlardan dolayı savcılıkça soruşturulan ya da mahkemece kovuşturulan bir belediye başkanının görevinden geçici olarak el çektirilmesi gerekebilir.
Bu aynen, hakkında ciddi suç şüphesi bulunan bir devlet memurunun “açığa alınması”na benzer.
Ancak bir farkla: Belediye başkanı “seçilmiş”tir. Kamu itimadına mazhar olmuş, yetkiyi doğrudan halktan almıştır.
O halde:
-Bunun kararını verme görevi TBMM adına faaliyet gösteren Kamu Denetçiliği Kurumuna bırakılabilir.
-Tedbir için azamî üç ya da altı aylık süre belirlenip “Bu sürede davası bitmezse başkan görevine geri döner” ya da “Bu sürede davası bitmezse seçim derhal yenilenir” denilebilir.
-Bu tedbir süresi boyunca kimin vekâlet edeceği tam demokratik usule uygun hale getirilebilir. Meselâ “başkanın partisinin o yerdeki yetkili kurulunun seçim kurulu nezaretinde yapacağı toplantıda belirleyeceği bir vekil başkanın görevini üstlenir” denebilir.
-Ayrıca elbette vekilin yetkilerinin çok sınırlı olacağı da düzenleme altına alınmalıdır.